Paroles et traduction Altay Kenger - Kekeme

Kekeme

I
Ve gece bekçisinin kapısını vuruyor bir kadın
Bekçi yorgun ve müzik var odada
Seni seviyorum diyor şarkıcı
Ve evvel zaman ardında
Karanlık madenlerde altın arayan çocuklar
İniyorlar gizlice portakal bahçelerine
Rus Gazinosundan gelen müziğe
Mösyö Andrei'nin Dilber Ay resimleri kolleksiyonuna
Ve karışıyorlar ilkyaz gecesinde kekeleyen herşeye
Fısıldıyor deniz geceye
Beni de götür diye
Fısıldarken, şarkı söylerken
Kekelemez kimse... hiç
Ve daha on yaşındayız
Kel İhsan Amca satırla kovalıyor Nuri'yi
Kızımın donuna baktı
Kekeliyor Nuri beyazdı diyor gülüyor
Önümüzden mobiletine yüzükoyun yatmış bir çocuk geçiyor
Göbeği tam selenin üstünde gidiyor ufka doğru
Gülüyoruz ardından
Ve Şarlo
O beyaz balerini görüyor
Merdivenlerden inerken
Ona veriyor tavuğun altından
Teşekkür ederek aldığı yumurtayı
O gece yıldızların altında bir ateş yakmış
Ayakkabısının tadına bakıyor Şarlo
Gelip başını dizine koyuyor balerin beni de götür diyor
Bakıyorum içimizde yalnız Nuri ağlamış
Kışlık sinema sarmış onu karanlığıyla
Ve on yıl sonra Adana'da
Damlarda kaçarken vuruluyor Nuri
Gömüyoruz, kekelemiyor artık
Ve seni seviyorum diyor şarkıcı
Bozkırda uyuyan çocuğun yüreğinden geçen
Ve sessizlikte kaybolup
Uzaklarda yine ışığa çıkan o dereler adına
Dağların ardına giden güneş
Mutsuzluğa takılı gaz lambaları
Fitili açlığa giden o ışık
Geceyarısından gelip geçen ramazan davulları
O yarı karanlık yollarda kurbağalar
Ve anasının boynuna başını gömen o küçük kız
Ve o davulların bilmeden yürüdükleri
O büyülü yollar adına
Sen yalnız çakılım
Söylediğim tüm şarkılar sana

II
Sen yalnız çakılım sana
Sen her yağmura bir ad verenim sana
Sen hayal sarayım sana
Sen uykumda kaybolan dizem sana
Sen sevda dalgınlığım sana
Sen mor derelerde bulduğum sana
Sen sonsuz kuğum sana
Sen Atlantis ışıklarım sana
Sen serserilik çağım sana
Sen uzak zenci mahallem sana
Sen ışıktan topladıklarım sana
Sen dudak kurumam sana
Sen kör kuşum, camlarına çarptığım evrenim sana
Sen yaprak merdivenim sana
Sen kara şarabım sana
Sen çatı katındaki piyanom sana
Sen ayakucumda uyuyan melodim sana
Sen sular altında açanım sana
Sen yağmura söylediğim sana
Sen yokluk lekem sana
Sen Pozantı'm sana
Sen köy çocuklarındaki kavalım sana
Sen çalıçırpım sana
Sen son cümlem sana
Sen ayrılıksızlığım sana
Sen mahlebim, arzuhalcilere sorduğum sana
Sen Orfeo'm, gececi ıslıklarım sana
Sen topuklarında yaz şarkılarım sana
Sen yüzünü düşlerken akşamı anladığım sana
Sen yürek çırpıntım sana
Sen düğümleyemediğim sana
Sen ıslak kiremitim sana
Sen ay taşım, silik kartopum sana
Sen kalbim, üzgün suyum sana
Sen bulutçum sana
Sen kuş sürüleriyle gelenim sana
Sen bir sabah kapıda belirenim sana
Sen göklerde boğulanım sana
Sen peleriniyle ölenim sana
Sen susup toprağa anlattığım sana
Sen pürenlere dönüşenim sana
Sen Chagall'im sana
Sen yanan İskenderiyem sana
Sen süremsizim, sen bulanık haritam sana
Sen doz aşımım, sen sarhoş ahtapotum sana
Sen sarı on kuruşum sana
Sen lacivert ağustos gecem sana
Sen tuzlu molozlardaki yıldızım sana
Sen kelebek desenim, ilk sevgilim sana
Sen kovgun yelim, agoram sana
Sen kimselere demediğim sana
Sen kerpicim sana
Sen Laponya'm sana
Sen dağlarda dolaşan ustam sana
Sen yaşlı şarkıcım sana
Sen ölümsüzlüğümün ucu sana
Sen bazilikam sana

III
Ve seni seviyorum diyor şarkıcı
Yüzyıllardır evde okulda siyasi şubede bir çocuk
Kekeliyor ve o kekeledikçe uzuyor heceler
Ve o terledikçe aşağılanan ezilen halklar
Karışıyor şarkısına ve seni seviyorum
Yağmurlu süremlerde gökyüzü nasıl loşsa öyle umutsuz
Ama seni seviyorum
Yavaşça tomurcuklanıyorsun kalbimde
Seni seviyorum
Göğün ışığı yalnızlığın eski zamanları sevdiği gibi
Seni seviyorum
Bir kör nasıl kavuşursa müziğe

IV
Her gece kuzey kutup çizgisine doğru
Yaşlı bir sihirbaz geçerdi önümden
Koltuğunda iki ekmek, bir ufak rakı
Ben bir gece bekçisiydim kutuplarda bir piramitin
Derdi ki: bekçi baba buralardan gidelim seninle
Altı nüfus bir haylaz, bırakıp ardımızda
Gidelim bekçi baba bileti kaç kuruşsa verelim
Bırakıp bu oyunları, şiir diye bir şey yok
Babacığım buralardan gidelim seninle
Daha adı konulmamış topraklara, akşam olurken
Kiraz ağaçlarının altında bir masada rahmetli ustam
Karşılar bizi yazılmamış dizelerle
Derdi ki: sihir yoksa anlamlar nerde
Derdim ki: evlat, küçükkızı öldürdüler
O şiir yağmur ardında definelerde

Stutterer

I
And a woman knocks on the night watchman's door
The watchman is tired and there's music in the room
The singer says I love you
And once upon a time
Children searching for gold in dark mines
They secretly descend into orange gardens
To the music coming from the Russian Casino
To Monsieur Andrei's Dilber Ay painting collection
And they blend in with everything that stutters on a spring night
The sea whispers to the night
Take me too
While whispering, while singing
No one stutters... ever
And we're only ten years old
Bald Uncle İhsan is chasing after Nuri with a stick
He looked at my daughter's underwear
Nuri stutters, says it was white, laughs
A boy passes in front of us, lying face down on his mobile phone
His belly is right on top of the moon, going towards the horizon
We laugh after him
And Charlie
He sees that white ballerina
Coming down the stairs
He gives her the egg he got from under the chicken
Which he received with gratitude
That night he built a fire under the stars
Charlie is tasting his shoe
The ballerina comes and lays her head on his lap, says take me too
I look, only Nuri has cried among us
The winter cinema has enveloped him with its darkness
And ten years later in Adana
Nuri is shot while running on the roofs
We bury him, he doesn't stutter anymore
And the singer says I love you
Passing through the heart of the child sleeping in the open
And vanishing into silence
In the name of those streams that emerge into the light again in the distance
The sun going behind the mountains
Gas lamps stuck in unhappiness
That light whose wick leads to hunger
Ramadan drums coming and going after midnight
Frogs on those half-dark roads
And that little girl burying her head in her mother's neck
And in the name of those magical roads
That those drums unknowingly walk on
You are my only shore
All the songs I sing are for you

II
You are my only shore
You are the one I give a name to every rain
You are my dream palace
You are my knee lost in my sleep
You are my love's absentmindedness
You are what I found in purple streams
You are my endless well
You are my Atlantis lights
You are my age of vagrancy
You are my distant black neighborhood
You are what I gathered from the light
You are my chapped lips
You are my blind bird, my universe whose windows I crash into
You are my leaf ladder
You are my black wine
You are my piano in the attic
You are my melody sleeping at my feet
You are what blooms underwater in me
You are what I told the rain
You are my stain of absence
You are my Pozantı
You are my flute in the village children
You are my goldfinch
You are my last sentence
You are my inseparability
You are my neighborhood, what I asked the petition writers about
You are my Orpheus, my nocturnal whistles
You are my summer songs on your heels
You are the one I understand the evening while dreaming of your face
You are my heartbeat
You are what I couldn't tie
You are my wet tile
You are my moonstone, my faint snowball
You are my heart, my sorrowful water
You are my cloud
You are the one who comes with flocks of birds
You are the one who appears at the door one morning
You are the one I suffocate in the skies
You are the one who dies with their cloak
You are what I tell the earth in silence
You are what turns into ashes in me
You are my Chagall
You are my burning Alexandria
You are my timeless, my blurry map
You are my overdose, my drunken octopus
You are my yellow ten cents
You are my navy blue August night
You are my star in the salty breakwaters
You are my butterfly pattern, my first love
You are my exile wind, my agora
You are what I haven't told anyone
You are my brick
You are my Lapland
You are my master wandering in the mountains
You are my old singer
You are the tip of my immortality
You are my basilica

III
And the singer says I love you
For centuries a child at home, at school, at the political branch
He stutters and as he stutters the syllables lengthen
And as he sweats, the oppressed peoples
Blend into his song and I love you
As gloomy as the sky is in rainy spells, so hopeless
But I love you
You are slowly budding in my heart
I love you
Like the light of the sky loves the old times of loneliness
I love you
Like a blind man finds his way to music

IV
Every night towards the arctic circle
An old wizard would pass in front of me
Two loaves of bread, a small bottle of raki in his hand
I was a night watchman of a pyramid in the poles
He would say: father watchman, let's get out of here with you
Six souls, one mischievous, leaving them behind
Let's go, father watchman, we'll pay whatever the ticket is
Leaving these games behind, there's no such thing as poetry
Daddy, let's get out of here with you
To lands yet unnamed, as evening falls
At a table under the cherry trees, my late master
Welcomes us with unwritten verses
He would say: if there's no magic, where are the meanings
I would say: my dear, they killed the little girl
That poem is in treasures after the rain