Fazıl Say feat. Genco Erkal, Nazım Hikmet Korosu & Fazıl Say Festival Orkestrası - Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz - Live - перевод текста песни на английский

Текст и перевод песни Fazıl Say feat. Genco Erkal, Nazım Hikmet Korosu & Fazıl Say Festival Orkestrası - Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz - Live




Nerden Gelip Nereye Gidiyoruz - Live
Where Do We Come From and Where Are We Going - Live
Nerden gelip nereye gidiyoruz
Where do we come from and where are we going, my love?
Doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayak üstüne
Ever since we straightened our backs and stood on two feet
Kolumuzu uzunlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu
Since we lengthened our arm by a cubit's length
Ve taşı yonttuğumuzdan beri
And ever since we chipped the stone
Yıkan da, yaratan da biziz
We are the ones who destroy, we are the ones who create
Yıkan da yaratan da biziz
We are the ones who destroy and create
Bu güzelim, bu yaşanası dünyada
In this beautiful, livable world
Arkamızda kalan yollarda
On the paths we left behind
Ayak izlerimiz kanlı
Our footprints are bloody
Arkamızda kalan yollarda
On the paths we left behind
Ulu uyumları aklımızın, ellerimizin
The grand harmonies of our minds, our hands
Yüreğimizin
Our hearts
Toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte
In earth, stone, bronze, canvas, steel, and plastic
Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran
Are our bloody footprints the only things that stand on the paths ahead?
Bir cehennem çıkmazında sona erecek önümüzdeki yollar
Will the paths ahead end in a dead end of hell?
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler
Our days wait in line in the palms of children
Günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların
Our days are seeds in the palms of children
Çocukların avuçlarında yeşerecekler
They will sprout in the palms of children
Çocuklar ölebilir yarın
Children may die tomorrow
Hem de ne sıtmadan, ne kuşpalazından
Not from malaria, not from typhoid
Düşerek de değil kuyulara filân
Not by falling into wells or anything like that
Çocuklar ölebilir yarın
Children may die tomorrow
Çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın
Children may die tomorrow like bearded soldiers
Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında
Children may die tomorrow in the light of atomic clouds
Arkalarında bir avuç kül bile değil
Leaving behind not even a handful of ashes
Arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan
Leaving behind nothing but their shadows
Negatif resimcikler boşluğun karanlığında
Negative little pictures in the darkness of the void
Kırematoryum
Crematorium
Kırematoryum
Crematorium
Kırematoryum
Crematorium
Bir deniz görüyorum
I see a sea
Ölü balıklarla örtülü bir deniz
A sea covered with dead fish
Negatif resimcikler boşluğun karanlığında
Negative little pictures in the darkness of the void
Yaşanmamış günlerimiz
Our unlived days
Çocukların avuçlarıyla birlikte yok olan
Vanishing along with the palms of children
Bir şehir vardı
There was a city
Yeller eser yerinde
Winds blow in its place
Beş şehir vardı
There were five cities
Yeller eser yerinde
Winds blow in their place
Yüz şehir vardı
There were a hundred cities
Yeller eser yerinde
Winds blow in their place
Yok olan şehirlere şiirler yazılmayacak
No poems will be written for the cities that are gone
Şair kalmayacak ki
There will be no poets left, my love
Pencerende bir sokak bulvarlı
A street with a boulevard in your window
Odan sıcak
The room is warm
Ak yastıkta üzüm karası saçlar
Grape-black hair on a white pillow
Adamlar paltolu, ağaçlar karlı
Men in coats, trees in snow
Penceren kalmayacak
Your window will be gone
Ne bulvarlı sokak
No street with a boulevard
Ne ak yastıkta üzüm karası saçlar
No grape-black hair on a white pillow
Ne paltolu adamlar, ne karlı ağaçlar
No men in coats, no trees in snow
Ölülere ağlanmayacak
The dead will not be mourned
Ölülere ağlayacak gözler kalmayacak ki
There will be no eyes left to mourn the dead
Eller kalmayacak
There will be no hands left
Negatif resimcikler
Negative little pictures
Boşluğun karanlığında dalların altındaki
Under the branches in the darkness of the void
Yok olmuş olan dalların altındaki
Under the branches that are gone
Yok olmuş olan dalların üstünden
Over the branches that are gone
O bulutlardır geçen
Those are the clouds passing
Güneye götürmeyin beni
Don't take me south
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Kuzeye götürmeyin beni
Don't take me north
Doğuya götürmeyin beni
Don't take me east
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Batıya götürmeyin beni
Don't take me west
Beni burda bırakmayın
Don't leave me here
Götürün bir yerlere
Take me somewhere
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Ölmek istemiyorum
I don't want to die
Tahta, beton, teneke, toprak
Wood, concrete, tin, earth
Saman damlarımızla iki milyardan
With our straw roofs, we are more than two billion
Artığız
We are surplus
Kadın, erkek, çoluk çocuk
Women, men, children
Ekmek hepimize yetmiyor
There is not enough bread for all of us
Kitap da öyle
Nor enough books
Ama keder
But sorrow
Dilediğin kadar
As much as you wish
Yorgunluk da göz alabildiğine
And fatigue as far as the eye can see
Hürriyet hepimize yetmiyor
There is not enough freedom for all of us
Hürriyet hepimize yetebilir
There can be enough freedom for all of us
Ve sevda kederi
And the sorrow of love
Hastalık kederi
The sorrow of illness
Ayrılık kederi
The sorrow of separation
Kocalmak kederinden gayrısı aşmayabilir eşiğimizi
Except for the sorrow of getting old, nothing may cross our threshold
Ekmek hepimize yetebilir
There can be enough bread for all of us
Ormanlarınki kadar uzun olabilir ömrümüz
Our lives can be as long as those of the forests
Yeter ki bırakmayalım
As long as we don't let go
Yaşanmamış günlerimiz yok olmasın
Let our unlived days not vanish
Çocukların avuçlarıyla birlikte
Along with the palms of children
Boşluğun karanlığına çıkmasın negatif resimcikler
Let negative little pictures not emerge into the darkness of the void
Yeter ki
As long as
Ekmek ve hürriyet uğruna
For bread and freedom
Dövüşebilmek için yaşayabilelim
We can live to fight
Tanrı ellerimizdir
God is our hands
Tanrı yüreğimiz, aklımız
God is our heart, our mind
Her yerde var olan Tanrı
God who exists everywhere
Toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve pılastikte
In earth, stone, bronze, canvas, steel, and plastic
Ve bestecisi sayılarda ve satırlarda ulu uyumların
And the composer of grand harmonies in numbers and lines
Insanlar sizi çağırıyorum
People, I call upon you
Kitaplar, ağaçlar ve balıklar için
For books, trees, and fish
Buğday tanesi
For the grain of wheat
Pirinç tanesi
For the grain of rice
Ve güneşli sokaklar için
And for sunny streets
Üzüm karası
For grape-black
Saman sarısı saçlar
Straw-yellow hair
Ve çocuklar için
And for children
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler
Our days wait in line in the palms of children
Günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların
Our days are seeds in the palms of children
Çocukların avuçlarında yeşerecekler
They will sprout in the palms of children





Авторы: Fazıl Say, Nâzım Hikmet


Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.