Nicos - Secret Love - (2008 Edit) - перевод текста песни на английский

Текст и перевод песни Nicos - Secret Love - (2008 Edit)




Secret Love - (2008 Edit)
Secret Love - (2008 Edit)
Gelin gülle başlayalım atalara uyarak
Let's start with roses, following the ancestors,
Baharı koklayarak girelim kelimeler ülkesine
Let's enter the land of words, smelling spring.
Bir anda yükselen bir bülbül sesi
A nightingale's voice rising suddenly
-Erken erken karlar ortasında
-Early early in the midst of snows-
Güneş dönmüş ışık saçan bir yumurta-
The sun, a radiant egg, turned around-
Bana geri getirir eski günleri
Brings back old days to me.
...Paslanmış demir bir kapı açılır
...A rusty iron door opens
Küf tutmuş kilitler gıcırdarken
Mouldy locks creaking
Ta karanlıklar içinde birden
From the darkness, suddenly
Bir türkü gibi yükselirsin sen
You rise like a folk song
Fısıldarım sana yıllarca içimde biriken
I whisper to you the fiery words
Söyleyemediğim ateşten kelimeleri
That I couldn't say for years, accumulated inside me.
Şuuraltım patlamış bir bomba gibi
My subconscious, like a bomb exploded,
Saçar ortalığa zamanın
Scatters around the dust and dirt
Ağaran saçın toz toprağını
Of the graying hair of time.
Bana ne Paris'ten
What do I care about Paris,
Newyork'tan Londra'dan
New York, London,
Moskova'dan Pekin'den
Moscow, Beijing,
Senin yanında
Next to you?
Bütün türedi uygarlıklar umurumda
Do I care about all the civilizations that have emerged?
Sen bir uygarlık oldun bir ömür boyu
You became a civilization for a lifetime.
Geceme gündüzüme
To my night, to my day,
Gözlerin
Your eyes
Lale Devrinden bir pencere
A window from the Tulip Era.
Ellerin
Your hands
Baki'den Nefi'den Şeyh Galib'den
From Baki, Nefi, Sheikh Galib,
Kucağıma dökülen
Golden lilac
Altın leylak
Spilled into my lap.
III
III
Ölüler gelmiş çitlembikler sarmaşıklarla
The dead have come with hackberries and vines,
Tırmanmışlar surlarıma burçlarıma
They climbed my walls, my ramparts.
Kimi ırmaklardan yansıma
Some are reflections from the rivers,
Kimi kayalardan kırpılma
Some are carved from rocks,
Kimi öteki dünyadan bir çarpılma
Some are a flash from the other world.
İçi ölümle dolu
A houri, full of death,
Dönen bir huni
Revolving.
Doğarken güneş
As the sun rises,
Kesilmiş ölü yüzlerden
From the severed dead faces,
Bir mozayik minyatürlerden
A mosaic of miniatures,
Dokunur tenimize
Touches our skin
Soğuk bir azrail ürpertisiyle ay
With the chill of the Angel of Death, the moon.
Ve birden senin sesin gelir dört yandan
And suddenly your voice comes from all sides,
Menekşe kokulu sütunlardan
From violet-scented columns,
Komşu dağlardaki nergislerden leylaklardan
From the narcissus and lilacs in the neighboring mountains.
Gözlerine ait belgeler sunulur
Documents pertaining to your eyes are presented.
Ey aşkın kutlu kitabı
O holy book of love,
Uçarı hayallere yataklık eden
The banister of fairy chimneys,
Peri bacalarının yasağı
That gives shelter to fleeting dreams,
Gönlümün celladı acı mezmur
The executioner of my heart, a sorrowful hymn,
Bana bıraktığın yazıt bu mudur
Is this the inscription you left me?
Ölüm geldi bana düğün armağanın gibi
Death came to me like your wedding gift.
Senden bir gök
From you, a sky,
Senden yıldızlar ördüler
From you, stars weaved.
Ateş böcekleri
Fireflies
O gece dört yanıma
That night, all around me,
Ey bitmeyen kalbimin samanyolu destanı
O endless Milky Way saga of my heart,
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
You held the horizons like a mother.
Ve çocuklar gülle anne arasında
And between the child and the rose,
Seninle güller arasında
Between you and the roses,
Tuhaf bir ışık bulup eridiler
They found a strange light and melted.
Çocuklar dağ hücrelerinde erdiler
The children melted in the mountain cells.
Aramızdaki sırra
To the secret between us,
Bir de ay ışığında büyüyen fısıltılar
And whispers growing in the moonlight,
Gençlik monologları
Youth monologues,
Seni alıp kaybolmuş zamanın çağıltısından
From the roar of time that took you and disappeared,
Bana getiren
The one that brings you to me,
Yasamız vardı
We had a law.
Öfkeyle yazardın sen bir yüzüne
You would write with anger on one side,
Ölür ölür okurdum öbür yüzünde ben
I would read it dying on the other side.
IV
IV
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
I was first exiled from your heart,
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
All my exiles are a continuation of this exile in a way.
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Outside of all the ceremonies, feasts, rituals, and festivals,
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
I came to you, I came to prostrate myself at your feet,
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
I came to apologize, even if I am not worthy of forgiveness.
Uzatma dünya sürgünümü benim
Don't prolong my earthly exile, my love.
Güneşi bahardan koparıp
Tearing the sun from spring,
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Tearing it from this most incurable love,
Bir tuz bulutu gibi
Like a salt cloud,
Savuran yüreğime
To my heart that scatters,
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Ah, don't prolong my earthly exile, my love.
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Not from my many tired shoes,
Ayaklarımdan belli
It's obvious from my feet.
Lambalar eğri
The lamps are crooked,
Aynalar akrep meleği
Mirrors, the scorpion angel,
Zaman çarpılmış atın son hayali
Time, the last dream of a whipped horse,
Ev miras değil mirasın hayaleti
Home, not an inheritance, but the ghost of an inheritance.
Ey gönlümün doğurduğu
O, the one my heart gave birth to,
Büyüttüğü emzirdiği
Raised and nursed,
Kuş tüyünden
From bird feathers
Ve kuş sütünden
And bird's milk,
Geceler ve gündüzlerde
In nights and days,
İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
Elevated like a monument to humanity,
Sevgili
Beloved,
En sevgili
Most beloved,
Ey sevgili
O beloved,
Uzatma dünya sürgünümü benim
Don't prolong my earthly exile, my love.
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
You are the one I speak of in all the poems,
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
If I said Suna, if I said Layla, it's you.
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
I used Salome's, Belkıs' images to hide you,
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
It was futile to try to hide you, you are so obvious, so beautiful.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Birds fly to imitate your heart,
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Spring gathers flowers from your hands,
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
The sea takes the news of eternity from your eyes.
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
O, the softest and deepest of hearts,
Sevgili
Beloved,
En sevgili
Most beloved,
Ey sevgili
O beloved,
Uzatma dünya sürgünümü benim
Don't prolong my earthly exile, my love.
Yıllar geçti saban ölümsüz iz bıraktı toprakta
Years passed, the plow left an immortal mark on the earth.
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
I reached for the stars and always asked about you at midnight.
Çatı katlarında bodrum katlarında
In the attics, in the basements,
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Your shadow was the unique lamp that illuminated my night.
Hep Kanlıca'da Emirgan'da
Always in Kanlıca, Emirgan,
Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
In the leaden dawns of Kandilli,
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
I conversed with you throughout a lifetime's spring and summer.
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Now, in its sudden autumn,
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
I came to you, I came to prostrate myself at your feet,
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
I came to apologize, even if I am not worthy of forgiveness.
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
O contemporary Jerusalem (Mary),
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
O Egypt (Zuleikha) who carries her secret in her heart,
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
O the heart of compassion that bestows softness upon silks,
Sevgili
Beloved,
En sevgili
Most beloved,
Ey sevgili
O beloved,
Uzatma dünya sürgünümü benim
Don't prolong my earthly exile, my love.
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
I saw the collapse of mountains in a Venus glass,
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
I was sold as a slave in the markets.
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
I saw the sun turning yellow on the walls of Constantine.
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
I burned with your dreams in the vicinity of your dreams.
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Your shadow was the one reflected in the Bengisu spring.
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
At this moment, when the thought of death envelops me,
Verilmemiş hesapların korkusuyla
With the fear of unpaid debts,
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
I came to you, I came to prostrate myself at your feet,
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
I came to apologize, even if I am not worthy of forgiveness.
Sevgili
Beloved,
En sevgili
Most beloved,
Ey sevgili
O beloved,
Uzatma dünya sürgünümü benim
Don't prolong my earthly exile, my love.
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
How are the birds in your land?
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
There is a spring that rises even from the graves.
Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
What does it matter if love is an executioner, as long as there is a lover?
Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
There is a Being beyond both non-existence and existence.
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
It's not all my fault, there's an evil eye that burns and destroys me.
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
There are verses to be sung, inspired by that song.
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Don't say fate, there is a fate above fate.
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
No matter what they do, there is a decree from the heavens.
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
What does it matter if the day sets, there is an architect who repairs the night.
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
If I burned, there is a fortress made from my ashes.
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
There is a victory that grows defeat by defeat.
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
You have the key to reach the secret of secrets.
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
There is a vein in your chest that calls back your exile.
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
I don't lose hope from you, there is a plane tree named mercy in your heart.
Sevgili
Beloved,
En sevgili
Most beloved,
Ey sevgili
O beloved,





Авторы: Georgios Stavrianos


Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.