Paroles et traduction Altay Kenger feat. Oruç Aruoba - İnce Ellerin
İnce Ellerin
Your Delicate Hands
Nasıl
ince,
ellerin,
parmakların
How
delicate,
your
hands,
your
fingers
Coşkuyla
ağırlığını
kavrarken
yaşamın
As
they
grasp
the
weight
of
life
with
enthusiasm
Nasıl
katı,
nasıl
soğuk,
kurşunların
How
solid,
how
cold,
the
bullets
Sessiz
ve
dingin
dünyanda
yaşaman
için
To
live
in
your
silent
and
tranquil
world
Orada
mısın
Are
you
there?
Serin
ve
sessiz
kollarında
In
your
cool
and
silent
arms
Özgür
dünyanda?
In
your
free
world?
Orada
mısın
Are
you
there?
Pırıldadığın
yerde?
Where
you
shimmer?
Burada
mısın
Are
you
here?
Düşünüldüğün
yerde?
Where
you
are
thought
of?
Kuruyorum
seni
I
am
drying
you
Pırıltı
pırıltı
Sparkle
by
sparkle
Kuruyorsun
beni
You
are
drying
me
Pırıltı
pırıltı
Sparkle
by
sparkle
Orada
mısın?
Are
you
there?
Göremiyorum
seni
I
cannot
see
you
Öylesine
yoğun
bir
karanlık
Such
a
dense
darkness
Uzanıyor
ki
benden
sana
Extends
from
me
to
you
Delinmiş
gibi
As
if
pierced
Öylesine
yoğun
bir
aydınlık
Such
a
dense
light
Ulaşıyor
ki
senden
bana
Reaches
from
you
to
me
Dirilmiş
gibi
As
if
revived
Orada
mısın?
Are
you
there?
Kendimi
bıraktığım
yerde
Where
I
have
abandoned
myself
Şiddetli
rüzgarın
The
violent
wind
Eğip
büktüğü,
savurduğu
Bends,
twists,
and
throws
Anlık
düşünceler
Fleeting
thoughts
Burada
mısın?
Are
you
here?
Kendimi
tarttığım
yerde
Where
I
weigh
myself
Öfkeli
yazgının
The
furious
fate
İtip
götürdüğü,
attığı
Pushes,
carries,
and
throws
Geçmiş
düşünceler
Past
thoughts
Burada
değilsin
You
are
not
here
Kendimi
kurduğum
yerde
Where
I
built
myself
Zorunlu
sorumluğun
The
compulsory
responsibility
Batıp
çıktığı,
yüzdüğü
Sinks
and
rises,
floats
Gelecek
düşünceler
Future
thoughts
Orada
mısın
Are
you
there?
Parlak
kaya?
Shining
rock?
Orada
mısın?
Are
you
there?
Densiz
gülüşlerden
uzak
Away
from
unbalanced
laughter
Kuruyor
musun
Are
you
drying
Yılların
çakıllarıyla
tıkanmış
Like
a
well
clogged
with
years
of
pebbles
Suyu
yeşilleşmiş
With
green
water
Kurbağa
besleyen
Nurturing
a
frog
Yılların
yağmurlarıyla
çürümüş
Like
a
piece
of
wood
rotted
by
years
of
rain
Tahta
gibiyim
I
am
like
wood
Dokusu
grileşmiş
With
a
grayed
texture
Ateşe
atılabilen
Able
to
be
thrown
into
the
fire
Kuruyor
musun
Are
you
drying
Arsız
gürültülerden
uzak
Away
from
reckless
noises
Orada
mısın?
Are
you
there?
Koyu
mavilikte
In
the
deep
blue
Buraya
dek
uzanıyor
To
this
point,
it
extends
Duyuruyor
mu
beni
sana
Does
it
announce
me
to
you?
Rüzgarın
dalları
The
wind's
branches
Bıraktığı
aralarda?
In
the
gaps
it
leaves?
Ara
ara
From
time
to
time
Dokunuyorum
sana
I
touch
you
Ulaştım
sana
I
have
reached
you
Yumuşak
yumuşak
Softly
softly
Renklerle
çizgilerle
With
colors
and
lines
Geciktirsen
de
gelişimi
Even
though
you
delay
its
development
Bir
çığ
gibiyim
artık
I
am
like
an
avalanche
now
Doruklarında
toplanan
Gathering
at
its
peak
Yorgun
beynim
My
tired
brain
Bitkin
gövdem
My
weary
body
Kımıltılarla
With
movements
Yaklaşırken
sana
Approaching
you
İncecik
bileklerin
Your
delicate
wrists
Bezgin
devinimlerimi
My
sluggish
movements
Dipdiri
gerilimlerle
With
vibrant
tensions
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): Oruç Aruoba
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.