Canfeza - Eylül 1 - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Canfeza - Eylül 1




Eylül 1
September 1st
Eylül 1, dışarda yağmurun gürültüsü
September 1st, the sound of rain outside
Tabiat ananın aynasında sararmış görüntüsün
The yellowed image of mother nature in the mirror
Ağaçların her bu mevsim kaybettiği senken
You are what trees lose every season
Benim olmamanın yaşamak kadar çok değil üzüntüsü
My sadness of not being there is not as much as living
Yine de yağmura denk üzüntümün bedeli
Yet my sorrow is worth the rain
Bu bedele karşılık bir kış ayı güzüntümü ödenir?
Is my winter sorrow paid for this price?
Suyun yer yüzünden alınıp bir ihanet seferi düşün
Think of a betrayal expedition by taking the water from the face of the earth
Böyle bir şey var olsa tüm yapraklarımı dökerim
If there was such a thing, I would shed all my leaves
İnancım, bitmiyecek yağmurların kokusu
My belief is the smell of the rains that will not end
Kalbimin üstünde ondan dahada hisli dokusun
You are the feeling texture on my heart
Bacaklarımı ellerimle destekleyip beş şişenin
Supporting my legs with my hands and five bottles
Yardımıyla çıkıyorum aşk denen şu yokuşu
I'm climbing this hill called love
Zafer benim olduğunda, ödülüm sen ol
When victory is mine, be my reward
Eylül'ün başlangıcıyla önüme sel o
With the beginning of September, a flood comes before me
Bacamda tüten duman, penceremde rüzgâr
Smoke rising from my chimney, wind in my window
Bu rüzgârdan daha şevkatli, daha serin eser ol
Be more enthusiastic than this wind, be cooler
Seni, ona buna değil de sana anlatabilsem
If I could tell you, not to this or that, but to you
Güneş bir parça daha sen damlatabilse
If the sun could drop you a little more
Tam karşıma düşsen, konuşsak, söylesem ve dinlesen
If you fall right in front of me, we talk, I tell you and you listen
Yahut ben susup kalsam, sen anlatabilsen
Or I just shut up and you can tell
Eylül bereketiyle geldi, yapraklarımı döktü!
September came with its bounty, shed my leaves!
Her harfin toprağın altında milyonlarca köktür
Every letter is millions of roots under the ground
Sonunda çocukluğumu kaybetmekten ürküp
Finally afraid of losing my childhood
Papatya bahçesinden salıncağımı söktüm
I removed my swing from the daisy garden
Bu dağlar seninle ilgili hiçbir şey bilmiyor
These mountains know nothing about you
Bununla doğru orantıda hiçbir ağacın ilmi yok!
Proportionally, no tree has any knowledge!
Orman oksijen, yangının tehdidin dik âlâsı
Forest is oxygen, the upright symbol of the threat of fire
Maalesef hiçbir adıma oksijen dikilmiyor
Unfortunately no oxygen is planted on my steps
Ormanları yok etmeden seni gerçekten sevemem
I can't really love you without destroying the forests
Bir ağaç, yüzlerce kalem, yirmi şiir senede
One tree, hundreds of pencils, twenty poems a year
İlkokuldan liseye, hatta sonrasında bi' sene boyu
From elementary school to high school, even after a year
Karşılaştığım her işlemin sonucu sen eder
The result of every operation I encounter makes you
Tütünüm olmalıydı, basmalıydı yarama
I should have had my tobacco, it should have pressed my wound
Emin olsam var olduğuna sıkıntıları aramam
If I was sure you existed, I wouldn't look for trouble
İnşallah beni hiçbir mühitte bir kez bile bulama
I hope you will never find me in any environment
Yine de bir gün vazgeçersem eğer yıkıntıları arala
Still, if I give up one day, if I open the ruins
Hayır efendim, ona ihanet derler zira gurur buna
Yes sir, they call it treason because pride does
Bir kadın yok, hiç olmadı, bakmayın siz kuruntuma
There is no woman, never has been, don't mind my delusion
Islanan her mendil gibi inan birgün kurur bu da
Believe me, like every wet handkerchief, one day this will dry up too
Kıskanıyorum dudaklarını içtiğin her yudum sudan
I envy your lips, every sip of water you drink
Direncim tükenmeyecek mürekkepler şöleni
My resistance will not run out, a feast of inks
Sevgi imparatorluğunda bu en parlak dönemim
This is my brightest era in the empire of love
İyice hantallaştım, haricen bi' de şu var
I'm getting clunky, there's also this on the outside
Elim; bir kagıda, bir kaleme, bir başıma, bir de sana yönelir
My hand; goes to a paper, a pen, my head, and you
Aşksa eğer aşka hicvin en üst perdesindeyim
If it's love, I'm at the highest pitch of hiccup for love
Bu ödül sel suyun en derin mertebesinde mi?
Is this reward in the deepest order of flood water?
Bunu kendime bilerek yapıyorum ve memnun hâlim
I do this knowingly and I am satisfied
Derdin artık derdi var, o benim çünkü dert elimdesin
Now the pain has pain, that's me because I have you
Yazmak değil yaşamak için muhakkaktır bilgi
To write is not to live, knowledge is certain
En zor yamaçlardan al bu kucaklarca bitki
Take these armfuls of plants from the most difficult slopes
Ölümün kucagındayken neyi degiştirebilirsin ki?
What can you change when you are in the arms of death?
Nasılsa tüm mutluluklar kucaklarda bitti
After all, all happiness ended in embraces
Beni sefalet hücrelerine tıktı beş kuruşluk ismin
Your five-cent name put me in misery cells
Bu hücre İstanbul'un gecelerinden pistir
This cell is dirtier than the nights of Istanbul
Hâlâ anlamış degilim, sıra benim hakkımken
I still don't understand, when it was my turn
Nasıl oldu da başka birine bırakabildim pisti?
How could I leave the bastard to someone else?
Sırtımda lastik izleri ve acı firen sesleri
Tire marks on my back and painful brake sounds
Ben kazanın kurbanıyım, haykırışımı resmedin
I am a victim of the accident, paint my scream
Bagırıyorum, duymuyolar, ses yerini bulmuyor da
I'm yelling, they can't hear, the sound can't find its place either
Yine de sen hayalimden bi' anlık vazgeçmedim
Still, I never gave up on my dream for a moment
Bu devrin hiçbir şairi benimle yarışamaz
No poet of this age can compete with me
Beni sevmiyo olman hariç hiçbir şeyine karışamam
I can't interfere with anything but you not loving me
Sensizliğe alışamam, sensiz niye barışamam yaşamla?
I can't get used to being without you, why can't I make peace with life without you?
Herkes hak verirdi, bir kısmını tanısalar
Everyone would give the right if they knew some of it
Rüyalarıma aşık oldum, gücünden ötürü
I fell in love with my dreams because of its power
Sana aglamak zevküsefa, gülürsem ölürüm
Crying to you is a pleasure, I will die if I laugh
İlk işim seni bulmak olacak görünce günümü
My first job will be to find you when I see my day
Çünkü bana bi' tek sen yaşatabilirsin gülünecek ölümü
Because only you can make me experience the death that can be laughed at
Gülmek ne haddime? Zifte döndü ciğerlerim
Who am I to laugh? My lungs turned to pitch
Umrunda olduğum sürece umrumda değil diğerleri
As long as you care, I don't care about the others
Bir yer verin,ay da geçse beklerim sıkılmadan
Give me a place, even if a month passes, I will wait without getting bored
Sen canım, cicim, anam, babam, balım, biraderim
You are my life, my sweetheart, my mother, my father, my honey, my brother






Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.