Altay Kenger - Anneler Oğullarını Affetmez - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Altay Kenger - Anneler Oğullarını Affetmez




Anneler Oğullarını Affetmez
Mothers Don't Forgive Their Sons
Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
I kissed you on your lips, just like I kissed my mother's hand
Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum
As innocent as the prayer I didn't offer at my mother's funeral
Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş
As drunk as the spelling mistakes on my mother's tombstone
Annemin vasiyetindeki
As tender as the clause in my mother's will
Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın maddesi kadar sevecendin
Don't bury my son beside me, it said
Bazı eski romanlar
Some old novels
Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç diye başlardı
Would start with the year nineteen hundred and something
Ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına
I began my childhood, the children's novel of my childhood
Senin oyuncakların ellerini kırarak başladım
By breaking the hands of your toys
Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım
I began every autumn by breaking summer
Yazları kırarak sonbaharlara başlamak
To begin autumns by breaking summers
Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı
These were the wars I lost while making love
Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak
To find a heart to hide in a fugitive love
Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı
Was the responsibility of the loneliness that courted my mother
Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin
Perhaps in the coldness of that woman's eyes, warmed by death
Uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda
Reminiscent of distant cities
Bir kalp bulmak
To find a heart
Bir kalbe çevrilemeyecek bir teklif sunmak
To offer a proposal that could not be turned into a heart
Okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı
Was at the end of imaginary Mediterranean seas that united the oceans
Ah, nasıl unuturum
Oh, how can I forget
Ah ben nasıl unuturum ki
Oh, how can I forget
Annem loğusayken karnına bir gül koymuştu
My mother placed a rose on her belly when she was in labor
Gül bu
The rose
Durur mu hiç yerinde
Will it ever stay in its place?
Annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu
It carved a brand new womb in my mother's belly
Benim çıktığım rahim, cehennem
The womb from which I emerged, hell
Gülün oyduğu rahim, cennet
The womb carved by the rose, heaven
Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında
At the iron-wrought gates of all these caves
Babamın spermlerinin yazdığı metinler
The texts written by my father's sperm
Kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri
Texts of holy betrayal, oaths of holy ignorance
Ölü kardeşlerim
My dead brothers
Doğmamış kardeşlerim
My unborn brothers
Doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim
My unborn angel brothers, prophet brothers
Cin kardeşlerim
My demon brothers
Hepsi
All of them
Ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu
But they were all frozen recklessly in the vagrancy of darkness
Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı
The night my mother died, I dug into my head
Kazıdım kafamı kafatasıma kadar
I dug into my head, all the way to my skull
Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon
I wore a black T-shirt, black pants
Siyah çoraplar ve siyah botlar
Black socks and black boots
Simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme
I wore a pitch-black coat! I wore a pitch-black night on my face
Sana geldim yas tutar gibi
I came to you as if mourning
Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi
I came to you in the rain, like a mail wagon with all the horses wounded
Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından
I kissed you on your lips, just like I kissed my mother's hand
Beni annemin yanına gömme sakın dedim sana
Don't bury me beside my mother, I said to you
Beni hiç gömme, ben hep burada kalayım
Don't bury me at all, let me stay here forever
Bu evde çürüyeyim senin ıhlamur kokan yatağında
Let me rot in this house, on your linden-scented bed
Bu evde dökülsün etlerim
Let my flesh decay in this house
Yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali
Like the leaves of a tree that sheds its leaves, starting autumn by breaking summer
Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından
I kissed you on your lips, just like I kissed my mother's hand
Sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca
Then I brought your lips to my forehead, gently and softly
Affet beni anne dedim
Forgive me, mother, I said
Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından
Forgive me, all this is from the thrill of a dead man's survival





Writer(s): Altay Kenger


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.