Ahmet Kaya - Beni Tarihle Yargıla - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Ahmet Kaya - Beni Tarihle Yargıla




Beni Tarihle Yargıla
Judge Me by History
Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is
A blurry smoke, left by a flickering candle flame in the air
Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz
And we were not a fog where eyes could not see
Beni bilimle anla iki gözüm, felsefeyle anla
Understand me with science, my love, with philosophy
Ve tarihle yargıla
And judge me by history
Bal değildir ölüm bana, idam gül değildir bana
Death is not honey to me, execution is not a rose to me
Geceler çok karanlık, gel düşümdeki sevgilim
The nights are so dark, come, my love in my dreams
Ay ışığı yedir bana
Feed me moonlight
Bal değildir ölüm bana, idam gül değildir bana
Death is not honey to me, execution is not a rose to me
Geceler çok karanlık, gel düşümdeki sevgilim
The nights are so dark, come, my love in my dreams
Ay ışığı yedir bana
Feed me moonlight
Ahh... ben hasrete tutsağım, hasretler tutsak bana
Ah... I am a prisoner of longing, longings are my captors
Bıyığımdan gül sarkmaz, bıyık bırakmak yasak bana
Roses won't hang from my mustache, growing a mustache is forbidden for me
Mahpus bana, sus bana, yağlık ilmek boynuma
Prison is for me, silence is for me, a noose around my neck
Sevgili yerine, koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım
Instead of my beloved, I take executions in my arms, I sleep embracing executions
Ve sonra sabırla beklerim, bulutları çekersiniz üstümden
And then I patiently wait, you will pull the clouds away from above me
Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız
You will judge the judges of my innocence
Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana
And you will bring that beautiful future to me
Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim
Then, death will not recognize my love
Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum
I will rise, digging my nails into the back of the earth
Gözlerimde güneş koşar
The sun will run in my eyes
Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma
And you will plant flowers, you will plant flowers in my soil
Duygu bana, öykü bana, roman gibi her an bana
Emotions are for me, stories are for me, every moment is like a novel to me
Hücremde yalnızım gel, gel düşümdeki sevgilim
I am alone in my cell, come, come my love in my dreams
Soyunup hazırlan bana
Undress and prepare for me
Duygu bana, öykü bana, roman gibi her an bana
Emotions are for me, stories are for me, every moment is like a novel to me
Hücremde yalnızım gel, gel düşümdeki sevgilim
I am alone in my cell, come, come my love in my dreams
Soyunup hazırlan bana
Undress and prepare for me
Biraz sonra asmaya götürecekler beni
They will take me to hang soon
Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni
They will pluck me from my branch and kill me soon
Hoşçakalın sevdiklerim
Goodbye my loved ones
Dört mevsim, yedi kıta, mavi gök, bütün doğa hoşçakalın
Four seasons, seven continents, blue sky, all of nature, goodbye
Hoşçakalın sevdalılar
Goodbye lovers
Çocuklar, üniversiteliler, genç kızlar
Children, university students, young girls
Sonsuz uzay, gezegenler ve yıldızlar, hoşçakalın
Infinite space, planets and stars, goodbye
Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları
Goodbye symphonies, folk dances
Sevda türküleri ve şiirler
Love songs and poems
Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler
Cities where the echoes of our declarations and voices resonated
Dağlarında yürüdüğümüz toprak
The land we walked on its mountains
Yalın ayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın
Rivers we crossed with barefooted steps of protest, goodbye
Hoşçakalın ağız tatları, sıcak çorbam, çayım, sigaram
Goodbye tastes, my warm soup, my tea, my cigarette
Havalandırma sıram, banyo sıram, kelepçe sıram
My turn for fresh air, my turn for a bath, my turn for handcuffs
Parkamı, kazağımı, eldivenlerimi, ayakkabılarımı
My parka, my sweater, my gloves, my shoes
Ve kalemimi, ve saatimi
And my pen, and my watch
Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar
And my beloved friends whom I leave my struggle with
Hoşçakalın, hoşçakalın
Goodbye, goodbye
Dostum bana, sevdam bana, soluğunu geçir bana
My friend, my love, breathe your breath into me
Uyku tutmuyor gözüm, anılar sıraya girdi
Sleep does not catch my eyes, memories are lining up
Gel anne süt içir bana
Come, mother, feed me your milk
Dostum bana, sevdam bana, soluğunu geçir bana
My friend, my love, breathe your breath into me
Uyku tutmuyor gözüm, anılar sıraya girdi
Sleep does not catch my eyes, memories are lining up
Gel anne süt içir bana
Come, mother, feed me your milk
Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar
Goodbye people with whom I left my memories
Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar
People for whose happiness I fought
Yedi bölge, dört deniz, yedi iklim, altmış yedi şehir
Seven regions, four seas, seven climates, sixty-seven cities
Okullar, mahalleler, köprüler, tren yolları
Schools, neighborhoods, bridges, train tracks
Deniz kıyılar, balıkçı motorları, takalar
Seashores, fishing boats, stalls
Asfalt yolları boyu dizilmiş fabrikalar
Factories lined along asphalt roads
Ve işçiler ve köylüler... hoşçakal ülkem
And workers and peasants... goodbye my country
Hoşçakal anne, hoşçakal baba, kardeşim
Goodbye mother, goodbye father, brother
Hoşçakal sevgilim, hoşçakal dünya
Goodbye my love, goodbye world
Hoşçakalın dünyanın bütün halkları
Goodbye all the people of the world
Sınırlı olmayan mekâna
I am going to a place without limits
Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben
To a time without limits
En sevda halimle, en yaşayan halimle, gidiyorum dostlarım
With my most loving state, with my most living state, I am leaving, my friends
Hoşçakalın, hoşçakalın...
Goodbye, goodbye...
Beni yaşamımla sorgula iki gözüm
Question me with my life, my love
Beni yüreğimle, beni özümle
With my heart, with my essence
Bilimle anla beni, felsefeyle anla beni
Understand me with science, understand me with philosophy
Tarihle anla beniu, ve öyle yargıla
Understand me with history, and judge me that way





Writer(s): Ahmet Kaya, Ersin Ergun Keles


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.