Fazıl Say feat. Genco Erkal, Nazım Hikmet Korosu & Fazıl Say Festival Orkestrası - Ben İçeri Düştüğümden Beri - Live - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Fazıl Say feat. Genco Erkal, Nazım Hikmet Korosu & Fazıl Say Festival Orkestrası - Ben İçeri Düştüğümden Beri - Live




Ben İçeri Düştüğümden Beri - Live
Since I Entered Here - Live
Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya
Since I came inside, the world has orbited the sun ten times
Ona sorarsanız: "Lâfı bile edilmez, mikroskobik bir zaman."
If you ask: "It is not worth mentioning, a microscopic amount of time."
Bana sorarsanız: "On senesi ömrümün."
If you ask me: "Ten years of my life."
Bir kurşun kalemim vardı, ben içeri düştüğüm sene
I had a pencil the year I came inside
Bir haftada yaza yaza tükeniverdi
In a week it was finished from writing
Ona sorarsanız: "Bütün bir hayat."
If you ask: "An entire life."
Bana sorarsanız: "Adam sen de, bir-iki hafta."
If you ask me: "Man, two weeks."
Katillikten yatan Osman
Osman, who was imprisoned for murder
Ben içeri düştüğümden beri, yedi buçuğu doldurup çıktı
Since I came inside has served his seven and a half years and left
Dolaştı dışarda bir vakit
He wandered outside for a while
Sonra kaçakçılıktan düştü içeri, altı ayı doldurup çıktı
Then entered again for smuggling, served his six months and left
Dün mektup geldi, evlenmiş, bir çocuğu doğacakmış baharda
Yesterday a letter arrived, he got married and will have a child in the spring
Şimdi on yaşına bastı
He turned ten
Ben içeri düştüğüm sene ana rahmine düşen çocuklar
Children in their mother's womb when I came inside
Ve o yılın titrek, ince, uzun bacaklı tayları
And that year's slender, thin and long legged colts
Rahat, geniş sağrılı birer kısrak oldular çoktan
Have long since become comfortable and wide-hipped mares
Fakat zeytin fidanları hâlâ fidan, hâlâ çocuktur
But the olive saplings are still saplings, still children
Yeni yeni meydanlar açılmış uzaktaki şehrimde, ben içeri düştüğümden beri
New plazas have opened in my distant city since I came inside
Ve bizim hane halkı
And my household
Bilmediğim bir sokakta, görmediğim bir evde oturuyor
Lives in a street I do not know, in a house I have not seen
Pamuk gibiydi, bembeyazdı ekmek, ben içeri düştüğüm sene
Bread was like cotton, pure white, the year I came inside
Sonra vesikaya bindi, bizim burada içeride
Then it rose in price, inside here where we are
Birbirini vurdu millet yumruk kadar, simsiyah bir tayın için
People punched each other for a fist-sized, pitch black crust of bread
Şimdi serbestledi yine, fakat esmer ve tatsız
Now it is free again, but brown and tasteless
Ben içeri düştüğüm sene, ikincisi başlamamıştı henüz
The year I came inside it had not yet begun
Dachau kampında fırınlar yakılmamış
The ovens in the Dachau camp had not been lit
Atom bombası atılmamıştı Hiroşima′ya
The atomic bomb had not been dropped on Hiroshima
Boğazlanan bir çocuğun kanı gibi aktı zaman
Time flowed like the blood of a slaughtered child
Sonra kapandı resmen o fasıl
Then that chapter officially ended
Şimdi üçüncüden bahsediyor Amerikan doları
Now the American dollar speaks of the third
Fakat gün ışıdı her şeye rağmen, ben içeri düştüğümden beri
But the day has dawned despite everything, since I came inside
Ve "Karanlığın kenarından onlar
And "They from the edge of the darkness
Ağır ellerini toprağa basıp doğruldular" yarı yarıya
Setting their heavy hands on the earth straightened up" half-way
Ben içeri düştüğümden beri, güneşin etrafında on kere döndü dünya
Since I came inside, the world has orbited the sun ten times
Ve aynı ihtirasla ediyorum yine
And with the same passion I do again
Ben içeri düştüğüm sene onlar için yazdığımı
What I wrote for them the year I came inside
Onlar ki toprakta karınca
They who are ants in the earth
Suda balık
Fish in the water
Havada kuş kadar çokturlar
Birds in the air, they are so many
Korkak, cesur, cahil, hakim ve çocukturlar
Cowardly, brave, ignorant, wise and children
Ve kahreden yaratan ki onlardır
And the creator who destroys them
Destanımızda yalnız onların mâceraları vardır
In our epic there are only their adventures





Writer(s): Fazıl Say, Nâzım Hikmet


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.