Paroles et traduction Dursun Ali Erzincanlı - Seni Duydum
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Elest
Meclisi'ni
hatırlamıyorum
I
don't
remember
the
Assembly
of
the
Divine
Decree
Ama
soğuk
Erzurum
gecelerinde
But
on
cold
Erzurum
nights
Dedemi
hatırlıyorum.
Allah
rahmet
eylesin
I
remember
my
grandfather.
May
Allah
have
mercy
on
him
Üç
kız
kardeşimle
bana
seni
anlatırdı
dedem
My
grandfather
would
tell
me
and
my
three
sisters
about
you
Sert
mizaçlı
biriydi
ama
konu
sen
olunca
ağladığına
şahit
olurduk
He
was
a
man
of
stern
temperament,
but
we
would
witness
him
cry
when
it
came
to
you
Babam
köy
meydanında
oyun
oynarken
annesiz
kaldığını
haber
vermişler
They
told
my
father
that
he
had
lost
his
mother
while
playing
in
the
village
square
Babam
da
6 yaşındaymış
Efendim
senin
gibi
My
father
was
also
6 years
old,
my
Lady,
like
you
O
da
dedemden
duyduklarını
anlatırdı
bize
He
would
tell
us
what
he
had
heard
from
my
grandfather
Allah
babama
da
rahmet
eylesin
senin
hatırına
May
Allah
have
mercy
on
my
father
for
your
sake
Soğuk
Erzurum
gecelerinde
gözlerini
On
cold
Erzurum
nights,
your
eyes
Duydum
Efendim,
o
simsiyah
gözlerini
I
heard
you,
my
Lady,
those
pitch-black
eyes
Gözlerinin
beyazına
kırmızılık
hâkimmiş
Hz.
Nuh'un
gözleri
gibi
Redness
dominated
the
whites
of
your
eyes,
like
the
eyes
of
Prophet
Noah
Ağlar
gibiymiş
gözlerin
Your
eyes
seemed
to
be
weeping
Senin
bu
hüznün
müdür
bizi
deli
divane
eden?
Is
it
this
sadness
of
yours
that
drives
us
mad?
Hüznün
müdür
kalbimizde
seni
bir
tane
eden?
Is
it
your
sadness
that
makes
you
the
only
one
in
our
hearts?
Onun
için
mi
biz
ne
zaman
hayal
etsek
gözlerini
ağlar
gibiyiz?
Is
that
why
we
are
like
weeping
eyes
whenever
we
dream?
Ümmü
Mabedi
duydum
hicrette
çadırını
ziyaret
ettiğin
seni
anlatıyordu
I
heard
Umm
Ma'bad,
she
was
telling
about
you
when
you
visited
her
tent
during
the
Hijra
"Aydın
yüzlü
ve
güzel
yaradılışlıydı.
Zayıf
ve
ince
de
değildi.
"He
had
a
bright
face
and
a
beautiful
physique.
He
was
neither
thin
nor
slender.
Gözlerinin
siyahı
ve
beyazı
birbirinden
iyice
ayrılmıştı.
The
black
and
white
of
his
eyes
were
clearly
distinct.
Saçıyla
kirpik
ve
sakalları
gümrahtı.
Sesi
kalındı.
His
hair,
eyelashes,
and
beard
were
thick.
His
voice
was
deep.
Sustuğu
zaman
vakarlı,
konuştuğu
zaman
da
heybetliydi.
He
was
dignified
when
he
was
silent,
and
majestic
when
he
spoke.
Çok
tatlı
konuşuyordu.
Orta
boyluydu.
He
spoke
very
sweetly.
He
was
of
medium
height.
Bakan
kimse
ne
kısa
ne
de
uzun
olduğunu
hissederdi.
Whoever
looked
at
him
would
feel
that
he
was
neither
short
nor
tall.
Üç
kişinin
arasında
en
güzel
görüneni
ve
nur
yüzlü
olanıydı.
He
was
the
most
beautiful
and
radiant
of
the
three.
Arkadaşları
ortalarına
almış
durumda
hep
onu
dinlerler,
His
companions
would
gather
around
him
and
listen
to
him,
Buyurduğu
zaman
da
buyruğunu
hemen
yerine
getirirlerdi.
and
when
he
commanded,
they
would
immediately
carry
out
his
command.
Konuşması
tok
ve
kararlıydı."
"His
speech
was
fluent
and
decisive."
Yürüyüşünü
duydum
Efendim
Ebu
Atabe'den
I
heard
about
your
walk,
my
Lady,
from
Abu
Atabe
"Yürürken
kuvvetli
adımlarla
yürürdü.
"He
would
walk
with
strong
strides.
Ayaklarını
yerden
biraz
kaldırıp
önlerine
hafif
eğilerek
yürürlerdi.
He
would
lift
his
feet
slightly
off
the
ground
and
walk
leaning
slightly
forward.
Ayaklarını
ses
çıkarıp
toz
kaldıracak
şekilde
sert
vurmazlar,
He
would
not
stomp
his
feet
to
make
a
sound
or
raise
dust,
Adımlarını
uzun
ve
seri
atmakla
but
by
taking
long
and
quick
steps
Birlikte
sükûnet
ve
vakar
üzre
yürürlerdi.
he
would
walk
with
calmness
and
dignity.
Yürürken
sanki
meyilli
ve
engebeli
It
was
as
if
he
was
descending
from
a
sloping
and
rugged
Bir
yerden
iniyor
gibi
görürnürlerdi.
place
while
walking.
Bir
tarafa
dönüp
baktıklarında
bütün
vücutlarıyla
birlikte
dönerlerdi.
When
he
turned
to
look
to
one
side,
he
would
turn
with
his
whole
body.
Rastgele
sağa
sola
bakmazlardı.
Y
He
would
not
look
randomly
to
the
right
or
left.
Ere
bakışları
göğe
bakışlarından
daha
çoktu.
He
looked
down
more
often
than
he
looked
up.
Çoğunlukla
göz
ucuyla
bakarlardı.
He
would
often
look
out
of
the
corner
of
his
eye.
Ashabı
ile
birlikte
yürürken
onları
When
walking
with
his
companions,
he
would
öne
geçirir
kendileri
arkada
yürürlerdi.
let
them
go
ahead
and
walk
behind
them.
Yolda
karşılaştığı
kimselere
onlardan
önce
hemen
selam
verirdi.
"
He
would
greet
those
he
met
on
the
road
before
they
did."
Ebu
Hureyre'yi
duydum
seni
anlatıyordu.
I
heard
Abu
Hurayra
telling
about
you.
"Ben
Resulullah
Efendimizden
daha
güzel
birisini
göremedim."
diyordu.
"I
have
never
seen
anyone
more
beautiful
than
our
Prophet,"
he
said.
"Sanki
güneş
O'nun
mübarek
yüzünde
devrediyor
gibiydi.
"It
was
as
if
the
sun
was
revolving
in
his
blessed
face.
Peygamber
Efendimizden
daha
hızlı
yürüyen
birisini
de
görmedim.
I
have
never
seen
anyone
walk
faster
than
the
Prophet.
Yürürken
adete
yeryüzü
ayakları
altında
dürülürdü.
When
he
walked,
the
earth
would
usually
roll
beneath
his
feet.
Bizler
arkalarından
giderken
geri
We
would
exert
great
effort
to
keep
up
Kalmamak
için
büyük
çaba
sarf
ederdik."
with
him
when
we
were
walking
behind
him."
Kayle
bin
Mahreme'yi
duydum
oturuşunu
anlatıyordu.
I
heard
Qayla
bint
Mahrama
describe
your
way
of
sitting.
"Resulullah'ı
sonsuz
bir
"When
I
saw
the
Messenger
of
Allah
sitting
in
infinite
Alçakgönüllülük
ve
tevazu
içinde
otururken
görünce
humility
and
modesty
Heybetinden
vücudum
titremeye
başladı."
my
body
started
trembling
because
of
his
majesty."
Cabir
bin
Semure
de
diyor
ki:
Jabir
bin
Samura
also
says:
"Ben
Peygamber
Efendimizi
sol
tarafına
"I
saw
the
Prophet
leaning
on
a
pillow
Konmuş
bir
yastığa
dayanmış
vaziyette
gördüm."
placed
on
his
left
side."
Konuşmanı
duydum
Aişe
annemizden.
I
heard
your
speech
from
our
mother
Aisha.
"O,
sizin
konuştuğunuz
gibi,
l
"He
did
not
string
his
words
together
quickly
and
consecutively,"
she
says,
Afları
çabuk
çabuk
ve
peş
peşe
sıralamazdı."diyor.
"as
you
do.
"Sözleri
az
ve
özdü.
Hâ
His
words
were
few
and
meaningful.
Y
Lbuki
sizler
cümleleri
birbirine
ekleyip
duruyorsunuz.
ou,
on
the
other
hand,
keep
adding
sentences
to
one
another.
Allah
Resulü
çok
veciz
konuşurdu.
Böyle
konuşmasını
kendisine
The
Messenger
of
Allah
spoke
very
concisely.
Gabriel
had
brought
this
way
of
speaking
to
him
from
Allah
katından
Cebrail
getirmişti.
K
the
presence
of
Allah.
H
ısa
cümleler
içinde
bütün
maksadını
yansıtırdı.
e
reflected
his
whole
purpose
in
short
sentences.
Veciz
sözlü
cümleler
söylerdi.
Söz
He
would
utter
concise
sentences.
His
words
Lerinde
ne
fazlalık
ne
de
eksiklik
bulunurdu.
were
neither
excessive
nor
deficient.
Kelimeleri
bir
ahenk
içinde
birbirini
izlerdi.
Sesi
gürdü
ve
tatlıydı.
His
words
followed
one
another
in
harmony.
His
voice
was
strong
and
sweet.
Gerektiğinde
konuşurdu.
Kötü
laflar
etmezdi.
He
would
speak
when
necessary.
He
would
not
utter
bad
words.
Hiddetli
ve
hiddetsiz
anlarında
hep
Hakk'ı
söylerdi.
He
would
always
speak
the
truth,
both
in
anger
and
calmness.
Sahabelerinin
yüzlerine
karşı
son
derece
güler
ve
gülümserdi."
He
would
smile
and
laugh
in
the
faces
of
his
companions."
Elest
Meclisi'ni
hatırlamıyorum
I
don't
remember
the
Assembly
of
the
Divine
Decree
Ama
soğuk
Erzurum
gecelerinde
seni
duyduğumu
hatırlıyorum.
But
I
remember
hearing
you
on
cold
Erzurum
nights.
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): Taner Demiralp, Dursun Ali Erzincanli
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.