Paroles et traduction Ohash - Bitmeyen Hikayeler
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Bitmeyen Hikayeler
Endless Stories
Benim
psikolojim
bozuk
hala,
kara
bulutlar
üstümde
hala
My
psychology
is
still
messed
up,
dark
clouds
still
hang
over
me
Bugün
aynıyım
dünde
neysem,
değişmem
alıştım
ben
bunlara
I'm
the
same
today
as
I
was
yesterday,
I
won't
change,
I'm
used
to
this
Standartlara
ve
sınırlara,
uymadım
adamım
ben
onlara
Standards
and
limits,
I
didn't
conform
to
them,
baby
Kaybet'cek
veya
elimde
kalan
bi'
şeyi
yok
bu
yüzden
gözüm
kara
(gözüm
kara)
I
have
nothing
to
lose
or
gain,
that's
why
my
eyes
are
dark
(my
eyes
are
dark)
Rap
benim
tek
ilacım
içimi
sayesinde
açıkça
döküyorum
Rap
is
my
only
medicine,
thanks
to
it
I
pour
out
my
heart
Benim
hayatım
bi'
film,
filmlerden
etkilenip
bu
satırları
yazmıyorum
My
life
is
a
movie,
I
don't
write
these
lines
inspired
by
movies
Ben
eksiden
başladım
sıfırdan
bile
değil
ve
hala
mücadele
ediyorum
I
started
from
below
zero
and
I'm
still
struggling
Ben
her
zaman
size
göre
imkansız
olan
ne
varsa
gerçekleştiriyorum
(gerçekleştiriyorum)
I
always
achieve
what
is
impossible
for
you
(I
achieve)
Ama
bana
ön
yargılı
yaklaşıyorsunuz
But
you
approach
me
with
prejudice
Bilmeden,
görmeden
konuşup
beni
de
kendiniz
gibi
zannediyorsunuz
You
talk
without
knowing,
without
seeing,
and
you
think
I'm
like
you
Ama
siz
hep
yanıldınız,
beni
kendinizle
karıştırdınız
But
you
were
always
wrong,
you
confused
me
with
yourself
La
zaten
ben
tek
başıma
yüzde
birdim,
sizse
yüzde
doksan
dokuzsunuz
Damn,
I
was
one
percent
alone,
and
you
were
ninety-nine
percent
Bana
yer
süpürtenler
şimdi
benim
peşimden
koşuyo
Those
who
made
me
sweep
the
floor
are
now
running
after
me
İşlerine
gelince
de
bana
yaşıma
göre
davranıyo
They
treat
me
according
to
my
age
when
it
suits
them
Kuzenimin
zenginliği
bu
yeteneğim
kadar
olamıyo
çünkü
My
cousin's
wealth
can't
match
this
talent
of
mine
because
Zamanında
ödünç
bile
vermediği
o
kıyafetin
markası
bana
sponsor
(şuan)
The
brand
of
the
clothes
he
didn't
even
lend
me
back
then
is
sponsoring
me
(now)
Umarım
göstermişimdir
akılın
yaşla
alakasız
olduğunu
I
hope
I
have
shown
that
intelligence
has
nothing
to
do
with
age
Star
olmasam
da
en
azından
orijinal
ve
doğal
olduğumu
Even
if
I'm
not
a
star,
at
least
I'm
original
and
natural
Yaşıtlarım
alır
harçlık
bana
yatar
streamlerden
maaşım
My
peers
get
allowances,
I
get
paid
from
streams
İzle
ve
gör
bro
benim
nasıl
kendi
ayaklarımın
üstünde
durduğumu
Watch
and
see,
bro,
how
I
stand
on
my
own
two
feet
Yaşasaydın
yaşadıklarımı
dayanamazdın
bi'
bağımlıydın
kesin
If
you
had
lived
what
I
lived,
you
wouldn't
have
been
able
to
stand
it,
you
would
have
been
an
addict
for
sure
Unutturur
belki
ama
sen
kendini
kör
edersin
It
might
make
you
forget,
but
you'd
blind
yourself
Rahatlayabilirsin
evet
ama
bütün
acılarınla
pes
edersin
You
can
relax,
yes,
but
you
would
give
up
with
all
your
pain
Ben
hiç
çekmedim
içime
onu
o
bataklık
da
beni
hiç
içine
çekmesin
I
never
took
it
inside
me,
that
swamp
never
pulled
me
in
Mermim
sekmesin
isabet
etsin
May
my
bullet
not
ricochet,
may
it
hit
its
target
Hedeflerimin
içinden
geçsin
May
it
pierce
through
my
goals
Pirim
hep
Noisart
Deniz'i
göndersin
May
my
mentor
always
send
me
Deniz
Noisart
Hiç
affetmem
bebek
bende
gerisi
I
never
forgive,
baby,
the
rest
is
on
me
Düşmanlarım
geçiriyo
epilepsi
My
enemies
are
having
epilepsy
Sanki
aynı
bokun
laciverti
hepsi
They're
all
the
same
shit,
just
a
different
shade
of
blue
Yüksek
BPM
hayat
High
BPM
life
Yorma
kendini
sen
hızıma
yetişemezsin
Don't
tire
yourself,
you
can't
keep
up
with
my
speed
Beklentileri
yüksek
ah,
sorun
değil
karşılarım
Expectations
are
high,
ah,
no
problem,
I'll
meet
them
Anne
tokat
gibi
vuruyo
yüzlerine
benim
bu
başarılarım
My
successes
hit
them
in
the
face
like
a
mother's
slap
Bitmez
bahaneleri,
onların
her
şeye
ayrı
vardır
bi'
lafı
Their
excuses
never
end,
they
have
a
different
saying
for
everything
Bazı
insanlar
çok
fakir
onların
var
sadece
paraları
Some
people
are
so
poor,
all
they
have
is
money
Nefesim
kesilmediği
sürece
kaçabilir
iki
günlük
hevesim
As
long
as
I
can
breathe,
my
two-day
enthusiasm
can
escape
Beni
övmesin
hiç
kimse
çünkü
piyasa
motorsuz
bi'
motor
çetesi
No
one
should
praise
me
because
the
market
is
a
motorcycle
gang
without
motorcycles
Yalvarır
bitsin
diye
ama
dur
daha
var,
üst
baş
değil
karakterleri
çakma
They
beg
for
it
to
end,
but
wait,
there's
more,
their
characters
are
fake,
not
their
clothes
Benim
fırçalamadığım
dişlerim
bile
geleceklerinden
daha
parlak
Even
my
unbrushed
teeth
are
brighter
than
their
future
Bitmeyen
hikayeler
ya
Endless
stories,
yeah
Bitmeyen
hikayeler
ya
Endless
stories,
yeah
Bunların
devam
ettiği
yok
They
don't
have
an
ending
Bitmez,
bitmez,
bitmiyo
They
don't
end,
they
don't
end,
they
don't
end
Bitmeyen
hikayeler
ya,
ya
Endless
stories,
yeah,
yeah
Bitmez
bu
lanet
hikayeler
These
damn
stories
don't
end
Bitmez
bu
lanet
hikayeler
ya,
ya
These
damn
stories
don't
end,
yeah,
yeah
Bitmez
bu
lanet
hikayeler
ya
These
damn
stories
don't
end
(Brr,
brr,
brra)
(Brr,
brr,
brra)
(Bitmeyen
hikayeler)
(Endless
stories)
(Bitmeyen
hikayeler)
(Endless
stories)
On
sene
boyunca
içinde
yaşadığım
ülkede
şartlar
zordu
For
ten
years,
the
conditions
were
tough
in
the
country
I
lived
in
Bütün
insanlar
baskı
altındaydı
All
the
people
were
under
pressure
Kadınların
saçı
çok
az
açık
olduğunda
polisler
onları
dövüyordu
When
women's
hair
was
even
slightly
exposed,
the
police
would
beat
them
Yüzlerine
asit
bile
döküyorlardı
They
even
poured
acid
on
their
faces
Bu
yüzden
ordaki
kadınların
bir
çoğu,
özgürlüğü
yanlış
anlayıp,
estetik
ameliyatlarına
giriyorlardı
That's
why
most
of
the
women
there,
misunderstanding
freedom,
resorted
to
plastic
surgery
Müzisyenlerse
konser
yapmak
için
bile
devletten
izin
almaları
gerekiyordu
Musicians
even
had
to
get
permission
from
the
state
to
perform
concerts
Kafalarına
göre,
istedikleri
zaman
da
şarkılarını
yayınlayamıyolardı
They
couldn't
release
their
songs
whenever
they
wanted
Çünkü
bi'
platform
yoktu
Because
there
was
no
platform
Nasıl
Türkiye'de
Wikipedia'ya
giremiyosan,
orda
da
Youtube'a
giremiyosun
Just
like
you
can't
access
Wikipedia
in
Turkey,
you
can't
access
Youtube
there
Başka
platformları
da
hiç
kimse
kullanmıyordu
Nobody
used
other
platforms
either
Zaten
orda
bi'
çoğu
insanın
interneti
bile
yoktu
Most
people
there
didn't
even
have
internet
access
anyway
Müzisyenlerin
bir
çoğu
da
bu
yüzden
ülkeden
kaçmak
zorunda
kaldı
That's
why
many
musicians
had
to
flee
the
country
O
kadar
televizyonlarda
dinden
bahsediliyodu
ki
insanlar
dinden
soğumuştu
There
was
so
much
talk
about
religion
on
TV
that
people
had
grown
tired
of
it
Tüm
bunlar
yüzünden
hava
kararınca
evlerde
çok
pis
partiler
yapılıyodu
Because
of
all
this,
when
it
got
dark,
there
were
wild
parties
in
people's
homes
Gençlerin
çoğu
uyuşturucu
bağımlısıydı
Most
young
people
were
drug
addicts
Anneniz
babanız
size
yapma
diyince
nasıl
inat
yapıyosanız
İran'da
insanlar
da
devlete
öyle
inat
yapıyodu
Just
like
you
rebel
against
your
parents
when
they
tell
you
not
to
do
something,
people
in
Iran
rebelled
against
the
state
Benim
babam
da
müzisyendi
My
father
was
also
a
musician
Ailesi
onu
dışlıyodu
ve
ona
ne
maddi,
ne
manevi
asla
destek
vermiyolardı
His
family
ostracized
him
and
never
supported
him,
neither
financially
nor
emotionally
Çocukken
okulunu
doğru
düzgün
okumadı
He
didn't
get
a
proper
education
as
a
child
Ve
yaşı
ilerledikçe
babasının
şirketine
de
girip
çalışmadı,
bu
yüzden
de
onu
zorla
askere
gönderdiler
And
as
he
got
older,
he
didn't
join
his
father's
company
and
work,
so
they
forced
him
into
the
military
Askerde
komutanıyla
tartışıp
komutanın
çenesini
kırdı
He
argued
with
his
commander
in
the
military
and
broke
his
jaw
Hapise
girdi,
çıkınca
da
ona
hiçbir
yerde
çalışma
izni
vermediler
He
went
to
prison,
and
when
he
got
out,
they
wouldn't
let
him
work
anywhere
Zar
zor
konserler
yapmaya
çalışıyodu
ama
onların
paralarına
da
devlet
el
koyuyodu
He
was
barely
trying
to
do
concerts,
but
the
state
would
confiscate
the
money
from
them
Veya
iptal
ettiriyordu
Or
they
would
cancel
them
Annemse
babamın
öğrencisiydi
My
mother
was
my
father's
student
Babam
ona
enstrüman
çalmayı
öğretiyordu
My
father
was
teaching
her
to
play
instruments
Annem
annesini
ve
babasını
kazada
kaybedince
When
my
mother
lost
her
mother
and
father
in
an
accident
Babam
neyi
varsa
onunla
paylaştı,
onu
korudu
My
father
shared
everything
he
had
with
her,
he
protected
her
Birbirlerini
sevdiler
ve
evlendiler
They
fell
in
love
and
got
married
Ne
babamın
kendisi
ne
de
babamın
ailesi
pek
kızla
anlaşamıyordu
Neither
my
father
nor
his
family
got
along
well
with
my
mother
Ama
kız
hamile
olunca
işler
değişti
But
when
she
got
pregnant,
things
changed
Neyse
ki
sonunda
ben
doğdum
Thankfully,
I
was
finally
born
Üç
yaşıma
kadar
idare
edebildik
We
managed
for
three
years
Ama
bi'
gün
babam
ve
annem
tartıştı
But
one
day
my
father
and
mother
argued
Babam
bi'
projesi
için
bi'kaç
haftalığına
şehir
dışına
çıkması
gerekiyordu
My
father
had
to
go
out
of
town
for
a
few
weeks
for
a
project
O
gidince
annem
bankadaki
tüm
paraları
alıp,
evdeki
eşyaları
da
satıp
beni
kaçırdı
When
he
left,
my
mother
took
all
the
money
from
the
bank,
sold
the
furniture
in
the
house,
and
kidnapped
me
Paraların
çoğunu
uyuşturucuya
yatırdı,
beni
aç
bıraktı
She
spent
most
of
the
money
on
drugs,
she
left
me
hungry
Bi'
şey
istediğim
zaman
da
beni
dövüp
karanlık
bi'
odaya
bırakırdı
Whenever
I
asked
for
something,
she
would
beat
me
and
leave
me
in
a
dark
room
Bazen
iki,
bazen
de
12
saat
boyunca
Sometimes
for
two
hours,
sometimes
for
12
hours
Boyum
o
kadar
kısaydı
ki
kapıyı
veya
ışığı
açamıyordum
I
was
so
short
that
I
couldn't
reach
the
door
or
the
light
switch
Üç
sene
babam
öldü
diye
beni
kandırdı
For
three
years,
she
tricked
me
into
believing
my
father
was
dead
Beni
sürekli
anaokulu
açılmadan
çok
erkenden
kapısına
bırakırdı
ve
beni
almaya
çok
geç
gelirdi
She
would
always
drop
me
off
at
kindergarten
very
early
before
it
opened
and
would
come
to
pick
me
up
very
late
Ondan
çok
korkuyodum,
o
küçük
yaşımda
hayattan
soğumuştum
I
was
so
scared
of
her,
at
that
young
age,
I
had
become
disillusioned
with
life
Hiç
kimsem
yoktu,
tek
arkadaşım
karanlıktı
I
had
no
one,
my
only
friend
was
the
darkness
O
kadar
karanlıkta
kalmıştım
ki
karanlıkta
görebiliyodum
I
had
spent
so
much
time
in
the
dark
that
I
could
see
in
the
dark
Bi'
mucize
bekliyodum
ve
bi'
gün
babamın
ve
annemin
I
was
waiting
for
a
miracle,
and
one
day
a
mutual
friend
of
my
father
and
mother
Ortak
bi'
arkadaşı
babama
benim
nerde
olduğumu
söyledi
Told
my
father
where
I
was
Ve
babam
da
gelip
beni
kendi
yanına
aldı
And
my
father
came
and
took
me
to
live
with
him
Annem
de
sanki
üstünde
yük
varmış
gibi
benden
kurtulmuş
gibi
beni
hiç
aramadı
My
mother,
as
if
relieved
of
a
burden,
never
called
me
Babamla
yaşamaya
başladığımda
akşamları
ışıklar
kapanınca
korkuyodum
When
I
started
living
with
my
father,
I
was
scared
when
the
lights
went
out
in
the
evenings
Tramvalarım
vardı,
alışamamıştım
I
had
traumas,
I
couldn't
get
used
to
it
Yaşıtlarımla
anlaşamıyo'dum
I
couldn't
get
along
with
my
peers
İsmim
bile
ülkede
en
fazla
üç
kişide
falan
bulunuyodu
Even
my
name
was
only
found
in
maybe
three
people
in
the
whole
country
Oyun
oynamak
bana
sıkıcı
geliyordu
Playing
games
seemed
boring
to
me
Hep
kendimi
sorguluyodum
I
was
always
questioning
myself
Bi'çok
kez
ben
de
sadece
onlar
gibi
normal
bi'
çocuk
olup,
normal
bi'
hayata
sahip
olmak
istemiştim
Many
times
I
just
wanted
to
be
a
normal
kid
like
them
and
have
a
normal
life
Umutsuzdum,
sürekli
her
şeyi
sorguluyodum
I
was
hopeless,
I
was
constantly
questioning
everything
Çünkü
olanlara
anlam
veremiyodum
Because
I
couldn't
make
sense
of
what
had
happened
Hep
"Ben
bunları
hak
edecek
naptım?"
diyodum
I
always
said,
"What
did
I
do
to
deserve
this?"
Nedenini
merak
ediyodum,
içine
kapanıktım
I
wondered
why,
I
was
withdrawn
Kimseye
bi'şey
anlatmazdım,
kendi
içime
atardım
I
wouldn't
tell
anyone
anything,
I
would
keep
it
all
inside
Zor
bi'
hayat
yaşadığım
için
daha
çok
sert
ve
itiraz
eden
müzikleri
seviyodum
Because
I
had
lived
a
hard
life,
I
liked
harsher
and
more
rebellious
music
Üç
sene
zor
şartlarda
elektro
gitar
çaldım
For
three
years
I
played
electric
guitar
in
difficult
conditions
Amfim
yoktu,
ne
çaldığımı
doğru
düzgün
anlamıyordum
I
didn't
have
an
amplifier,
I
didn't
really
understand
what
I
was
playing
Tellerim
kopunca,
parasızlıktan
tel
alamıyorduk
ve
penamı
da
kaybedince
parmağımla
veya
bozuk
parayla
çalıyodum
When
my
strings
broke,
we
couldn't
afford
to
buy
new
ones,
and
when
I
lost
my
pick,
I
would
play
with
my
finger
or
a
coin
Ama
o
kadar
seviyordum
ki
günde
sekiz
saat
çalışırdım,
ellerim
kanayana
kadar
But
I
loved
it
so
much
that
I
would
practice
eight
hours
a
day,
until
my
hands
bled
Müzik
bana
ilaç
gibi
bi'şeydi,
istediğim
gibi
açık
bi'
şekilde
içimi
dökebilmemi
sağlıyodu
Music
was
like
medicine
to
me,
it
allowed
me
to
pour
out
my
heart
openly,
as
I
wanted
Derslerime
hiç
çalışmazdım,
okulumu
hiç
sevmezdim
I
never
studied,
I
never
liked
school
Çünkü
her
gittiğimde
diğer
çocuklar
gibi
neden
ben
de
annemle
değil
de,
tek
başıma
gittiğimi
soruyorlardı
Because
every
time
I
went,
they
would
ask
why
I
was
going
alone,
and
not
with
my
mother,
like
the
other
kids
Artık
korkularımla
yüzleşmemin
zamanı
gelmişti,
annemi
görmeye
gittim
It
was
time
for
me
to
face
my
fears,
I
went
to
see
my
mother
Artık
yaşım
ilerlediği
için
her
şeyi
daha
iyi
gözlemiyodum
Since
I
was
older
now,
I
was
observing
everything
better
Ama
hiç
hoş
şeylerle
karşılaşmadım
But
I
didn't
encounter
pleasant
things
Pek
detayına
girmek
istemiyorum
çünkü
gerçekten
utanç
verici
şeyler
I
don't
really
want
to
go
into
detail
because
they
are
really
shameful
things
Ama
beni
kendisinden
soğutmuştu
But
she
had
alienated
me
from
her
Her
şey
üst
üste
gelmeye
başlamıştı
Everything
started
to
pile
up
Babamın
yanına
döndüğümde
evi
polisler
bastı
When
I
returned
to
my
father,
the
police
raided
our
house
Evi
dağıtıp
babamı
gözümün
önünde
dövüp
götürdüler
They
ransacked
the
house
and
beat
my
father
in
front
of
me
and
took
him
away
Babam
geri
döndüğünde
parmakları
kırılmıştı
When
my
father
returned,
his
fingers
were
broken
Ve
kendinde
değildi
çünkü
elektrik
şoku
yemişti
And
he
wasn't
himself
because
he
had
been
electrocuted
Ve
bana
artık
İran'dan
çıkmamız
gerektiğini
söylemişti
And
he
told
me
that
we
had
to
leave
Iran
now
Yoksa
benim
de
geleceğim
yanıcaktı
Or
my
future
would
be
burned
too
Evimizi
bi'
daha
basarlar
diye
kışın
ortasında
sokakta
kaldık
We
stayed
on
the
streets
in
the
middle
of
winter
for
fear
that
they
would
raid
our
house
again
Çok
lazım
olan
eşyalarımızı
aldık,
ve
her
şeyden
vazgeçip
ülkeden
çıktık
We
took
the
essentials
we
needed
and
left
everything
behind
and
left
the
country
Türkiye'ye
geldik,
bi'
kuruş
bile
paramız
yoktu,
dili
bilmiyorduk
We
came
to
Turkey,
we
didn't
have
a
penny,
we
didn't
know
the
language
Sokaklarda
müzik
çaldık,
gelip
bi'
lira
bırakan
da
oldu,
tükürüp
küfür
eden
de
We
played
music
on
the
streets,
some
people
came
and
left
a
lira,
others
spat
and
cursed
Bu
yüzden
insanların
ne
dediği
umrumda
değil
That's
why
I
don't
care
what
people
say
Gözlerimi
kapatıp
hedefime
odaklanıyorum
I
close
my
eyes
and
focus
on
my
goal
Bi'çok
şeyi
öğrenip
tecrübe
ettim
I
learned
and
experienced
a
lot
of
things
Bi'çok
şey
kazandım
ama
kazandığım
kadar
da
kaybettim
I
gained
a
lot,
but
I
lost
as
much
as
I
gained
Her
insan
gibi
ben
de
hatalar
yaptım
ama
onlardan
ders
çıkardım
Like
everyone
else,
I
made
mistakes,
but
I
learned
from
them
Öğrendiğim
bi'kaç
şeyi
sizlerle
paylaşmak
istiyorum
I
want
to
share
a
few
things
I've
learned
with
you
Bunu
unutmayın
ki
kötülüğü
dibine
kadar
görmeden
iyiliği
göremezsiniz
Remember
this,
you
cannot
see
the
good
without
seeing
the
evil
to
its
fullest
extent
Görseniz
bile
iyi
olduğunu
fark
edemezsiniz
ve
kıymetini
bilmezsiniz
Even
if
you
see
it,
you
won't
realize
it's
good
and
you
won't
appreciate
it
Emin
olun
üstesinden
gelemeyeceğiniz
şey
karşınıza
çıkmaz
Rest
assured,
you
will
not
face
anything
you
cannot
overcome
Tüm
bu
zorlukların
bi'
anlamı
var,
bi'
ayarı
var
All
these
difficulties
have
a
meaning,
a
purpose
Zaten
herkes
aynı
olsa
renklerin
bi'
anlamı
kalmaz
If
everyone
were
the
same,
colors
would
have
no
meaning
Hep
bardağın
dolu
tarafından
bakmaya
çalışın
Always
try
to
look
on
the
bright
side
İnadına
kafanızı
dik
tutun
Keep
your
head
up,
in
spite
of
everything
İşin
komik
tarafı
bunların
hepsi
aslında
bi'
sınav,
bu
yüzden
hiç
takmayın
The
funny
thing
is,
all
of
this
is
actually
a
test,
so
don't
worry
about
it
Mesela
ben
kendimi
hep
toplumdan
dışlanmışım
gibi
hissettim
For
example,
I
always
felt
like
I
was
an
outcast
from
society
Çünkü
bana
bende
bi'
gariplik
varmış
gibi
davrandılar
Because
they
treated
me
like
there
was
something
wrong
with
me
Bi'
çoğu
beni
anlamaz
ve
bilmez
ki
ben
sıfırdan
bile
değil
eksiden
başladım
Most
of
them
don't
understand
and
don't
know
that
I
started
from
below
zero,
not
even
from
scratch
Kimseden
bi'
adım
önde
falan
değildim,
hatta
tam
tersine
bi'
adım
gerideydim
I
wasn't
one
step
ahead
of
anyone,
on
the
contrary,
I
was
one
step
behind
Mücadele
ederek,
savaşarak
ve
çabalayarak
buralara
gelmeyi
başardım
I
managed
to
get
here
by
fighting,
struggling,
and
striving
Ama
bu
sadece
bu
kadar
olmayacak
But
this
is
just
the
beginning
Daha
da
çok
kendimi
geliştirmeye
devam
etcem
I
will
continue
to
develop
myself
even
more
Şansa
değil,
hak
ettim
ve
hakkını
da
vericem,
siz
rahat
olun
It's
not
by
chance,
I
deserved
it
and
I
will
give
it
its
due,
you
can
relax
Ve
şimdilik
benden
bu
kadar
And
that's
all
from
me
for
now
Burdan
bu
albümde
emeği
geçen
herkesten
teşekkür
etmek
istiyorum
I
would
like
to
thank
everyone
who
contributed
to
this
album
Onlar
tek
tek
sayılamıyacak
kadar
fazla
They
are
too
many
to
count
one
by
one
Yeah,
Shahulean
Yeah,
Shahulean
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.