Vale - Sayham - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Vale - Sayham




Sayham
Sayham
Vale bu hız alıpta düşer yoluma son gül armağan demek mi
Is this speeding up and crashing into my path the final gift of a rose?
Ölümde varmış sorgusuz sualsiz
Death comes with no questions asked
Cebelleşir tuallerim başında üzülmemek içindi savaş
My canvases fight to keep me from despair
İçimde güllerim erir benim yavaş yavaş
My inner roses slowly wither away
Bana gökkuşaklarından el sürülmemiş beyaz al
Bring me pure white from rainbows that have not been touched
Uyurken zaman mehtap sen umulmadan kapımı çal
While I slumber, may moonlight and you come to my door unexpectedly
Esrarengiz ağlarken gözyaşlarımı denize sal
As you weep mysteriously, let your tears flow into the sea
Elalem hasat gider benim sofram yüzümle bal
The crowd harvests while my table is filled with tears and honey
Karartı kahkülünde beyaz bi kar tanesi adı hayat
In the darkness of your bangs, a snowflake of white, named life
Zaman alır gönülden baktığımda onca şart dolu
Time takes away my heart when I look upon it so fraught with difficulty
Dilsiz olmam lazım oysa dipsiz hayat dilimi kesti
I must remain silent, yet life's bottomless tongue has cut me off
Gönül yakan vefasızım göz yaşımı içine çekti
My heartless betrayer has drawn my tears into himself
Sen savur sabahlarım bu yolda çok girişli
You scatter my mornings, which have many beginnings
Bir ağacı kurtarmak için koca bir ormanı yaktım orda
To save a single tree, I burned down an entire forest
Bir silahla tanıdığım herkesi öldürmek istemiştim
Once, I wanted to kill everyone I knew with a gun
Ondan önce yüzüne bakıp bağırarak pes demiştim
Before that, I looked at your face and screamed, giving up
Sayham çıldırsan duyulmaz kulağından
Sayham, even if you went mad, nobody would hear
Ben kendimi vurdum bence bugün yanımda yoksun
I shot myself, and today, I am alone without you
Hayat gelipte kırdı ellerimi
Life has come and broken my hands
Almak istedi bu yaşlı gözlerimi
It wanted to take my old eyes
Vermek istemem göremem seni
But I don't want to give them up, I can't see you
Sıkı tutun Vale salma kendini
Hold on tight, Vale, don't let go
Tutulmuş ipliği pamuğa bağlı ellerinde hep siyah
Hands tied with thread attached to cotton, always black
Bela zulümle ittifakmış sevgim olmuş tek silah
Disaster and tyranny unite, my love, my only weapon
Taranmış saçlarım ve ayaklarında siyah kundura
My combed hair and the black shoes on your feet
Bir umutla 14 yaşım ağlamaklı daima
A 14-year-old hope, always tearful
Ne yüz ne güz ne fünyesiz mayınların içinde kalmış
Trapped within mines without a face, beauty, or elegance
Bir barutla ateş gibi Patlamak bu hepsi buymuş
Exploding like gunpowder, this is all there is
Biraz sevişse geçer zaman
If we make love, time will pass
Oysa burda zaman durmuş
But here, time stands still
Bir zavallı gururundan ağlayarak karaya vurmuş
A pitiful wretch, washed ashore by his pride
Tek başıma süzüldüğüm şu gökkuşağı tek sahibim
This rainbow, into which I sank alone, is my only possession
Aşk için satır satır döküldüğümde zahirim
When I pour my heart out for love, my outward appearance
Yürüyüşüm serap misali düşerken çok mahirim
My walk, like a mirage, falls with great skill
Şeytana teslim ettiğim bu 22. takvimim
This 22nd calendar I surrender to the devil
Sonum olur bitmez yollar iki yanımda şeytan çok fazla
My end is near, the path is endless, the devil is all around
Gül cemalin çehresinde sol cebimde anısı
The memory of your beautiful face in my left pocket
Sonbaharın ötesinde bu kışla eylül arası
Beyond autumn, between this winter and September
Sayham çıldırsan duyulmaz kulağından
Sayham, even if you went mad, nobody would hear
Ben kendimi vurdum bence bugün yanımda yoksun
I shot myself, and today, I am alone without you
Hayat gelipte kırdı ellerimi
Life has come and broken my hands
Almak istedi bu yaşlı gözlerimi
It wanted to take my old eyes
Vermek istemem göremem seni
But I don't want to give them up, I can't see you
Sıkı tutun Vale salma kendini
Hold on tight, Vale, don't let go





Writer(s): Reyhan çalışkan


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.