Paroles et traduction Yılmaz Erdoğan - Ankara
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Öyle
yakışırdı
ki
kar.
Suited
Ankara
so
well.
Asfaltlar
ışıldar,
The
asphalt
would
glisten,
Buz
tutardı
resmi
yalanlar...
Official
lies
would
freeze
over...
Kimse
keman
çalmaz
belki
ama
Perhaps
no
one
plays
the
violin,
but
Çok
keman
çalınsın
balolarında
Many
violins
would
be
stolen
at
its
balls
Diye
yapılmış
That's
why
they
were
built,
Alnının
ortasında
In
the
middle
of
its
forehead
Ciddi
bir
devlet
asabiyeti...
A
serious
state
anxiety...
Çok
kötü
günlermiş
gibi
en
genç
zamanlar,
Like
the
worst
days,
the
youngest
times,
Bu
zulüm
bu
sevda
bitmezmiş
sevmek
This
cruelty,
this
love,
wouldn't
end
if
loving
Bir
halkı
sevmekse
aşk
o
zaman
sevmekmiş!
Is
to
love
a
people,
then
love
is
to
love!
Biz
bir
şeyi
delicesine
severiz
Ama
tanrım
neyi?
We
love
something
madly,
but
God,
what?
Kahve
önü
çatlak
mozaik
Cracked
mosaic
in
front
of
the
coffee
shop
Bel
kemiğine
tehdit
A
threat
to
the
spine
Kürsüler
üstünde
On
the
podiums
Çok
sigara
içen
Students
who
smoke
a
lot
Bir
daha
asla
yaşayamayacağı
While
loves
she
could
never
live
again
Aşkları
teğet
geçerken
Were
passing
by,
Hep
onu
sevmeyenleri
severek
Always
loving
those
who
didn't
love
her
Hep
onu
sevenin
gözlerinden
Always
from
the
eyes
of
the
one
who
loved
her
Kalabalıklara
kaçarak
Running
away
to
the
crowds
Karışarak
toplumcu
gerçekçi
yalnızlıklara,
Blending
into
socialist
realist
solitudes,
Yüksek
rakımlarda
çatlamış
dudaklarını
When
you
could
impose
your
chapped
lips
at
high
altitudes
Bir
izmirli
güzele
dayatmak
varken
On
a
beautiful
Izmir
girl,
Hep
kardeş
olacak
değiliz
ya,
Yaşasın
halkların
sevgililîğî!
We
won't
be
brothers
forever,
Long
live
the
love
of
peoples!
Soyut
bir
sevdaya
To
an
abstract
love
Beşik
kertilmiş
olan
The
cradle
was
rocked
Dağda
çoban,
Shepherd
in
the
mountains,
Şehirde
şark
çıbanı
sayılan,
Considered
a
song
boil
in
the
city,
Fırat'ın
büyük
elleri
The
big
hands
of
the
Euphrates
Ararat'ın
kızgın
yelleri
The
angry
winds
of
Ararat
Cilo'nun
derin
nefesleri
The
deep
breaths
of
Cilo
Hülasa
kente
hukuk
mukuk
okumaya
In
short,
to
study
law
in
the
city
Mümkünse
o
arada
da
memleketi
kurtarmaya
gelmiş
And
if
possible,
to
save
the
country
in
the
meantime
Anadolu
çocukları
Anatolian
children
Öyle
yakışırdı
ki
kar
Suited
Ankara
so
well
Asfaltlar
ışıldar,
The
asphalt
would
glisten,
Buz
tutardı
resmi
yalanlar
Official
lies
would
freeze
over
Belki
balkona
kar
seyretmeye
çıkar
diye
Maybe
she'll
come
out
to
the
balcony
to
watch
the
snow
Sevdiğimiz
kızlar
The
girls
we
loved
Çok
dibimiz
donmuştur
We've
frozen
a
lot
Ve
çoğu
zaman
And
most
of
the
time
Bu
kar
mevzuu
This
snow
thing
Kızlara
yeterince
ilginç
gelmemiştir
Wasn't
interesting
enough
for
the
girls
Kapalı
bir
dükkan
kadar
As
much
as
a
closed
shop
Hüzünlü
gelmez
insana
It
doesn't
make
you
feel
sad
Yoksa
bugün
bir
hayat
Otherwise
today
is
a
life
Yaşanmayacak
mı
duygusu
çöker
bütün
bozkıra
The
feeling
that
it
will
not
be
lived
settles
on
the
whole
steppe
Kimse
keman
çalmaz
belki
Maybe
nobody
plays
the
violin
Belki
bu
fiim
hiçbir
zaman
Maybe
this
verb
will
never
be
O
kadar
fiyakalı
olmayacak
ama
That
fancy,
but
Hiçbir
lahmacun
da
No
lahmacun
either
O
okul
yolundaki
üçüncü
sınıf
lokantadakinin
The
third-class
restaurant
on
that
school
road
Tadını
vermeyecek
bir
daha
It
won't
taste
the
same
again
Çok
daha
iyilerini
yedim
sonra
I
ate
much
better
ones
later
Bizzat
Urfa'da
hatta
In
Urfa
itself
even
Ama
hiçbirinde
But
in
none
of
them
O
kadar
aç
oturrnadım
sofraya
I
didn't
sit
at
the
table
so
hungry
Öyle
yakışırdı
ki
kar
Suited
Ankara
so
well
Çok
yabancı
bir
soluk
duyulur
bazı
A
very
foreign
breath
is
heard
in
some
Bilinmez
bir
dilin
ıslığından
From
the
wetness
of
an
unknown
language
Anla
ki
sıkıldı
bizim
konsolosluktaki
konuklar
Understand
that
the
guests
at
our
consulate
are
bored
Öyle
deme
Ankara'yı
sevmeyene
bir
zulümdür
Don't
say
that,
it's
cruelty
to
those
who
don't
love
Ankara
Bu
kadar
insanın
neden
Ankara'yı
bu
kadar
çok
sevdiğini
anlamadan
Without
understanding
why
so
many
people
love
Ankara
so
much
Ankara'da
yaşamak
Living
in
Ankara
Yollarına
hep
sevdiğimiz
insanların
They
never
named
their
roads
after
the
people
we
loved
Adlarını
vermediler
ama
But
Biz
her
duvara
We
are
on
every
wall
Bilvesile
onların
adını
yazarak
yaşadık
We
lived
by
writing
their
names
on
it
Kül
ve
betondan
mürekkep
Ash
and
concrete
ink
Yaşadıkça
yaşanılası
gelen
The
more
you
live,
the
more
livable
it
gets
O
tuhaf
bozkır
kokusunda
In
that
strange
steppe
scent
Öyle
yakışırdı
ki
kar
Suited
Ankara
so
well
Asfaltlar
ışıldar...
The
asphalt
would
glisten...
Bir
günden
bir
sürü
gün
yapan
Making
a
lot
of
days
out
of
one
day
Mesai
saatlerinde
hiçbir
şey
yapan
Doing
nothing
during
working
hours
Hiçbir
şey
alıp
hiçbir
şey
sunan
Taking
nothing
and
offering
nothing
Rakıyı
bol
sulu
içen
Drinking
raki
with
plenty
of
water
Dokunmasın
için
deği!
Don't
touch
it,
it's
for
change!
Çabuk
bitmesin
dîye
devletimin
tekel
rakısı,
So
that
my
state's
monopoly
raki
doesn't
run
out
quickly,
Hep
kağıtlara
bakarak,
Always
looking
at
the
papers,
Hep
kağıtlardan
bakarak
Always
looking
from
the
papers
Hem
Neşet
Ertaş'
ı
hem
Bülent
Ersoy'
u
Both
Neşet
Ertaş
and
Bülent
Ersoy
Aynı
anda
sevmeyi
başararak,
Managing
to
love
at
the
same
time,
Karısının
bayat
ekmeklerden
yaptığı
tatlıyı
The
dessert
his
wife
made
from
stale
bread
Çok
beğenmeyerek
ama
Not
really
liking
it,
but
Yine
de
bu
tasarrufunu
takdir
ederek
Still
appreciating
this
saving
Boynu
hep
kıdemli
bir
atkının
içinde
saklıyken
While
his
neck
was
always
hidden
in
a
senior
scarf
Hep
bir
şeylere
birilerine
küsmüş
gibi
Like
he's
always
mad
at
something
or
someone
Memurlar...
Civil
servants...
Öyle
yakışırdı
ki
kar.
Suited
Ankara
so
well.
Asfaltlar
ışıldar,
The
asphalt
would
glisten,
Buz
tutardı
resmi
yalanlar...
Official
lies
would
freeze
over...
Şimdi
kapalı
birr
kuruyemişçi
Now
a
closed
nut
shop
-Ki
bütün
plan
kar
altında
-The
whole
plan
is
under
the
snow
Tuzsuz
ay
çekirdeği
çitieyip
Eating
unsalted
sunflower
seeds
Yanı
sıra
bafra
içmektir-
And
drinking
Bafra
next
to
it-
Kötü
ışıklandırılmış
vitrininden
From
its
poorly
lit
window
Umutsuzca
içeri
bakan,
Looking
inside
hopelessly,
Kimliği
gereğinden
fazla
sorgulanmış,
Whose
identity
has
been
questioned
more
than
necessary,
Merhabadan
çok
"çıkar
ulan
kimliğini"
denmiş,
More
"get
your
ID
out,
man"
than
hello,
-Yani
sistem
kendi
verdiği
kimliği
-I
mean,
the
system
keeps
asking
for
the
ID
it
gave
Zırt
pırt
geri
istemektedir-
Back
and
forth-
Doğduğu
yer
yüzünden
Because
of
where
he
was
born
Doğuştan
kavgacı
zannedilen
ama
Thought
to
be
a
born
fighter,
but
Pek
çoğu
kavgadan
nefret
eden
Most
of
them
hate
fighting
Çocuklardık...
We
were
children...
Öyle
yakışırdı
ki
kar...
Suited
Ankara
so
well...
Belki
Ahmed
Arif'in
aklına
Maybe
it
crossed
Ahmed
Arif's
mind
Hiçbir
şairin
aklına
gelmeyecek
It
wouldn't
cross
any
poet's
mind
-Çünkü
hiçkimse
bir
daha
Ankara'yı
-Because
no
one
will
ever
love
Ankara
again
O'nun
kadar
sevemeyecek
As
much
as
him
-Bir
şiir
islenir:
-A
poem
would
be
written:
Kar
altındadır
varoşlar
The
suburbs
are
under
snow
Hasretim,
nazlıdır
ankara...
My
longing,
Ankara
is
delicate...
Ustam
yine
sen
bilirsin
ama
Master,
you
know
best
again,
but
Hangi
aralıkta
bir
şair
ölmüşse
Whichever
month
a
poet
died
İşte
o,
en
netameli
aydır
bence
That's
the
most
troublesome
month
for
me
Öyle
yakışırdı
ki
kar...
Suited
Ankara
so
well...
Asfaltlar
ışıldar...
The
asphalt
would
glisten...
Şimdi
ve
sonra
Now
and
then
Ne
zaman
Ankara'ya
kar
yağsa
Whenever
it
snows
in
Ankara
Elim
gönlüm,
My
hand,
my
heart,
Çocukluğum
buz
tutar
My
childhood
freezes
over
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): Yilmaz Erdogan, Deniz Erdogan
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.