Paroles et traduction Indigo - Satılık Buzdolabı
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Satılık Buzdolabı
Refrigerator for Sale
Fenalardayım
yine,
sıfırı
çektim
I'm
in
trouble
again,
I'm
back
to
zero
Buzdolabım
satılık,
msn'de
iletim
My
refrigerator
is
for
sale,
I'm
letting
you
know
on
MSN
Birde
evi
boşaltıyom,
lazım
bir
boş
oda
I'm
also
emptying
the
apartment,
I
need
an
empty
room
Son
10
gün,
bulamazsam
kalcam
sokakta
Last
10
days,
if
I
don't
find
one,
I'll
be
on
the
streets
Eğer
denk
gelmezse
sürtcem
orada
burada
If
it
doesn't
work
out,
I'll
be
crashing
here
and
there
Uyuyacam
ilk
koltukta,
nerde
akşam
orada
sabah
I'll
sleep
on
the
first
couch
I
find,
wherever
evening
falls,
morning
finds
me
Az
birazcık
eşya
hayatta
kalacak
kadar
A
little
bit
of
stuff,
just
enough
to
survive
Bir
de
bir
kadın
şart
şefkatle
bakacak
bana
And
a
woman
is
a
must,
to
look
at
me
with
compassion
Tabi
çözümüm
değil,
bu
bir
ton
da
borcum
var
Of
course,
that's
not
the
solution,
I
have
a
ton
of
debt
Hem
evsizim
hem
işsiz
I'm
both
homeless
and
jobless
Şimdi
kafa
yorcam
ve
yaratcam
birkaç
kuruş
tamamen
yoktan
Now
I'll
rack
my
brain
and
create
a
few
bucks
out
of
thin
air
Der
ki
imkansız
gidip
bir
fizikçiye
sorsan
They'd
say
it's
impossible,
if
you
asked
a
physicist
Teoride
öyledir
belki
ama
pratikte
farklı
Maybe
in
theory,
but
in
practice
it's
different
Çözülür
bir
şeyler
yoğun
trafikle
Things
get
solved
with
some
hustle
and
bustle
Bazen
haklı
çıkar
fizik
profesörleri
Sometimes
physics
professors
are
right
Ön
yargılar
yüzünden
duymazlar
söyleneni
They
don't
hear
what's
being
said
because
of
their
prejudices
Sabrım
taştı
My
patience
has
run
out
Çok
süper
yaşıyorum
sanıyorlar
bir
de
sorun
bana
They
think
I'm
living
the
high
life,
why
don't
you
ask
me
Metaliksizim
buzdolabımı
satıyorum
I'm
broke,
I'm
selling
my
refrigerator
Ne
kadar
gider
70
lira
How
much
will
it
go
for?
70
liras
Sabrım
taştı
My
patience
has
run
out
Çok
süper
yaşıyorum
sanıyorlar
bir
de
sorun
bana
They
think
I'm
living
the
high
life,
why
don't
you
ask
me
Metaliksizim
buzdolabımı
satıyorum
I'm
broke,
I'm
selling
my
refrigerator
Ne
kadar
gider
70
lira
How
much
will
it
go
for?
70
liras
Hep
sinirliymişim
haklısınız
dostlar
I'm
always
angry,
you're
right,
friends
Ama
birde
kendini
bir
benim
yerime
koysan
But
put
yourself
in
my
shoes
for
a
moment
Batar
her
şey
her
an,
en
küçük
hata
bile
Everything
sinks
at
any
moment,
even
the
smallest
mistake
Bilirsin
yatar
işler
nasıl
eğer
para
yoksa
You
know
how
things
go
south
if
there's
no
money
Bu
yüzden
satılık
buzdolabı
msn
iletim
That's
why
the
refrigerator
is
for
sale,
I'm
letting
you
know
on
MSN
Çaresiz
şimdi
indigo
psişik
güçlerim
My
indigo
psychic
powers
are
helpless
now
Sezgilerim
anlamsız
nakit
karşısında
My
intuition
is
meaningless
in
the
face
of
cash
Yetmiş
lira
alacam
bu
alışveriş
karşılığında
I'll
get
seventy
liras
from
this
sale
Rahatım
iki
gün,
değilim,
dert
bitmedi
I'm
good
for
two
days,
no,
I'm
not,
the
troubles
haven't
ended
Çoktan
aldım
dersimi,
izleyeceğimi
izledim
I've
already
learned
my
lesson,
I've
watched
what
I
needed
to
watch
Kendim
sıçtım
temizliycem
kendim
I
screwed
up,
I'll
clean
it
up
myself
Bir
erkeğim
ben
ağlayamam
bir
elimde
mendil
I'm
a
man,
I
can't
cry
with
a
tissue
in
my
hand
Böyle
giderse
ölcem
gerçekten
erken
If
it
goes
on
like
this,
I'll
really
die
early
Bahsettiğim
kırkbeş
bile
değil
erken
derken
I'm
not
even
talking
about
forty-five
when
I
say
early
Baskı
altındayım,
omzumda
Ağrı
Dağı
I'm
under
pressure,
Mount
Ararat
on
my
shoulders
Buzdolabım
satılık
şaka
sanır
bazıları
My
refrigerator
is
for
sale,
some
might
think
it's
a
joke
Sabrım
taştı
My
patience
has
run
out
Çok
süper
yaşıyorum
sanıyorlar
bir
de
sorun
bana
They
think
I'm
living
the
high
life,
why
don't
you
ask
me
Metaliksizim
buzdolabımı
satıyorum
I'm
broke,
I'm
selling
my
refrigerator
Ne
kadar
gider
yetmiş
lira
How
much
will
it
go
for?
Seventy
liras
Sabrım
taştı
My
patience
has
run
out
Çok
süper
yaşıyorum
sanıyorlar
bir
de
sorun
bana
They
think
I'm
living
the
high
life,
why
don't
you
ask
me
Metaliksizim
buzdolabımı
satıyorum
I'm
broke,
I'm
selling
my
refrigerator
Ne
kadar
gider
yetmiş
lira
How
much
will
it
go
for?
Seventy
liras
Jonathan
bütün
cesaretini
topalayıp,
Jonathan
gathered
all
his
courage,
Kısa
bir
süre
sonra
bu
dünyadan
And
shortly
after,
from
this
world
Ayrılacağı
söylenen
en
yaşı
martının
yanına
gitti:
He
went
to
the
oldest
seagull
who
was
said
to
be
leaving:
-Burası
cennet
değil
Chi
Yong,
öyle
değil
mi?
-This
is
not
heaven
Chi
Yong,
is
it?
-Hala
öğreniyorsun
martı
Jonathan.
dedi.
-You're
still
learning,
Jonathan,
he
said.
-Buradan
sonra
neler
olacak?
-What
happens
next?
Nereye
gidiyoruz?
Cennet
diye
bir
yer
yok
mu?
Where
are
we
going?
Isn't
there
a
place
called
heaven?
-Hayır
Jonathan
-No
Jonathan
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): tevfik koçak
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.