Lyrics and translation Fazıl Say feat. Nazım Hikmet Korosu & Fazıl Say Festival Orkestrası - Diz Boyu Karlı Bir Gece - Live
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Diz Boyu Karlı Bir Gece - Live
A Snow Covered Night Knee Deep - Live
Diz
boyu
karlı
bir
gece,
A
snow
covered
night
knee
deep,
Sofradan
kaldırılıp,
Being
taken
away
from
the
table,
Polis
otomobiline
bindirilip,
Put
in
a
police
car,
Bir
trenle
gönderilerek
Sent
away
on
a
train
Bir
odaya
kapatılmakla
başladı
maceram.
And
locked
into
a
room
is
the
start
of
my
adventure.
Dokuzuncu
yıl
biteli
üç
gün
oluyor.
It
has
been
nine
years.
Koridorda,
sedyede
bir
adam
On
the
corridor,
a
man
is
on
a
stretcher
Yüzünde
uzun
demirlerin
kederi,
The
sadness
of
long
irons
on
his
face,
Açık
ağzıyla
sırtüstü
ölüyor.
He
is
dying,
lying
on
his
back,
his
mouth
open.
Akla
yalnızlık
geliyor,
Loneliness
comes
to
mind,
İlki
yetmiş
altı
gün:
First
seventy-six
days:
Sessiz
düşmanlığında
üstüme
kapanan
kapının;
The
silent
animosity
of
the
door
closing
on
me;
Sonra,
sac
bir
geminin
baş
altında
yedi
hafta.
Then,
seven
weeks
under
a
metal
ship.
Lakin
yenilmedik;
But
we
were
not
defeated;
Kafam
ikinci
bir
insandı
yanımda.
My
head
was
a
second
human
with
me.
Çoğunun
yüzünü
unuttum
büsbütün;
I
have
forgotten
most
of
their
faces;
Yalnız,
çok
ince,
çok
uzun
bir
burundur
aklımda
kalan
All
I
remember
is
a
very
thin,
very
long
nose
Bir
tek
kaygıları
vardı,
hakkımda
hüküm
okunurken:
When
the
verdict
was
pronounced
on
me:
Heybetli
olmak.
To
be
impressive.
Değildiler.
They
were
not.
İnsandan
çok
eşyaya
benziyorlardı:
They
were
more
like
objects
than
people:
Duvar
saatlari
gibi
ahmak,
As
stupid
as
wall
clocks,
Ve
kelepçe,
zincir
filan
gibi
hazin
ve
rezildiler.
And
pitiful
and
miserable
like
handcuffs,
chains,
etc.
Evsiz
ve
sokaksız
bir
şehir.
A
city
without
a
home
or
street.
Tonla
ümit,
tonla
keder.
Tons
of
hope,
tons
of
sorrow.
Dört
ayaklı
mahluklardan
yalnız
kediler.
The
only
four-legged
creatures
are
cats.
Yasaklar
dünyasındayım.
I
am
in
a
world
of
prohibitions.
Yarin
yanağını
koklamak:
To
smell
your
lover's
cheek:
Çocuklarınla
yemek
yiyebilmek
aynı
sofrada:
To
eat
with
your
children
at
the
same
table:
Yazdığın
mektubun
kapatmak
zarfını
To
close
the
envelope
of
the
letter
you
write
Ve
zarfı
yırtılmamış
mektup
almak:
And
receive
a
letter
with
the
envelope
unopened:
Yatarken
lambayı
söndürmek
yasak
It
is
forbidden
to
turn
off
the
light
when
you
go
to
bed
Tavla
oynamak
yasak
It
is
forbidden
to
play
backgammon
Ve
yasak
olmayan
değil,
And
other
than
that
which
is
not
forbidden,
Yüreğinde
gizleyip
elde
kalabilen
şey:
Is
not
what
you
can
hide
in
your
heart
and
hold
in
your
hand:
Sevmek,
düşünmek
ve
anlamak.
To
love,
to
think
and
understand.
Koridorda,
sedyede
öldü
adam.
On
the
corridor,
the
man
died
on
the
stretcher.
Götürdüler.
They
took
him
away.
Artık
ne
ümit,
ne
keder.
Now
there
is
no
hope
or
sorrow.
Ne
ekmek,
ne
su.
No
bread,
no
water.
Ne
hürriyet,
ne
hapislik,
No
freedom,
no
imprisonment,
Ne
kadınsızlık,
ne
gardiyan,
ne
de
tahta
kurusu,
No
womanlessness,
no
guard,
no
bedbugs,
Ve
ne
de
karşında
oturup
yüzüne
bakan
kediler,
And
no
cats
sitting
across
you
looking
at
your
face,
Bu
iş,
bitti,
tamam.
This
thing,
it
is
over,
it
is
finished.
Lakin
devam
ediyor
bizimkisi,
But
ours
continues,
Sevmek,
düşünmek
ve
anlamakta
devam
ediyor
kafam,
My
head
continues
to
love,
think
and
understand,
Dövüşemeyişimin
affetmeyen
öfkesi
devam
ediyor.
My
unforgiving
anger
continues.
Ve
sabahtan
beri
karaciğer
sancımakta
berdevam.
And
my
liver
pain
continues
since
morning.
Rate the translation
Only registered users can rate translations.
Writer(s): Fazıl Say, Nâzım Hikmet
Attention! Feel free to leave feedback.