Lyrics and translation Karaçalı, Cem Adrian & Melis Danişmend - Sesindeki Yalnızlık (feat. Cem Adrian & Melis Danişmend)
Sesindeki Yalnızlık (feat. Cem Adrian & Melis Danişmend)
The Loneliness in Your Voice (feat. Cem Adrian & Melis Danişmend)
Gözlerinde
buz
parçaları
izler,
sessizlik
In
your
eyes,
traces
of
ice
fragments,
silence
Ve
sessiz
bir
sitem
olarak,
kalkar
yıldızları
izler
And
as
a
silent
reproach,
it
rises
and
watches
the
stars
Aşk
yok
markaların
kalbinde
yatan
yalnızlık
var
There
is
no
love,
only
loneliness
residing
in
the
heart
of
brands
Ben
yokum
aynada
biriken
uzayan
yalnızlıklar
I
am
not
there,
only
extending
loneliness
accumulating
in
the
mirror
Size
acı
içki
ve
unutuş
eğer
aşk
Bitter
drinks
and
oblivion
to
you,
if
that's
love
Batma
ölüm
ve
hiçlikse
dayatılan
rol
desem
If
I
call
it
a
role
imposed
upon
you,
sinking
into
death
and
nothingness
Bu
sürgülü
ve
keçeleşmiş
kirpiklerin
ne
anlamı
var?
What
is
the
meaning
of
these
slippery
and
worn-out
eyelashes?
Size
gösterilen
bir
veda
ve
yol
desem
If
I
call
it
a
farewell
and
a
path
shown
to
you
Ve
kan
ve
hayat
ve
duygular
bana
mutluluk
And
blood
and
life
and
emotions
are
happiness
to
me
Biraz
ne
zan
ne
sana
dair
kırık
bir
ati
konu
miras
A
broken
legacy,
a
topic
about
neither
me
nor
you,
a
little
bit
Üzgünüm
denedim
her
versiyonunu
üzgünlüğün
I'm
sorry,
I've
tried
every
version
of
sorrow
Kaybetmek
korkularıydı
odama
giren
mavi
duman
The
blue
smoke
entering
my
room
was
the
fear
of
losing
O
seslerde
kayıp
içim
bomboş
artık
I
am
lost
in
those
voices,
my
soul
is
empty
now
Daha
mı
yalnızım
hayır
Am
I
more
alone?
No.
Mutsuzluk
uyuşturuyor
umudun
kıyısız
tarafındayım
Unhappiness
drugs
me,
I
am
on
the
boundless
side
of
hope
Ben
asla
ağlamam
sadece
gözlerim
dayanıksız
I
never
cry,
it's
just
that
my
eyes
are
fragile
Hayvan
yanlısı
yılgın
çiçek
çelenkleri
gönderdim
cezaneme
I
sent
wreaths
of
wilted
flowers,
leaning
towards
animals,
to
my
funeral
Şimdi
gündelikçi
akşamlara
kon
Now
settle
into
the
mundane
evenings
Hatırlat
bana
uzak
ve
yakınlığın
sarıldığı
bankı
Remind
me
of
the
bench
where
distance
and
closeness
embraced
Hatırlat
nasıl
başlamalıydı
dinlediğimiz
ilk
şarkı
Remind
me
how
the
first
song
we
listened
to
should
have
started
Hatırlat
başak
saplarını
dik
tutan
gölgemi
Remind
me
of
my
shadow
that
held
the
wheat
stalks
upright
Hatırlat
efkar,
deliren
gezegenimi
ve
öfkemi
Remind
me
of
my
melancholy,
my
maddened
planet
and
my
anger
Hatırlat
nasıl
yenilirdi
güneş,
çiçekleri
delip
geç
Remind
me
how
the
sun
would
be
defeated,
piercing
through
the
flowers
Hatırlat
bana
benzediğin
şehri
gerçekten
sevince
Remind
me
of
the
city
you
really
loved
when
you
resembled
me
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Saklandığın
o
küçük
delikte
buluyor
seni
It
finds
you
in
that
little
hole
you
hide
in
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Seviştiğin
o
kalpsiz
bedende
uyuşturuyor
seni
It
drugs
you
in
that
heartless
body
you
make
love
to
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Saklandığın
o
küçük
delikte
buluyor
seni
It
finds
you
in
that
little
hole
you
hide
in
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Seviştiğin
o
kalpsiz
bedende
uyuşturuyor
seni
It
drugs
you
in
that
heartless
body
you
make
love
to
Bir
yağmura
başlar
gibi
bir
koşuda
yavaşlar
gibi
Like
starting
a
rain,
like
slowing
down
in
a
race
Şaşkınlığa
atılgan
atar
kil
ve
kıvrak
Throws
clay
and
contortion
at
astonishment,
aggressive
Bir
ismin
arasına
kıstırılmış
sonsuzluk
gibi
aşk
Love,
like
infinity
squeezed
between
a
name
Nasıl
yol
alır
sayısız
dudaklarından
How
it
journeys
through
your
countless
lips
Gel
kıyılarına
yüzümün
yüzme
öğret
can
çekişen
balıklarına
Come
to
the
shores
of
my
face,
teach
me
to
swim
among
your
gasping
fish
Gel
o
kumun
dakikalarına
kumrallığını
uzat
Come,
extend
your
brownness
to
the
minutes
of
that
sand
Ve
biraz
sakalımın
kokusunu
al
götür
ört
yastığına
And
take
a
little
scent
of
my
beard,
cover
your
pillow
with
it
Bir
oğul
doğur
ve
beni
unut
hatıralarımı
yak
Give
birth
to
a
son
and
forget
me,
burn
my
memories
Şimdi
hiç
görmedim
o
son
seviştiğin
yabancıyı
Now,
I've
never
seen
that
stranger
you
last
made
love
to
Alışırım
konuk
oyuncu
olup
kaçınılmaz
sonlarıma
I'll
get
used
to
being
a
guest
actor
and
my
inevitable
endings
Mutluluk
üzerine
bahis
yapma
zamanlarımız
da
hatırlarım
I
also
remember
the
times
we
bet
on
happiness
Ansızın
kente
ve
yüreğime
doğrulttuğun
tabancayı
The
gun
you
suddenly
pointed
at
the
city
and
my
heart
Zamansız
ve
Fransız,
kör
makas,
kesik
rızk
Timeless
and
French,
blind
scissors,
cut
sustenance
Kahveyle
dirilen
hücre,
bunlar
bizim
merhabalarımız
Cells
resurrected
with
coffee,
these
are
our
greetings
Nitokinle
görünen
sabah
bunlar
günaydınımız
Mornings
seen
with
cytokines,
these
are
our
good
mornings
Bir
uğultuşun
ortasındayız
bunlar
elvedalarımız
We
are
in
the
midst
of
a
hum,
these
are
our
farewells
Şimdi
seni
gasp
edecekler
bir
yüzük
ve
müstakil
evle
Now
they
will
rob
you
with
a
ring
and
a
detached
house
Benim
bütün
takım
elbiselerime
pişmanlık
sıçrayacak
Regret
will
splatter
all
over
my
suits
O
zaman
çöküp
bir
sigara
yakabilirim
bu
kentte
Then
I
can
collapse
and
light
a
cigarette
in
this
city
Yağmurlar
yağdırabilirim
taze
simit
kuyruklarına
I
can
make
it
rain
on
the
fresh
simit
queues
Gidişine
korunamadığım
gibi
dönüşünü
de
savunamam
Just
as
I
couldn't
protect
your
departure,
I
can't
defend
your
return
Yokluğuna
dayanabilirim
ancak
sade
bir
fotoğraf
olarak
I
can
endure
your
absence,
but
only
as
a
simple
photograph
Köprülerde
ayrılabiliyor
nehirlerde
sevgilim
On
bridges
we
can
separate,
my
love,
on
rivers
Hayat
böyle
bir
yerden
sonra
ne
kadar
karışsan
da
kalabalıklara
Life
after
a
place
like
that,
no
matter
how
much
you
blend
into
the
crowds
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Saklandığın
o
küçük
delikte
buluyor
seni
It
finds
you
in
that
little
hole
you
hide
in
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Seviştiğin
o
kalpsiz
bedende
uyuşturuyor
seni
It
drugs
you
in
that
heartless
body
you
make
love
to
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Saklandığın
o
küçük
delikte
buluyor
seni
It
finds
you
in
that
little
hole
you
hide
in
Yalnızlık,
yalnızlık
Loneliness,
loneliness
Seviştiğin
o
kalpsiz
bedende
uyuşturuyor
seni
It
drugs
you
in
that
heartless
body
you
make
love
to
Öldürüyor
seni
öldürüyor
beni
It's
killing
you,
it's
killing
me
Öldürüyor
seni
öldürüyor
beni
It's
killing
you,
it's
killing
me
Rate the translation
Only registered users can rate translations.
Writer(s): Ozan Erdoğan, Serkan Karaçay
Attention! Feel free to leave feedback.