Paroles et traduction Sagopa Kajmer - CD2 Didaktik Kitaplar
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
CD2 Didaktik Kitaplar
CD2 Didactic Books
Birikimlerimiz
kısıtlı,
arzularımızın
ışığı,
egoizme
yansıdı,
ya
da
kısıtladık
insancıl
yanımızı,
Our
accumulations
are
limited,
the
light
of
our
desires
reflected
onto
egoism,
or
we
restricted
our
humane
side,
tokatladık
karanlığa
mum
yakanları.
Barış
hududuna
mermi
atanların
akıbetini
yazan
we
slapped
those
who
lit
candles
in
the
darkness.
My
teachers,
who
wrote
the
fate
of
those
who
threw
bullets
at
the
border
of
peace,
hocalarım
oldu
savaş
yanlısı.
Literatürün
gerereği
yapıldı.
Atamın
ellerini
aradım.
became
pro-war.
The
necessity
of
literature
was
done.
I
searched
for
my
father's
hands.
Kürsülerde
yetişen
mengenelere
her
yılım
on
elimi
kaptırmaktan
yıldım,
yılım
bana
zehir
I'm
tired
of
losing
ten
of
my
hands
every
year
to
the
vises
that
grow
on
the
pulpits,
my
year
was
poison
to
me
again,
oldu
yine,
halkım
alkış
tuttu
ve
ben
elimi
kırdım.
Geçemediğimiz
köprüler
ardımızdan
my
people
applauded
and
I
broke
my
hand.
The
bridges
we
couldn't
cross
cried
behind
us,
ağladı,
tıpkı
yere
düşen
ekmek
kırıntıları
gibi,
zan
altında
masum
yedi
kelepçeleri
ve
sırıttı
just
like
the
bread
crumbs
that
fell
on
the
ground,
the
innocent
seven
under
suspicion
ate
the
handcuffs
and
someone
grinned,
birileri,
makam
arabalarna
yol
ver
geçsin,
emri
vaki
olmuş
her
yolcu,
açılan
çenelere
give
way
to
the
official
cars,
every
passenger
whose
order
has
been
given,
give
a
hammer
to
the
open
jaws,
let
them
nail
it,
çekici
ver
çaksın,
yazılı
kuralların
kuramları
aştı.
Parmakları
kırılan
bu
yazar
yılmadı,
kaç
the
theories
of
written
rules
have
been
exceeded.
This
writer,
whose
fingers
were
broken,
did
not
give
up,
how
many
yazar
alim
olsan,
amacını
yamacında
doğarak
yok
oldu
Sezar,
dedelerin
toprak
oldu
bak
writers
would
become
scholars,
his
purpose
perished
at
his
side,
Caesar,
grandfathers
became
soil,
look
orda
mezar!...
Yalanla
savunan
dürüstle
tanıştı,
tekmeyle
kovulan
kiniyle
yarıştı,
paradan
there's
a
grave
there!...
The
one
who
defended
with
lies
met
the
honest
one,
the
one
kicked
out
competed
with
his
resentment,
uzak
olan
silahla
tanıştı,
hayatla
darılan
ölümle
barıştı.
the
one
who
was
far
from
money
met
the
gun,
the
one
who
was
bored
with
life
made
peace
with
death.
Hainlik
diz
boyuna,
laik
durum
acı
kadere
bağlanmış
iş
bitik
Treachery
is
knee-deep,
the
secular
situation
is
tied
to
a
bitter
fate,
the
job
is
finished
Taktiklerimizin
nefesi
kesilmiş,
didaktik
kitaplar
sobada
odun
The
breath
of
our
tactics
is
cut
off,
didactic
books
are
firewood
in
the
stove
Ve
yurdun
taşı
toprağı
çakıla
karışmış,
hocalarım
eylem
yürüyüşünde
And
the
stone
and
soil
of
the
homeland
are
mixed
with
gravel,
my
teachers
are
on
a
protest
march
Bilginlerim
afaroz
edildi
didaktik
kitaplar
sobada
odun.
My
scholars
were
excommunicated,
didactic
books
are
firewood
in
the
stove.
Bir
okumuşum
tam
onbeş
sene
sürece,
ve
okulumu
kırmışım
kırılmışım
dünümde.
My
education
would
last
for
fifteen
years,
and
I
broke
my
school,
I
was
broken
in
my
yesterday.
Şimdilerde
ezbere
büyüdüğümü
anladım
tek
düze.
Bilgilerimi
çöpe
attığım
defterlerimde
Now
I
understand
that
I
grew
up
by
rote,
monotonous.
I
left
my
knowledge
in
my
notebooks
where
I
threw
it
away
bıraktım
ve
soru
kağıtları
artık
yok
önümde,
tıpkı
sorulan
sorulara
cevap
olamadığı
gibi.
and
there
are
no
more
question
papers
in
front
of
me,
just
as
it
could
not
be
the
answer
to
the
questions
asked.
Verilen
cevaplara
kayıtsız
kalanım,
ben
talanım,
ortadayım
çevremde
bu
koca
şehir,
I
am
indifferent
to
the
answers
given,
I
am
plundered,
I
am
in
the
middle
of
this
big
city
around
me,
elimde
dumandan
ibaret
bir
zehir,
kibirle
yıkanan
insancıklar
ortasında
binlerce
a
poison
in
my
hand
that
is
nothing
but
smoke,
thousands
among
the
humans
who
wash
with
arrogance
çocukluğum,
çantalarına
koymak
için
bekliyor
geleceğini.
Ben
işte
oydum
şimdi
buyum.
my
childhoods
are
waiting
to
put
their
future
in
their
bags.
I
was
that,
now
I
am
this.
Önümüze
bakıp
da
yönümüzü
bulamadık,
gözümüzü
açıp
da
yolumuza
varamadık,
We
looked
ahead
and
couldn't
find
our
direction,
we
opened
our
eyes
and
couldn't
reach
our
path,
sözümüzü
tutup
da
ileriye
adım
atamadık,
adımızı
karaladık
ama
temize
çıkaramadık,
we
kept
our
word
and
couldn't
take
a
step
forward,
we
blackened
our
name
but
couldn't
clear
it,
Atamıza
rüsvayız,
şimdi
ben
soruyorum
sayın
hocam
pişman
mısınız?
Gelecek
sizin
We
are
ashamed
of
our
ancestor,
now
I
ask
you,
dear
teacher,
are
you
sorry?
The
future
is
your
eserinizdir,
ezbere
nesiller
yoldalar,
kırmızıda
geçtiler,
yeşili
beklemeden
meydanı
boş
work,
generations
by
rote
are
on
the
road,
they
passed
on
red,
without
waiting
for
green,
the
square
is
empty
bulan
her
hergele,
mengene
oldu
ülkemi
yedi
afiyetle
beni
de.
Siz
diplomasına
imzalarınızı
every
scoundrel
who
finds
it,
became
a
vise,
ate
my
country
with
pleasure
and
me
too.
You
signed
your
diplomas,
attınız,
şimdi
yine
soruyorum
sayın
hocam
pişman
mısınız?
İmzalarınız
ateşe
verdi
kibritin
now
I
ask
again,
dear
teacher,
are
you
sorry?
Your
signatures
gave
the
match
the
pull
of
fire
torpilini
ve
yandı
okul
önlükleri,
üniformalarda
saklanan
büyük
teröristleri
yarattınız,
and
burned
school
uniforms,
you
created
the
big
terrorists
hiding
in
uniforms,
kararttınız,
25
senedir
beklediğim
aydınlık
geleceğimi,
biraz
abarttınız!...
you
darkened,
the
bright
future
I've
been
waiting
for
for
25
years,
you
exaggerated
a
bit!...
Sagopa
Kajmer
Sagopa
Kajmer
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.