Lyrics and translation Grejuva - 29 Numara
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Çok
ince
bir
nefesle
başladı
her
şey,
sanırım
Everything
started
with
a
very
subtle
breath,
I
think
Sonra
kulak
zarımı
tuz
buz
etti
güneşin
tüm
çocukları
Then,
all
the
children
of
the
sun
shattered
my
eardrums
Hareketin
ve
inancının
külfet
olduğu
an
The
moment
when
movement
and
faith
become
a
burden
Varlığından
tiksinirsin
belki
de
büyük
kan
dolaşımından
You
might
abhor
your
own
existence,
perhaps
from
the
grand
circulation
Sen
bile
yakın
değilken
kendine
damarlarından
Even
you,
not
close
to
yourself,
from
your
very
veins
Yakınlığı
arayamazsın
başkasında
You
can't
seek
closeness
in
another
29
numara
ve
cam
kenarı
Number
29
and
the
window
seat
Tam
istediğin
gibi
Just
the
way
you
wanted
it
Hem
de
otobüsün
en
arkaları
At
the
very
back
of
the
bus
Müsaade
istedin
ve
yerine
geçtin
You
asked
permission
and
took
your
place
En
aşağı
dört
saat
boyunca
For
at
least
four
hours
Kapandı
zihninin
çakraları
The
chakras
of
your
mind
shut
down
Yüzünü
bi'
yıkayışın
vardı
You
had
a
way
of
washing
your
face
Tuvaletin
pis
aynasında
In
the
dirty
mirror
of
the
toilet
Su
damlacıkları
değil
Not
water
droplets
Yüzün
bulaştı
aslında
aynaya
Your
face
actually
smeared
on
the
mirror
Suretin
kaynaya
kaynaya
Your
face
simmering
Içini
yaktı,
bu
acıyıysa
yeğlemezdin
votkaya
Burned
inside,
you
couldn't
quench
this
pain
with
vodka
Nasıl
olduğunu
bilmiyordun
ama
You
didn't
know
how,
but
Buhar
dahi
çıkmadı
yüzünden
No
steam
came
out
of
your
face
Yol
arıyordu
sular
akmaya
The
water
was
looking
for
a
way
to
flow
Yüzünden
aşağıya
ve
kaçmaya
Down
your
face
and
escape
Testiler
kırıldı
sular
doldu
kanalizasyona
The
pitchers
broke,
water
filled
the
sewers
Ne
yankı
vardı
artık
ne
yıkanacak
yüzün
There
was
no
echo
anymore,
no
face
to
wash
Zaten
durmadan
lanetliyordun
bindiğin
otobüsü
You
were
constantly
cursing
the
bus
you
got
on
Saat
yönünün
tersine
sen
çeviriyorken
musluğu
While
you
were
turning
the
faucet
counterclockwise
Kulağına
takıldı
arkanda
o
adamın
kustuğu
The
sound
of
the
man
behind
you
vomiting
stuck
in
your
ear
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Beş
yıl
altı
ay
on
üç
gün
ve
Five
years,
six
months,
thirteen
days
and
Zerre
pişmanlık
görmemiş
kalbi
A
heart
that
hasn't
seen
an
ounce
of
regret
Rahat
bi'
hapishane
hayatının
sonuncu
günü
The
last
day
of
a
comfortable
prison
life
Gülerek
tahliye
edildi
He
was
released
with
a
laugh
Beş
yıl
altı
aya
demişlerdi
can
diye
They
had
said
five
years,
six
months
for
life
Sırtında
sırt
çantasıyla
With
his
backpack
on
his
back
Otogarda
son
dakika
At
the
bus
station,
the
very
next
minute
Otobüsünden
yer
ayırttı
He
reserved
a
seat
on
the
bus
Hem
de
bayan
yanıydı
And
it
was
next
to
a
lady
En
içinde
sırıtarak
Grinning
inside
Oturdu
onun
için
ayrılan
koltuğa
He
sat
in
the
seat
reserved
for
him
"Hay
aksi"
dedi.
"koridor
tarafına"
"Oh,
darn
it,"
he
said,
"aisle
side"
"Merhaba"
dedi
tebessümle
"Hello,"
he
said
with
a
smile
"Yolculuk
ne
tarafa?"
"Where
are
you
traveling
to?"
Kadın
süzdü
önce
adamı
The
woman
first
scanned
the
man
Sonra
dedi
ki:
"en
son
durağa"
Then
she
said:
"To
the
last
stop"
Gülüştüler,
konuştular
They
laughed,
they
talked
Hatta
ışıklar
sönünce
Even
when
the
lights
went
out
Öpüştüler
gizli,
otobüs
hayli
sessiz
They
kissed
secretly,
the
bus
was
quite
silent
Ikinci
mola
yerinde
tuttu
elini
adamın
At
the
second
rest
stop,
she
held
the
man's
hand
"Gel!"
dedi
"Come
on!"
she
said
Hızlı
adımlar,
hedefse
kadın
tuvaleti
Quick
steps,
the
target
was
the
ladies'
room
Gözüne
kestirmişti
en
sondaki
kabini
She
had
set
her
eyes
on
the
last
stall
Beraber
içeri
girdiler
They
entered
together
Kapandı
kapı
ve
kilidi
The
door
closed
and
locked
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Önce
gömlek
düğmeleri,
sonra
siyah
dar
badi
First
the
shirt
buttons,
then
the
black
tank
top
Islanırken
boynu
kadın:
"bi'
dakika,
dur!"
dedi
As
her
neck
got
wet,
the
woman
said:
"Wait
a
minute,
stop!"
Arka
cebin
sakladığı
küçük
kırmızı
şişeyi
The
small
red
bottle
she
hid
in
her
back
pocket
Çıkardı
cebinden
ve
hepsini
ağzına
boca
etti
She
took
it
out
of
her
pocket
and
poured
it
all
into
her
mouth
Usulca
yaklaştı
adamın
açık
ağzına
She
gently
approached
the
man's
open
mouth
Dudaklarında
gezdi
onun
nemli
dudaklarıyla
She
wandered
on
his
moist
lips
with
her
own
moist
lips
Paylaştılar
küçük
kırmızı
şişenin
içini
They
shared
the
contents
of
the
small
red
bottle
Terleyerek
tükendi
adam
The
man
was
exhausted,
sweating
Hiç
sormadı
niçini
He
never
asked
why
Kadın
giyindi
üstünü,
kabinden
attı
kendini
The
woman
got
dressed,
threw
herself
out
of
the
stall
Adam
acıyla
irkilip
de
elleriyle
midesini
The
man,
startled
by
the
pain,
held
his
stomach
with
his
hands
Kapattı
ve
kendisini
bastırdı
midesine
He
pressed
himself
against
his
stomach
Öyle
artıyordu
sancı,
çabalarıysa
öylesine
The
pain
was
increasing
so
much,
his
efforts
were
so
futile
Musluğun
açılma
sesi
The
sound
of
the
faucet
turning
on
Sonra
yerde
bir
resim
Then
a
picture
on
the
floor
Fark
edip
aldı
yerden
ve
dedi
ki:
He
noticed
it,
picked
it
up
from
the
floor,
and
said:
"Bu
neyin
nesi?"
"What
the
hell
is
this?"
Beş
yıl
önce
öldürdüğü
adam
ve
musluğu
açan
kadının
ta
kendisi
The
man
he
killed
five
years
ago
and
the
woman
turning
on
the
faucet
were
the
same
person
Gülerken
donan
an
karesi
A
snapshot
of
her
freezing
while
laughing
Bunca
zehre
daha
fazla
dayanamadı
midesi
His
stomach
couldn't
take
any
more
poison
Kusarken
duyduğu
derin
ve
koyu
kahkaha
sesi
The
deep
and
dark
laughter
he
heard
while
vomiting
Acının
intikam
bileyleyen
upuzun
beş
senesi
Five
long
years
of
pain,
sharpening
revenge
Ölmek
mübah
artık
kadın
ve
yere
düşen
cüssesi
Death
is
irrelevant
now,
the
woman
and
her
body
falling
to
the
floor
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Beyaz
fayans
soğuk
White
tiles,
cold
Olması
gerektiği
gibi
As
it
should
be
Her
şey
yerli
yerinde
Everything
in
its
place
Bi'
intikam
ve
göz
bitimi
A
revenge
and
an
ending
gaze
Çok
ince
bir
nefesle
başlamıştı
her
şey
Everything
started
with
a
very
subtle
breath
Isıttığım
beyaz
fayans
ve
azalan
kalp
ritmi
The
white
tiles
I
warmed
and
my
slowing
heartbeat
Çok
ince
bir
nefesle
başladı
her
şey,
sanırım
Everything
started
with
a
very
subtle
breath,
I
think
Sonra
kulak
zarımı
tuz
buz
etti
güneşin
tüm
çocukları
Then,
all
the
children
of
the
sun
shattered
my
eardrums
Rate the translation
Only registered users can rate translations.
Writer(s): Kadir Erten
Attention! Feel free to leave feedback.