Altay Kenger feat. Ahmet Telli - Çocuksun Sen - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Altay Kenger feat. Ahmet Telli - Çocuksun Sen




Çocuksun Sen
You Are a Child
Dünyanın dışına atılmış bir adımdın sen
You were a step taken outside the world
Ömrümüzse karşılıksız sorulardı hepsi bu
And our life was just unanswered questions, that's all
Şu samanyolu hani avuçlarından dökülen
This Milky Way, you know, the one pouring from your palms
Kum taneleri var ya onlardan birindeyim
I'm on one of those grains of sand
Yeni bir yolculuğa çıkıyorum kar yağıyor
I'm going on a new journey, it's snowing
Bir aşk tipiye tutuluyor daha ilk dönemeçte
I'm falling for a type of love at the very first turn
Çocuksun sen sesindeki tipiye tutulduğum
You are a child, I'm hooked on the type in your voice
Dönüşen ve suya dönüşen sorular soruyorsun
You ask questions that turn and turn into water
Sesin bir çağlayan olup dolduruyor uçurumlarımı
Your voice, a waterfall, fills my abysses
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
But I'm a bad narrator, and whenever
Birisi adres sorsa önce silaha davranıyorum
Someone asks for directions, I reach for my gun first
Kekemeyim en az kasabalı aşklar kadar mahcup
I'm tongue-tied, as ashamed as the love stories of small towns
Ve üzgün kentler arıyorum ayrılıklar için
And I'm looking for sad cities for farewells
Bir yanlışlığım bu dünyada en az senin kadar
My one mistake in this world is at least as big as you
Ve sen kendi küllerini savuruyorsun dağa taşa
And you scatter your own ashes to the mountains and stones
Bir daha doğmamak için doğmak diyorsun
You say "to be born" so as not to be born again
Ölümlülerin işi bir de mutlu olanların
The work of mortals, and of those who are happy
Onların hep bir öyküsü olur ve yaşarlar
They always have a story, and they live
Bırakıp gidemezler alıştıkları ne varsa
They can't leave behind what they're used to
Çocuksun sen her ayrılıkta imlası bozulan
You are a child, whose spelling is broken at every farewell
Susan bir çocuktan daha büyük bir tehdit
A bigger threat than a silent child
Ne olabilir, sorumun karşılığını bilmiyor kimse
What could it be, no one knows the answer to my question
Kötü bir anlatıcıyım oysa ben ve ne zaman
But I'm a bad narrator, and whenever
Bir kaza olsa adı aşk oluyor artık
There's an accident, it's called love now
Aşksa dünyanın çoktan unuttuğu bir tanık
And love is a witness the world has long forgotten
Seni bekliyorum orda, o kirlenen ütopyada
I'm waiting for you there, in that polluted utopia
Kirpiklerime düşüyorsun bir çiy damlası olarak
You fall on my eyelashes like a dewdrop
Yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin
I close my eyes, you are inside my eyelids
Sonsuz bir uykuya dalıyorum sonra ve sen
Then I fall into an endless sleep and you
Hiç büyümüyorsun artık iyi ki büyümüyorsun
Never grow up anymore, it's a good thing you don't grow up
Adınla başlıyorum her şiire ve her mısrada
I start every poem, every verse with your name
Esirgeyensin bağışlayansın, biad ediyorum
You are merciful, you are forgiving, I swear
Çocuksun sen ve bu dünya sana göre değil
You are a child and this world is not for you
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüm
You are a child, I fell into the cascade of your voice
Bir çiçeğe tutundum düşerken, ordayım hâlâ
I held onto a flower as I fell, I'm still there
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
I'm swinging like the pendulum of a clock
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
How it comes and goes, comes and goes
Zaman benim işte, nesneleşiyor tüm anlar
Time is mine, all moments are objectified
Dursam ölürüm paramparça olur dünya
If I stop, I die, the world falls apart
Çocuksun sen sesinin çağlayanına düştüğüm
You are a child, whose cascading voice I fell into
Uçurum diyordun bir aşk uçurum özlemidir
You said abyss, a love abyss is longing
Bırakıyorum öyleyse kendimi sesinin boşluğuna
Then I let myself fall into the void of your voice
Tutunabileceğim tüm umutları görmeyeyim için
So I don't see all the hopes I can hold onto
Gözlerimi bağlıyorum geceyi mendil yaparak
I blindfold my eyes, making the night a handkerchief
(Gözlerim bir yerlerde daha bağlanmıştı, bunu
(My eyes were tied somewhere else, I
Unutmuyorum unutmuyorum unutmuyorum hiç)
Don't forget, I don't forget, I never forget)
Bir rüzgâr esse ellerin fesleğen kokuyor
When a breeze blows, your hands smell of basil
Kırlangıçlar konuyor alnına akşamüstleri
Swallows land on your forehead in the evenings
Bu yüzden bir kanat sesiyim yamaçlarda
That's why I'm the sound of wings on the slopes
Üzgün bir erguvan ağacıyla konuşuyorum
I'm talking to a sad Judas tree
Ayrılığın zorlaştığı yerdeyim ve dalgınlığım
I'm where parting is difficult and my absent-mindedness
Bir mülteci hüznüne dönüyor artık bu kentte
Is turning into the sadness of a refugee in this city
Çocuksun sen alnına kırlangıçlar konan
You are a child, with swallows landing on your forehead
Bir bulutun peşine takılıp gittiğimiz yer
The place where we followed a cloud
Okyanus diyelim istersen ya da sen söyle
Let's call it the ocean, or you say it
Batık bir gemiyim orda, seni bekliyorum
I'm a sunken ship there, waiting for you
Upuzun bir sessizliğim fırtınalar patlarken
My long silence as storms rage
Gövdem köle tacirlerinin barut yanıkları içinde
My body is covered in the gunpowder burns of slave traders
Ve gittikçe acıtıyor yaralarımı tuzlu su
And the salt water hurts my wounds more and more
Çocuksun sen, büyümek yakışmazdı hiç
You are a child, growing up would never suit you
Gülüşünün kokusuyla yeşerdi bu elma ağacı
This apple tree blossomed with the scent of your smile
(Soluğunun elma kokması bundandı belki)
(Maybe that's why your breath smelled like apples)
Bir elma kokusuna tutundum düşerken
I held onto the scent of an apple as I fell
Sallanıp durmaktayım bir saatin sarkacı
I'm swinging like the pendulum of a clock
Nasıl gidip geliyor gidip geliyorsa öyle
How it comes and goes, comes and goes
Çocuksun sen, çocuğumsun
You are a child, you are my child





Writer(s): Vedat Ozkan Turgay, Ahmet Telli


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.