Murat Yılmazyıldırım - Menekşeler Ormanı - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Murat Yılmazyıldırım - Menekşeler Ormanı




Menekşeler Ormanı
Forest of Violets
Menekşeler ormanında başıma taç yaptım
In the forest of violets, I made a crown for my head
Heykel gibi duruyorum yanında, canıma can kattın
I stand like a statue beside you, you breathed life into my soul
Dünya gibi döndüm içinde, uğruna ateş yaktım
I spun like the world within you, I lit a fire for your sake
Günahı emen toprakta yeni ruhlar yarattık
In the soil that absorbs sin, we created new souls
Sevginin bütün boyalarını tuvallere akıttık
We poured all the colors of love onto canvases
Işıldayan resmin içindeydi, cennetin bebekleri
Within the shimmering picture were the babies of heaven
Yok oluşun serüveni, böyle başladı
The adventure of extinction began like this
Aşkın olmayan durağında aşıklar çarpıştı
At the station where love does not exist, lovers collided
Aşıklar çarpıştı...
Lovers collided...
Menekşeler ormanındayım, başımda bir kral tacı
I am in the forest of violets, with a king's crown on my head
Heykel gibi duruyorum yanında, büyüyen aydınlığın
I stand like a statue beside you, in the growing light
Sayfaları açıyorum kıtaları kaynaştıran
I open the pages that unite continents
Yaşlı bir öykü canlanıyor gömüldüğü bataktan
An ancient story comes to life from the swamp where it was buried
Saçlarından düşüyor damla damla hiç koklamadığım kokular
Drop by drop, scents I've never smelled fall from your hair
Döllenen bir vadiğinin beşiğinde devr alıyorum bedbaht hayatı
In the cradle of a fertilized valley, I revolve around the unfortunate life
Nerede bırakmıştın elini mavi uygarlığın
Where did you leave the hand of the blue civilization
Umutlu bir başlangıç bu yokluktan varlığa uzanacak olan
This is a hopeful beginning that will extend from nothingness to existence
Ve ben bekliyorum yorgun mahşerin o son atlısınını
And I wait for the last horseman of the weary apocalypse
Menekşeler ormanındayım, işaretleri çözüyorum
I am in the forest of violets, deciphering the signs
Tacımdaki spiral ışık bilinmeyenin kaynağıdır
The spiral light on my crown is the source of the unknown
Dönüşü olmayan rotaların izlerini sürüyorum
I follow the traces of routes with no return
Günahı emer toprak, her emilişte tohumları
The soil absorbs sin, and with each absorption, the seeds
Yayılır kurak yataklara barış tanrısının
Spread to the dry beds of the god of peace
Ve her yayılışta dünya gibi dönerim tapınağının içinde Rose Anna'nın
And with each spread, I turn like the world within the temple of Rose Anna
Menekşeler ormanındayım
I am in the forest of violets
Uğruna yaktığım ateş, huzur veren acı bir hüzün tadındadır
The fire I lit for you is the taste of a peaceful, bitter sadness
Ve memelerin kutsal bir soy ağacının bal yapan yuvasıdır
And your breasts are the honey-making nest of a sacred family tree
Ben sözüme amadeyim, abdal olana bu yakışır
I am ready with my words, as befits a dervish
Hatırlarımda; ne görünür ne görünmez olmuştu abide-i ebedi tekamül
In my memories; the eternal monument of evolution had become neither visible nor invisible
Ve parelenmiştti şu sırça gönül
And this crystal heart was shattered
Bedenimden geriye kalmıştı yalnızca kül, kül, kül
Only ashes, ashes, ashes remained of my body
Çalıyor hâlâ gramofonlarda taş plak yanık yanık
The stone record still plays on gramophones, burning, burning
Geçmiş ile geleceğin ortasında bir yerdeyim
I am somewhere between the past and the future
Duran bir zaman gibi, kalbin atmadığı başka bir âlemdeyim
Like a time that has stopped, I am in another realm where the heart does not beat
Menekşeler ormanındayım
I am in the forest of violets
Dudaklarımda tuttuğum cennet hurmasıdır
The persimmon of heaven is held on my lips
Bütün sayfaları kapattım, kalem oluyorum dilimin defterine
I have closed all the pages, I become a pen to the notebook of my tongue
O an canıma can kattığın andır
That moment is the moment you breathed life into my soul
Bir geri dönüş zamanı kutlu mu kutlu
A blessed time of return
Büyüleyen bir sevişmenin keşişlemeleri eşliğinde
Accompanied by the meditations of an enchanting lovemaking
Sandukamdan çıkartıyorum son kalan yedek baharı
I take out the last remaining spare spring from my chest
Yok oluşun serüveni işte böyle başladı
This is how the adventure of extinction began
Yeni ruhlar yarattık ve sevginin bütün boyaları tuvallere akıttık
We created new souls and poured all the colors of love onto canvases
Işıldayan alemin içindeydi cennetin çocukları
The children of heaven were within the shimmering realm
Aşkın olmayan durağında beklemişti aşıklar
Lovers waited at the station where love does not exist
Ucu bucağı görünmeyen bir ufka bakarak
Looking at a horizon with no end in sight
Dalgın ama kararlı...
Absent-minded but determined...
Menekşeler ormanında, başıma taç yaptım
In the forest of violets, I made a crown for my head
Heykel gibi duruyorum yanında, canıma can kattın
I stand like a statue beside you, you breathed life into my soul
Dünya gibi döndüm içinde, uğruna ateş yaktım
I spun like the world within you, I lit a fire for your sake
Günahı emen toprakta, yeni ruhlar yarattık
In the soil that absorbs sin, we created new souls
Sevginin bütün boyalarını, tuvallere akıttık
We poured all the colors of love onto canvases
Işıldayan resmin içindeydi, cennetin bebekleri
Within the shimmering picture were the babies of heaven
Yok oluşun serüveni, böyle başladı
The adventure of extinction began like this
Aşkın olmayan durağında, aşıklar çarpıştı
At the station where love does not exist, lovers collided
Aşıklar çarpıştı
Lovers collided





Writer(s): Yilmazyildirim Murat


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.