Lyrics and translation Dursun Ali Erzincanlı - Ensar
Rasulallahla
şereflenen
onun
varlığıyla
iftahar
eden
şehir,
The
city
that
is
honored
with
the
Messenger
of
Allah
and
is
proud
of
his
presence,
Şehirlerin
kalbi,
tozuna
toprağına
canların
feda
olduğu
şehir.
The
heart
of
cities
is
the
city
where
lives
are
sacrificed
to
dust
and
soil.
Ve
ensarın
torunları,
Medineli
Müslümanlar,
And
the
descendants
of
the
ansar,
the
Muslims
of
Medina,
Hiç
kimsenin
yetişemediği
ufkun
sahipleri.
The
owners
of
the
horizon
that
no
one
can
keep
up
with.
Bugün
Medine
sokaklarında
dolaşırken
göz
göze
gelebilirsiniz,
Today
you
can
see
eye
to
eye
while
walking
through
the
streets
of
Medina,
Bir
vesile
ile
konuşabilirsiniz,
belki
tanımayabilirsiniz
You
can
talk
on
an
occasion,
maybe
you
don't
recognize
Ama
asr-ı
saadetten
günümüze
kadar
gelen
ensarın
kokusunu,
But
the
smell
of
the
ansar
from
the
age
of
bliss
to
the
present
day,
Peygamber
sevgisiyle
yanan
yüreklerin,
Your
hearts
burning
with
the
love
of
the
prophet,
Torunlarına
ulaşan
kokusunu
hissedebilirsiniz.
You
can
feel
the
smell
of
it
reaching
your
grandchildren.
Dilerseniz,
huneyne
gidelim.
If
you
wish,
let's
go
to
huneyne.
Fahri
Kainat
efendimizin
ensara
duyduğu
sevgiyi
öğrenelim.
Let's
learn
about
the
love
that
our
honorary
Master
of
the
Universe
feels
for
ansara.
İşte
huneyn
günü;
Here
is
the
huneyn
day;
Savaşın
sonunda
yüklü
miktarda
ganimet
elde
edilmişti.
By
the
end
of
the
war,
a
large
amount
of
loot
had
been
obtained.
Ganimeti
en
çok
ensar
hak
etmişti
bu
doğruydu,
The
ansar
deserved
the
booty
the
most,
it
was
true,
En
çok
ensar
liyakat
göstermişti
buda
doğruydu,
The
ansar
had
shown
the
most
merit,
the
buddha
was
right,
Ama
Allah
Rasulünün
bir
bildiği
vardı.
But
the
Messenger
of
Allah
had
a
knowledge.
Allah
Rasulü
Müslümanların
kemaline
güvenerek,
By
trusting
the
Messenger
of
Allah
to
the
perfection
of
Muslims,
Ganimetten
ensara
pay
vermemişti.
Ansara
did
not
give
a
share
of
the
booty.
Saad
bin
ubade
ensar
adına
Rasülallahın
yanına
geldi,
Saad
bin
ubadeh
came
to
the
side
of
the
Messenger
of
Allah
on
behalf
of
ansar,
Ya
Rasülallah
dedi.
Or
the
Messenger
of
Allah
said.
Ensardan
bazı
kabileler
sana
karşı
gönüllerinde
kırgınlık
duydular.
Some
tribes
from
the
Ansar
have
felt
resentment
against
you
in
their
hearts.
Fahri
kainat
neden
diye
sordu;
Honorary
universe
asked
why;
Ganimetleri
kendi
kavmin
ve
diğer
The
spoils
of
your
own
people
and
other
Arab
kabileleri
arasında
paylaştırıp,
Decoupled
among
the
Arab
tribes,
Kendilerine
pay
vermediğin
için.
For
not
giving
them
a
share.
Belikli
ensardan
bazıları
Fahri
Kainatın,
Some
of
the
obvious
ansars
are
Honorary
of
the
Universe,
Kendilerine
ne
kadar
değer
verdiğini
anlayamamıştı.
He
didn't
realize
how
much
he
cared
about
them.
Efendimiz
üzgündü...
The
master
was
sad...
Kavmini
topla
ve
bana
bildir
diye
emretti.
He
ordered
you
to
gather
your
people
and
inform
me.
Saad
bin
ubade
ensarı
topladı
Rasülallah
geldi;
Saad
bin
ubadah
gathered
the
ansar,
the
Messenger
of
Allah
came;
Burada
ensarın
dışında
kim
varsa
ayrılsın
buyurdu.
He
ordered
that
whoever
is
here,
apart
from
the
ansar,
should
leave.
Ensar
damardaki
kanın
nasıl
donduğunu
artık
anlayabiliyordu.
Ansar
could
now
understand
how
the
blood
in
the
vein
froze.
Yüzünde
kara
bulutların
gökyüzüne
verdiği
çehre
gizliydi
sultanın,
On
his
face
was
hidden
the
face
that
the
dark
clouds
gave
to
the
sky
of
the
sultan,
Yağsaydı
hüzün
yağardı
ve
yağdı;
If
it
had
rained,
the
sadness
would
have
rained
and
rained;
Önce
kelime-i
şahadet
sonra
Allah′a
hamd,
First
the
word-i
shahadah,
then
praise
Allah,
Ve
konuşanların
en
güzeli
hüzün
peygamberi.
And
the
most
beautiful
of
those
who
speak
is
the
prophet
of
sadness.
Konuşma
başladı;
The
conversation
began;
"Ey
ensar
topluluğu;
"O
ansar
community;
Bugünden
itibaren
belki
Müslüman
olurlar
diye,
From
today
on,
maybe
they
will
become
Muslims
because,
Kendilerine
ganimet
verdiğim
için,
Because
I
gave
them
booty,
Hakkımda
söylediklerinizi
duydum"
I
heard
what
you
said
about
me"
Allah
size
imanı
lutfetmedimi,
God
has
not
blessed
you
with
faith,
Sizi
şereflendirip
üstün
kılmadımı,
I
have
not
honored
and
exalted
you,
Size
Allah
yardımcıları,
Allah's
helpers
to
you,
Peygamber
yardımcıları
sıfatını
vermedimi"
I
did
not
give
the
title
of
prophet's
assistants."
"Eğer
hicret
olmasaydı
ensardan
olmayı
isterdim,
"If
it
wasn't
for
the
migration,
I
would
like
to
be
ansar,
İnsanlar
bir
vadide
toplansa
sizler
başka
bir
vadide
toplansanız,
If
people
gather
in
one
valley,
if
you
gather
in
another
valley,
Ben
sizin
yanınıza
gelirdim,
sizler
benim
sırdaşımsınız."
I
would
come
to
you,
you
are
my
confidants."
"Herkez
ganimet
olarak
aldıkları
mallarıyla,
"Everyone
with
their
possessions
that
they
took
as
booty,
Koyunları
ve
develeriyle
yurtlarına
dönerken;
Returning
to
their
homes
with
their
sheep
and
camels;
Siz
Allah
Rasülü
ile
dönmeye
razı
değimlisiniz...?
You
are
not
willing
to
return
with
the
Messenger
of
Allah...?
Razıyız
Ya
Rasülallah
dediler."
They
said,
we
are
happy,
Or
the
Messenger
of
Allah."
Ama
sevgili
peygamberimiz
yine
mahsundu;
But
our
dear
prophet
was
wrong
again;
"Sözlerime
karşılık
olarak
bana
cevap
veriniz
buyurdu."
"Answer
me
in
response
to
my
words,"
he
said."
Ensarın
ileri
gelenlerinden
biri
söz
aldı;
One
of
the
elders
of
the
Ansar
took
the
word;
"Ya
Rasülallah...
"O
Messenger
of
Allah...
Biz
zülmün
içindeydik
Allah
senin
hatrına
bizi
kurtuluşa
erdirdi,
We
were
in
a
state
of
oppression,
Allah
saved
us
for
your
sake,
Biz
alevden
bir
uçurumun
yanıbaşındaydık,
We
were
next
to
a
cliff
of
flame,
Allah
senin
elinle
bizi
o
uçurumdan
kurtardı,
God
saved
us
from
that
abyss
by
your
hand,
Biz
dalalet
karanlığı
içindeydik,
We
were
in
the
darkness
of
delusion,
Allah
senin
vasıtanla
bizi
hidayet
aydınlığına
çıkardı.
Allah
has
brought
us
to
the
light
of
guidance
through
you.
Biz
rab
olarak
Allah'tan,
We
are
from
Allah
as
the
lord,
Din
olarak
islamdan,
From
Islam
as
a
religion,
Ve
peygamber
olarakta
senden
hoşnuduz
Ya
Rasülallah,
And
we
are
pleased
with
you
as
a
prophet,
O
Messenger
of
Allah,
Sen
dildiğin
gibi
davran
biz
sana
tabiyiz.
Act
as
you
wish,
we
are
subject
to
you.
O
an
ensarın
üstüne
hüzün
yağıyordu,
At
that
moment,
sadness
was
raining
down
on
the
ansar,
Gözleri
neme
bulanmıştı,
His
eyes
were
moist
with
moisture,
Kalpleri
göğüslerinden
çıkıcak
gibiydi.
Their
hearts
seemed
to
come
out
of
their
breasts.
Ve
sevgililer
sevgilisinin
sesi
titredi,
And
the
voice
of
the
beloved
of
lovers
trembled,
Ensarın
hıçkırıklarına
karıştı
sevgilinin
sesi
The
voice
of
the
beloved
mingled
with
the
sobs
of
the
Ansar
"Siz
bana
bu
şekilde
değilde,
"You
are
not
like
this
to
me,
Şöyle
mukabele
etseydiniz,
If
you
had
responded
like
this,
Yine
doğru
söylemiş
olurdunuz"
You
would
have
told
the
truth
again."
Sen
bize
kovulmuş
olarak
gelmedinmi,
Didn't
you
come
to
us
as
a
fired,
Biz
sana
kuçak
açıp
seni
barındırmadıkmı,
Did
we
not
open
a
cubicle
to
you
and
shelter
you,
Herkez
seni
yalanladığı
halde
biz
seni
doğrulamadıkmı,
Have
we
not
confirmed
you,
even
though
everyone
has
denied
you?,
Perişan
bir
haldeydin,
You
were
miserable,
Biz
sana
her
şeyimizi
seferber
edip
yardım
etmedikmi,
Didn't
we
mobilize
and
help
you
with
everything
we
had,
Böyle
deseydiniz
yine
doğru
söylemiş
olurdunuz"
If
you
had
said
that,
you
would
have
been
telling
the
truth
again."
Ensarın
cevap
vermeye
mecali
kalmamıştı,
The
Ansar
had
no
time
to
answer,
Ağlamaktan
ölücek
gibiydiler.
They
looked
like
they
were
going
to
die
of
crying.
Efendimizde
onlarla
birlikte
ağladı,
Our
master
cried
with
them,
Bilmemki
medineye
dönene
kadar
I
don't
know
until
I
get
back
to
medina
Kaç
kez
Rasülallaha
bakıp
ağladılar
How
many
times
have
they
looked
at
the
Messenger
and
cried
Kaç
kez
hamd
ettiler,
How
many
times
have
they
praised,
Böyle
biricik
peygamberleri
oldukları
için.
Because
they
are
such
unique
prophets.
Medine
Rasülallah′la
şereflenen,
Who
honored
Medina
with
the
Messenger
of
Allah,
Onun
varlığıyla
iftahar
eden
şehir
The
city
that
prides
itself
on
its
existence
Şehirlerin
kalbi,
The
heart
of
cities,
Tozuna
toprağına
canların
feda
olduğu
şehir.
The
city
where
lives
are
sacrificed
to
dust
and
soil.
Ve
ensarın
torunları
Medineli
Müslümanlar,
And
the
descendants
of
the
ansar
are
Muslims
from
Medina,
Hiç
kimsenin
yetişemediği
ufkun
sahipleri.
The
owners
of
the
horizon
that
no
one
can
keep
up
with.
Rate the translation
Only registered users can rate translations.
Attention! Feel free to leave feedback.