Paroles et traduction Murat İnce - Mağduriyetim Hükümsüzdür
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Mağduriyetim Hükümsüzdür
My Sufferings Are Unlawful
Gecenin
içine
düştü
senli
hatıralarım
My
memories
of
you
fell
into
the
depths
of
the
night
Kanar
ağlarım,
yanar
ağlarım
I
cry
from
pain,
I
cry
from
heartache
Mağduriyetim
hükümsüzdür
My
sufferings
are
unlawful
Susuz
bir
yaz
gibi
geçtin
ömrümün
kangren
damarlarından
Like
a
waterless
summer,
you
passed
through
the
infected
veins
of
my
life
Ne
zaman
karabiberli
sıcak
bir
çikolata
hazırlasam
Whenever
I
make
a
hot
chocolate
with
black
pepper
Sen
gelirsin
aklıma
sonra
bir
mum
yakar
I
think
of
you
and
then
light
a
candle
Doyasıya
ağlarım,
kim
bilir
şimdi
neredesin
I
cry
my
heart
out,
who
knows
where
you
are
now
Ben
sende
ağlamayı
gördüm,
ağlatmanı
öğrendim
I
first
saw
tears
in
your
eyes,
I
learned
what
it
was
like
to
make
you
cry
Bir
sabah
bin
bir
kırık
içinde
yola
koyduğunu
I
saw
you
set
off
on
your
journey
one
morning,
broken
in
a
thousand
pieces
Göz
yaşımla
boğduğunu,
kahrolduğumu
Drowning
in
your
tears,
devastated
Ve
ortalık
yerde
bırakıp
gittiğini
gördüm
And
I
saw
you
leave
me
there,
alone
Mağduriyetim
hükümsüzdür
My
sufferings
are
unlawful
Çığ
düştüğü
gece
karlar
şehriydi
yürüdüğümüz
The
night
the
avalanche
fell,
the
city
was
covered
in
snow
Ve
sabaha
kadar
paltomun
altında
kalışımız
And
we
stayed
under
my
coat
until
morning
Sonra
mecburi
sokuluşun
bütün
ömrüme
bedeldi
Then,
your
forced
snuggling
became
worth
a
lifetime
Nefesim
boynunda,
tenin
tenimdeydi,
sıcaktı
yani
My
breath
on
your
neck,
your
skin
on
mine,
it
was
warm
Gün
doğumları
sende
hep
ayrılığı
tetiklerdi
Sunrises
always
triggered
the
separation
Bir
defa
ezber
bozsan
neyin
eksilirdi
If
you
had
just
broken
the
routine
once,
what
would
it
have
cost
you?
Ben
sende
hep
acıları
sevdim
I
learned
to
love
the
pain
in
your
eyes
Ve
ayrılığı
tescillese
de
vefasızlığın
And
even
though
your
faithlessness
confirmed
our
separation
Giderken
kızıl
saçlarında
ki
yangını
sevdim
As
you
left,
I
loved
the
fire
in
your
red
hair
Çok
yalvarmıştım,
susamıştım
bir
yudum
sana
I
had
begged
so
much,
I
was
thirsty
for
a
sip
of
you
Yanmıştım,
çöl
ortasındaki
acıyı
bal
eylemiştim
I
had
burned,
I
had
turned
the
desert's
pain
into
honey
Kurda
kuşa
yem
olmuş
sevmekten
vazgeçmemiştim
I
had
refused
to
give
up
on
love,
even
when
I
was
thrown
to
the
wolves
Ya
sen
bir
kere
bile
arkana
bakmamış
But
you
never
once
looked
back
Mataradan
artakalan
bir
damla
suyu
çok
görmüştün
You
grudged
me
even
a
drop
of
water
left
in
your
canteen
Sensizlikten
yanan
çatlayan
dudaklarıma
For
my
lips,
burning
and
cracked
from
your
absence
Mağduriyetim
hükümsüzdür
My
sufferings
are
unlawful
Şimdi
sen
bende
neyi
sevdin
Now
tell
me,
what
did
you
love
in
me?
Sen
bende;
acı
çekmemi,
yokluğunda
deli
olmamı
What
you
loved
in
me
was
my
suffering,
my
madness
in
your
absence
Dağları
taşları
aşıp,
karı
kışı
hiçe
sayıp
sana
gelmemi
My
climbing
mountains
and
crossing
rivers,
defying
snow
and
ice
to
come
to
you
Gözyaşları
içinde
yola
koymayı,
hep
buruk
My
setting
off
on
journeys
in
tears,
always
bitter
Hep
üzgün
kalmamı,
sensizlikle
cezalandırılmamı
sevdin
My
always
being
sad,
my
being
punished
by
your
absence
Sen
bende
bir
aşığın
yok
oluşunu
sevdin
What
you
loved
in
me
was
the
destruction
of
a
lover
Ben
sende;
senin
benden
kaçışına
rağmen
And
I,
despite
your
running
from
me
Her
şeye,
yok
oluşuma
aldırmadan
sevdim
seni
Ignoring
everything,
even
my
own
destruction,
I
loved
you
Ben
bende
seni
sevdim
I
loved
you
in
myself
Sen
sonuna
kadar
You,
until
the
very
end
Acı
biçsen
de
ömrüme
Even
though
you
brought
pain
into
my
life
Ben
bendeki
seni
sevdim
I
loved
you
in
myself
Mağduriyetim
hükümsüzdür
My
sufferings
are
unlawful
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.