Ozbi - Zaman Aktı (Groovypedia Studio Sessions) - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Ozbi - Zaman Aktı (Groovypedia Studio Sessions)




Zaman Aktı (Groovypedia Studio Sessions)
Time Flowed (Groovypedia Studio Sessions)
Evet zaman aktı, bana gördüğüm her şeyi birer birer sayıklattı
Yes, time has flowed, making me mutter everything I've seen, one by one
Devirdim çarkı geçmişe baktım, gözlerim bu sert suratın yanaklarını bi′ çok kez ıslattı
I turned the wheel, looked back at the past, my eyes have wet the cheeks of this harsh face many times
Ömrümün bahar kokan şu yılları anımsandıkça külüstür olur, dün diye çınlarım
The spring-scented years of my life turn into a wreck as I recall them, I echo as "yesterday"
Ser bütün sırları, kalp parça parça olsa bile inanın ki hatıralarım ben size kırılmadım
Reveal all the secrets, even if the heart is in pieces, believe me, my memories, I haven't broken for you
Evet yanılgılarım dertlerin paçavrasıydı, aşk ise bu adamın morgda duran kadavrasıydı
Yes, my delusions were the rags of troubles, and love was this man's corpse lying in the morgue
Hayatın bana attığı en büyük palavrasıydı sevmek çünkü sonuç hareketsiz bi' kalp kasıydı
Love was the biggest nonsense that life threw at me because the result was a still heart muscle
İnsan aynasıydı bu dönek dünyanın, birden bulandı her şey bakınca hülyalı
This fickle world was a human mirror, suddenly everything became blurry when looked at dreamily
Hey dünyalı biten yangınlardan kalmayım korkma sür yüzüne, küllerim yağlı
Hey worldling, don't be afraid of the ashes remaining from the finished fires, smear them on your face, my ashes are oily
Pahalı ölmek, toprağa gömülmek, bedenden çözülmek, mezara serilmek
To die expensively, to be buried in the soil, to dissolve from the body, to be laid in the grave
İnsan ümitsizdir tekrâr ister dirilmek, çünkü "Sonun geldi" diye bağırır hep yenilmek
A human is hopeless, wants to resurrect again, because defeat always shouts "Your end has come"
Affedilmek bi′ ihtiyaç mıdır, yoksa pişmanlıkların affedilmeye muhtaç mıdır?
Is forgiveness a need, or are regrets in need of forgiveness?
Ben kendimle doyurdum ruhumdan sızan bu açlığı, zaten görülmemiştir bırakıp kaçtığım
I satiated the hunger seeping from my soul with myself, anyway, I've never been seen running away
Bazen geçen saatler canımı sıkar anıya dalıp
Sometimes the passing hours annoy me, as I delve into memories
Sonra yalan vaatler ruhu yakar, kalbi sarıp
Then false promises burn the soul, wrapping the heart
Sanki yanıp kül olmuş gibiyim
As if I've burned to ashes
Sanki yeniden doğmuş gibiyim
As if I'm reborn
Sanki ona geri dönmüş gibiyim
As if I've returned to her
Sanki ölmüş dirilmiş gibiyim
As if I've died and come back to life
Yok zamanda, dar zamanda, yol görünmez kalpazandan
In no time, in hard times, the path is not visible from the cauldron
Can boyunda, kan damarda, yol göründü ayaklanınca
Life at stake, blood in the veins, the path appeared when I stood up
Yok zamanda, dar zamanda, yol görünmez kalpazandan
In no time, in hard times, the path is not visible from the cauldron
Can boyunda, kan damarda, yol göründü ayaklanınca
Life at stake, blood in the veins, the path appeared when I stood up
Yine düşlediğim hayatın defterinde yazılıyım
Again, I'm written in the notebook of the life I dream of
Ben dertlerimle mutluluklarımın bi' pazılıyım
I'm a puzzle of my troubles and happiness
Hırsım körüklenince bi' katil gibi azılıyım
When my ambition is fueled, I'm ferocious like a murderer
Bilirim ki kalemin mürekkebinde kazılıyım
I know that I'm etched in the ink of the pen
Çıkartın bedenimden ruhumu, sıvazlayın ve sarsın kaybetmiycektir umudunu
Take my soul out of my body, caress it and shake it, it won't lose hope
Acının tacı ondadır, tadıysa yar kokan bi′ goncadır koklayınca kafamın güzel olduğu
The crown of pain is on it, and its taste is a bud that smells of wounds, when I smell it, my head feels good
Geçmişe bakınca aklıma geliyo yeniden doğduğum, hiç umursamayan sevgilimin "Nasılsın?" diye sorduğu
Looking back at the past, I remember being reborn, my indifferent lover asking "How are you?"
Aşkı anlamaya çalışırken kazıklardan yorulduğum, meğerse ilgilendirmiyomuş insanları hayatta bulunduğum
While trying to understand love, I got tired of the betrayals, but it turns out that people weren't interested in my existence
Çoğunluğun dediği olurmuş, heralde kader kurbanıyım geçmişimin içine hapsolmuşum
It seems like the majority is right, I guess I'm a victim of fate, trapped in my past
Orda kaybolmuş bahtıma kaydolmuşum, önce kahrolmuş sonra mahvolmuşum
There, I'm lost, registered to my misfortune, first devastated, then ruined
Evet haklısınız hepsi oldu, önce düştüm sonra denizde boğuldum
Yes, you're right, it all happened, first I fell, then drowned in the sea
Peki ya sonra, solungaçlarımı farkettim hayata yüzdüm, kafama dank etti
But then, I noticed my gills, I swam to life, it dawned on me
Etrafıma baktım mercan resifleri, meğerse okyanustaymışım esnedi yüzgeçlerim
I looked around, coral reefs, it turns out I was in the ocean, my fins stretched
Aslında kader "Sadece yolunu seç" demişti
Actually, fate had said, "Just choose your path"
Hem de hiç korkma, ben bunu görmemiştim
And don't be afraid, I hadn't seen this
Ben bunu görmemiştim
I hadn't seen this
Sanki yanıp kül olmuş gibiyim
As if I've burned to ashes
Sanki yeniden doğmuş gibiyim
As if I'm reborn
Sanki ona geri dönmüş gibiyim
As if I've returned to her
Sanki ölmüş dirilmiş gibiyim
As if I've died and come back to life
Sanki yanıp kül olmuş gibiyim
As if I've burned to ashes
Sanki yeniden doğmuş gibiyim
As if I'm reborn
Sanki ona geri dönmüş gibiyim
As if I've returned to her
Sanki ölmüş dirilmiş gibiyim
As if I've died and come back to life
(Yok zamanda, dar zamanda, yol görünmez kalpazandan)
(In no time, in hard times, the path is not visible from the cauldron)
(Can boyunda, kan damarda, yol göründü ayaklanınca)
(Life at stake, blood in the veins, the path appeared when I stood up)
(Yok zamanda, dar zamanda, yol görünmez kalpazandan)
(In no time, in hard times, the path is not visible from the cauldron)
(Can boyunda, kan damarda, yol göründü ayaklanınca)
(Life at stake, blood in the veins, the path appeared when I stood up)
Yol göründü ayaklanınca
The path appeared when I stood up
Yol göründü ayaklanınca
The path appeared when I stood up
Yol göründü ayaklanınca
The path appeared when I stood up





Writer(s): Ozbi


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.