Lyrics Hipertrans Metinleri - Altay Kenger
Kim
yanılmaz
ki
Asaf
da
yanılır
Tam
ortadan
ikiye
bölünürse
Yalnızlık
paylaşılır
Mesela
ölümünün
yarısını
biz
ölseydik
Bu
kadar
özlemezdik
babamızı
Paylaşılamayan
tek
şey
Ölümdür
Gerçek
kaybeden
Kaybettiğinin
bilincinde
olmayacak
kadar
ağır
kaybedendir
Bunu
hiçbir
zaman
ifade
edemeyecek
kadar
dilsiz
kalandır
Kayıt
dışıdır,
ağıt
dışıdır
Hatta
gözyaşı
dökebilmenin
bile
dışındadır
Onun
gelip
durduğu
Ya
da
başkaları
tarafından
getirilip
bırakıldığı
O
hissiz
noktadan
baktığında
Sizin
dişlerinizi
fırçaladığınızda
duyduğunuz
rahatlıkla
Onun
kafasına
bir
kurşun
sıkması
arasındaki
Korkunç
fark
sadece
sıfırdır
Güzel
olmaktan
başka
gecesi
yok
ölümün
Tek
anlamlı
cümleler
kurmuyorsan
Tek
anlamlı
yalnızlıklar
da
yaşamıyorsun
demektir
Böyle
zamanlarda
iyi
giyinmeli
ve
iyi
susmalı
insan
Çünkü
hal
böyle
iken
konuştuğunda
Kimin
hangi
gerçeği
nerede
kaybedeceği
belli
olmaz
Hayat
kısa
falan
değil
Aslında
kuşlar
da
uçmuyor
Sadece
gökyüzünü
gökyüzü
büyüklüğünde
Kimsesizliklere
doğru
ittirebilen
bazı
insanlar
var
Kılıçsız
sevin
Sakın
'Gitsin,
unutsun,
ölsün!
Belki
başka
hayatta
başka
biri'
demeyin
Hayatta
yaşayabileceğiniz
en
büyük
kişisel
zafer
Uğrunda
ölümü
göze
alabileceğiniz
insanın
Hâlâ
hayatta
olmasıdır
Üç
gün,
üç
gece
Bir
ejderhayla
seviştim
Üçüncü
gecenin
sonunda
Bu
yolları
inşâ
eden
mühendislere
Ruhumun
ayarsızlığına
Ve
omzumda
unuttuğun
diş
izine
Bildiğim
bütün
küfürleri
ettim!
Hasetten
etime
mor
bir
gül
indi
Dördüncü
gün
Kar,
kış,
her
bi'
bok!
Yazmak
için
kağıtlara
eğildiğimde
Gözlerim
yüzümden
düşecek
gibi
oluyor
Bana
yaşadığıma
dair
bir
işaret
gönder
Senle
yaşadığım
herhangi
bir
günden
Saatten
veya
saniyeden
Ben
ölüyorum
şimdi
Hem
de
çok!
Saatlerden
saniyeler
yere
dökülür
Döküldükleri
yerde
karıncalara
dönüşürdü
Ben
seni
özlerdim
Yağmur
seni
özlerdi
Karıncaları
ölmüş
bir
şehir
Yokluğun
dolusu
üşürdü
Bir
gün,
bir
aşkta
önce
Romeo
ölür
Bir
gün,
başka
bir
aşkta
Juliet
Bir
gün,
her
ikisinin
de
ölmediği
bir
yerde
Tutar
aşkın
kendisi
ölür
Sonra
yavaş
yavaş
Shakespeare'i
anlamaya
başlarsınız
Çünkü
bir
aşk
destanını
yazanın
yalnızlığı
Birbirlerinin
ellerini
tutabilen
aşıkların
Yalnızlığından
daha
büyüktür
Ağlıyorsa
Yeryüzünün
en
güzel
çiçeğidir
bir
erkek
Çünkü
içini
açmıştır
her
gülün
dışına
inat
Gece
geçen
dersler
gibidir
bazı
aşklar
Tekrar
geriye
dönüp
gündüz
geçilse
de
İçimize
kalan
karanlıkta
kimse
kimseyi
tanımaz
Gözlerin
bir
tanrıya
ait
olsaydı
Beni
ortadan
ikiye
bölebilirdin
Lakin
sen
Kendi
gözlerine
bile
layık
olmadığın
için
Bir
din
vardır
Hâlâ
yeryüzüne
inmemiştir
Kulsuz
ölecektir
Senden
sonra
yazılar
yazardım,
nafile
Kelimelerin
arasındaki
boşluklar
bile
Parçalanıp
kanardı,
kesin!
Sen
benim
gece
öleceğim
tek
şehirsin
Bir
kez
sevmek
Yalnızlığı
ne
kadar
anlayabilir
ki?
Başarıyla
tamamlanmış
intiharlar
Gönderilmemiş
mektuplar
hiç
tanımazken!
Dokunmaya
kıyamadığın
herşeyi
ona
verdiğinde
Sevdiğin
şarkıları,
etini
Daha
kurulmamış
kahvaltı
masalarını
Ve
hatta
O'nun
bile
bilmediği
bir
o'nu,
o'na
verdiğinde
Bir
ülkeyi
baştan
aşağı
kolaylıkla
ele
geçirmiş
Barbarların
yaptıklarını
yapar
sana
Kırar
seni,
kılıçtan
ve
cehennemden
geçirir
Ve
öyle
acır
ki
için
Artık
gözyaşların
bile
doğduğu
gözleri
hatırlamaz
Aşktan
anladıklarımızı
Hayattan
anlayamadıklarımızdan
çıkardığımızda
Duyduğumuz
intihar
isteği
Ömrümüzden
düşlerimize
kalabilen
herşeydir
Kimseyle
Kimsenin
bilmediği
bir
oyunu
oynamayın
Yağmurunu
yırtmayın,
duasına
basmayın
Kimsenin
kalbini
Bulamayacağı
bir
yere
gömmek
için
çalmayın
Aslında
hayat
Dinler
tarihinden
uzun
Ölmekten
kısa
Ve
rüyalarda
olup
biten
herşeyden
de
tuhaftır
Anlayın!
Tanrı'nın
yarım
bıraktığı
işleri
bana
sorarsanız
Dünyada
yalnızca
atlar
ve
ağaçlar
olmalıydı
Senin
sevdiğin
kadar
Sevmekte
değil
ki
asıl
sorun
Kuşunu
uçuran
kanatla
birlikte
düşerken
Tüm
gökyüzünü
aynı
mezara
götürebilmekte
Şimdi
sen
Ve
tüm
olasılıklar
Çürümüş
vişne
gibi
kokuyor
Ya
da
'Bir
at
Korktuğu
uçurumu
Korkudan
yuttu'
Diyelim
Bazıları
affedilir
Yaralı
bir
kavak
ağacı
Yaralı
başka
bir
kavak
ağacının
yarasına
Kuş
yuvası
koyar
gibi
Gider
Çünkü!
Sevseniz
de
sevişseniz
de
Ulaşamayacağınız
kadınlar
vardır
En
sert
şiirler,
en
derin
mezarlar,
en
büyük
kimsesizlikler
Onlar
susunca
gelir
aklınıza
Aklınız
başınıza
onlar
gidince
gelir
Dibi
çıkmış
taşlar
gibi
yalansız
ağlarsınız,
ağlayacaksanız
Ölecekseniz,
hiç
kesintisiz
öleceksiniz
Ve
avuçlarının
gölgesini
bile
özlersiniz
Artık
o
yoksa
Sen
'yalnızım'
diye
Uluyorsun
yazdığın
şiirlerde
Aynalarda
bağırıyorsun
Bazen
bir
sevgili
bulup
kurtulur
gibi
oluyorsun
Ya
ben
ne
yapayım?
Hem
yalnızım,
hem
kimsesizim
Hem
de
oyunları
biten
çocukların
Evlerine
dönerken
sokakta
unuttukları
Her
akşamüstüyüm
Bazen
onu
Sizi
yaralaması
için
kendi
haline
bırakın
Yalnızlığın
hukukunun
pişmanlığa
Sevmenin
merhametinin
de
Uzaklara,
söylenmeyecek
sözlere
Ve
bir
hayalde
de
olsa
Dökeceği
kana
ihtiyacı
vardır
çünkü
Bu
biraz,
Eugene
O'Neill'in
kendini
alkolle
vurmasına
benzeyen
Bu
biraz,
Martin
Eden'in
intiharla
biten
hayatına
benzeyen
Bu
biraz,
sararmış
çocukların
bir
sonbahar
kıyısına
vurduğunda
Coğrafya
kitaplarının
duyduğu
suçluluğa
benzeyen
O
tüm
soruları
Şimdi
mağlup
olanlar
ve
yarın
olacak
olanlar
Size
sorduğunda
Dünya
kuruldu
kurulalı
İnsanlıktan
insanlığa
Hâlâ
bir
gemi
gelmiyor
Demektir!
Bir
gün
Kasap
dükkanları
kalktığında
caddelerden
Öyle
bir
yer
elbette
var!
En
az
senin
kadar
güzel
Avuçlarımı
tarihten
yüzün
kessin
ki
Bizim
gibilerin
gidebileceği
bir
yer
var!
Bazen
işler
yolunda
gitmez
Her
şey
üst
üste
gelir,
alt
alta
kalır
Yol
uzar,
para
biter,
hasret
kalınlaşır
Uzaktasınızdır,
konuşacak
kimse
yoktur
Konuşacak
birileri
varsa
da
onlar
size
uzaktır
Haykırmak
istersiniz
Kudurmuş
köpekler
gibi
haykıran
trenler
gibi
haykırmak
İstersiniz
Yalnızlığınız
raydan
çıkar,
üşürsünüz
Oturup
parmaklarınızı
yemek
bile
içinizi
ısıtmaz
Sonra
biri
gelir,
bir
haber
ya
da
bir
mektup
Sevdiğiniz
bütün
güzel
şarkıları
Yüzünüze
döker
gibi
size
'seni
anlıyorum'
der
Bazen
işler
yolunda
gitmez
Ama
bazen
de
Yan
yana
gelmiş
iki
kelime
Ölmemek
için
en
iyi
nedendir
Aramızdaki
mesafe
mutlulukla
kapanmadan
Ölürsem
beni
gözlerine
göm!
Aynaya
her
bakışında
seni
ben
de
görebileyim
Ama
yaşıyorsam
özür
dilerim
Boşuna
dikmeye
uğraşmışım
rakılarla
yaramı
O
zaman
hayat
kör!
Şimdi
senin
gece
sesli
memeuçlarınla
Benim
parçalanmış
alt
dudağım
arasından
Ölü
mektup
sürüleri
dağılıyorsa
dünyanın
dört
bir
yanına
Gör!
Kader
diye
bir
şey
yoktur!
Barbarlık
ehli
babalardan
olanlarla
Hayatları
analarının
rahmindeyken
çalınmışlar
vardır
sadece
İşte
sevgilim!
Bizim
ahiretimiz
budur!
Kıyametimiz
de
bu!
İyiyim
de
bana!
Ben
kumara
alışkın
değilim
Yüreğim
zar
tutmasını
bilmez
Parasız
ve
arsız
bir
çocuğun
İlkokul
defterini
kaplar
gibi
iyiyim
de
bana!
Cam
adamlar
fazla
yaşamaz!
Aşk,
birkaç
gün
için
de
olsa,
olsun
Son
kapı
hep
belli
Hepimiz
bu
dünyaya
hayatımızı
kaybetmek
için
geldik
Ne
bir
Solingen
usturası
istiyorum
Ne
de
Bursa
dökümü
çelik
bir
bıçak
Tenimi
ruhun
kesecekse
Evden
kaçmış
bir
çocuğun
Sokaklarda
geçirdiği
ilk
gecenin
Hırsıyla
kesebilir
ancak
Yaralı
bir
atı
vurmak
İyiliktir
İçinde
merhamet
bulunmayan
bir
iyilik
Yaralı
bir
aşığı
vurmaksa
Kötülüktür
İçinde
merhamet
olan
bir
kötülük
Ne
zaman
bir
şehirde
bir
mezarlık
görsem
Gülüp
geçiyorum
kalbime
Bunu
öğrenmek
de
ömrümden
kalbimi
aldı
Ve
herkes,
herkesten
alacaklıdır
Yalnızlık
yoluyla
bulaşıcı
bir
hastalıkken
intihar
Başkalarının
kırıp
döktüğü
kadınların
Tamircisi
olmak
zorunda
kalan
adamlar
Aynı
zamanda
kendilerini
de
Görünmez
gözlerle
gören
O
mutsuzlukların
kurbanı
olurlardı
Aslında
geçmiş
hiç
geçmemiştir
Elinde
bir
hançer,
bir
yerlere
gizlediği
bir
iki
işaret
Ve
dilinde
zamansız
söylenecek
bir
cümleyle
Hep
buradadır
Zaten
siz
ne
kadar
iyi
niyetli
olursanız
olun
Hâtıralara
tutuna
tutuna
başkasının
ölümünü
ölmeye
çalışan
Sonunda
bunu
becerse
bile
yine
kendi
mezarına
gömülür
Bir
yıkım
söz
konusu
olduğunda
Mayakovski'yi
tercih
ederim,
Puşkin'i
değil
Bir
aynaya
sır
olabilenler
için
Tüm
diyaloglar
ve
düellolar
boşunadır
Hikayenin
başından
sonuna
doğru
bakarsak
Ben
haklıyım
Hikayenin
sonundan
başına
doğru
bakarsak
Sen
haklısın
Ama
birileri
Hikayenin
kalbinde
duran
insafla
İkimizin
de
yüzüne
bakarsa
İşte
o
an
Aynı
evi
soyarken
Yanlışlıkla
birbirlerini
bıçaklamış
İki
hırsız
kadar
şaşkınız
Farkında
mısın?
Rüzgarın
konuşmak
için
Ağaçlara
gitmesi
gerektiğini
öğrendiğimde
Artık
çok
geçti
Belirtisiz
nesnelerle
dolu
Siyah
bir
çöp
poşetine
benziyordu
dünya
Ve
son
yağmur
Yaşlı
bir
adamın
ayakkabılarını
giyip
Ormandan
uzaklaştı
Kalbim,
katilim
benim!
Seni
de
affettim!
1 Yağmur ve Fransızca
2 Yankı & Yankının Yankısı
3 Şiirin ve Yüreğin Tarihini Yazmayı Deneyenlere
4 Geri Gelen Mektup
5 Hipertrans Metinleri
6 Üçüncü Kişi
7 Şiirde Görüyorum Yeryüzünü
8 Baretta
9 Akan Kan
10 Gülce
11 Tanrım, O Kadar Güzelsin ki Yağmur Başladı
12 Kubilay Han
13 Vaha
14 Kimim, Neyim Ben Sadece Bir Düşçü
15 Ya Şiir Ya Hayat
16 Seyduna ile Şahrud
17 Herşey Yıkılırken Şiiri Ayakta Gördüm
18 Sanrı
19 Yirmi Beş Nisan
20 Son İstek
Attention! Feel free to leave feedback.