Lyrics and translation Tan - It Will Never Be the Same
Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
It Will Never Be the Same
Ce ne sera plus jamais pareil
Come
on.
Ooh,
yeah.
Allez
viens.
Ooh,
ouais.
Hadi.
Oh,
evet.
Hadi.
Oh,
evet.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmayacak
Asla
eskisi
gibi
olmayacak
I
call
you
up
whenever
things
go
wrong.
Je
t'appelle
à
chaque
fois
que
quelque
chose
ne
va
pas.
Bazı
şeyler
yanlış
gittiğinde
hep
seni
ararım.
Bazı
şeyler
yanlış
gittiğinde
hep
seni
ararım.
You're
always
there.
You
are
my
shoulder
to
cry
on.
Tu
es
toujours
là.
Tu
es
mon
épaule
sur
laquelle
pleurer.
Sen
hep
ordasın.
Sen
üstünde
ağladığım
omzumsun.
Sen
hep
ordasın.
Sen
üstünde
ağladığım
omzumsun.
I
can't
believe
it
took
me
quite
so
long,
Je
n'arrive
pas
à
croire
qu'il
m'ait
fallu
si
longtemps,
Bu
kadar
uzun
sürdüğüne
inanamıyorum,
Bu
kadar
uzun
sürdüğüne
inanamıyorum,
To
take
the
forbidden
step.
Pour
franchir
le
pas
interdit.
Yasak
adımı
atmanın.
Yasak
adımı
atmanın.
Is
this
something
that
I
might
regret?
Est-ce
quelque
chose
que
je
pourrais
regretter
?
Bu
pişman
olmam
gereken
bir
şey
mi?
Bu
pişman
olmam
gereken
bir
şey
mi?
(Come
on,
come
on)
(Allez
viens,
allez
viens)
(Hadi,
hadi)
(Hadi,
hadi)
Nothing
ventured
nothing
gained.
Qui
ne
tente
rien
n'a
rien.
Riske
girmeden
hiçbir
şey
kazanılmaz
Riske
girmeden
hiçbir
şey
kazanılmaz
(You
are
the
one)
(Tu
es
la
seule)
A
lonely
heart
that
can't
be
tamed.
Un
cœur
solitaire
impossible
à
apprivoiser.
Evcilleştirilemiyen
yalnız
bir
kalp.
Evcilleştirilemiyen
yalnız
bir
kalp.
(Come
on,
come
on)
(Allez
viens,
allez
viens)
(Hadi,
hadi)
(Hadi,
hadi)
I'm
hoping
that
you
feel
the
same.
J'espère
que
tu
ressens
la
même
chose.
Aynı
şeyleri
hissetmeni
umuyorum.
Aynı
şeyleri
hissetmeni
umuyorum.
This
is
something
that
I
can't
forget.
C'est
quelque
chose
que
je
ne
peux
pas
oublier.
Bu
benim
unutamadığım
bir
şey.
Bu
benim
unutamadığım
bir
şey.
[ I
thought
that
we
would
just
be
friends.
[ Je
pensais
que
nous
serions
juste
amis.
Sadece
arkadaş
olabiriz
diye
düşündüm.
Sadece
arkadaş
olabiriz
diye
düşündüm.
Things
will
never
be
the
same
again.
Rien
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Hiçbir
şey
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
Hiçbir
şey
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
It's
just
the
beginning
it's
not
the
end.
Ce
n'est
que
le
début,
ce
n'est
pas
la
fin.
Bu
sadece
başlangıç,
son
değil.
Bu
sadece
başlangıç,
son
değil.
Things
will
never
be
the
same
again.
Rien
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Hiçbir
şeyasla
eskisi
gibi
olmayacak.
Hiçbir
şeyasla
eskisi
gibi
olmayacak.
It's
not
a
secret
anymore.
Ce
n'est
plus
un
secret.
Bu
artık
bir
sır
değil.
Bu
artık
bir
sır
değil.
Now
we've
opened
up
the
door.
Maintenant,
nous
avons
ouvert
la
porte.
Şimdi
kapıyı
açtık.
Şimdi
kapıyı
açtık.
Starting
tonight
and
from
now
on,
À
partir
de
ce
soir
et
désormais,
Bu
gece
ve
bu
andan
başlayarak,
Bu
gece
ve
bu
andan
başlayarak,
We'll
never,
never
be
the
same
again.
Nous
ne
serons
plus
jamais,
jamais
pareils.
Biz
asla,
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Biz
asla,
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Eskisi
gibi
olmayacak.
]
Eskisi
gibi
olmayacak.
]
Now
I
know
that
we
were
close
before.
Maintenant,
je
sais
qu'on
était
proches
avant.
Şimdi
biliyorum,
eskiden
yakındık
Şimdi
biliyorum,
eskiden
yakındık
I'm
glad
I
realised
I
need
you
so
much
more.
Je
suis
content
d'avoir
réalisé
que
j'avais
besoin
de
toi
bien
plus
que
ça.
Sana
daha
fazla
ihtiyacım
olduğunu
farkettiğim
için
mutluyum.
Sana
daha
fazla
ihtiyacım
olduğunu
farkettiğim
için
mutluyum.
And
I
don't
care
what
everyone
will
say.
Et
je
me
fiche
de
ce
que
les
gens
diront.
Ve
başkalarının
ne
dediğini
umursamıyorum.
Ve
başkalarının
ne
dediğini
umursamıyorum.
It's
about
you
and
me.
C'est
entre
toi
et
moi.
Bu
seninle
benim
aramda.
Bu
seninle
benim
aramda.
And
we'll
never
be
the
same
again.
Et
nous
ne
serons
plus
jamais
pareils.
Ve
biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Ve
biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Nite
and
day.
Nuit
et
jour.
Gece
ve
gündüz.
Gece
ve
gündüz.
Black
beach
sand
to
red
clay.
Sable
noir
de
la
plage
à
l'argile
rouge.
Kara
sahil
kumundan
kızıl
kile.
Kara
sahil
kumundan
kızıl
kile.
The
US
to
UK,
NYC
to
LA.
Des
États-Unis
au
Royaume-Uni,
de
New
York
à
Los
Angeles.
Amerika'dan
İngiltere'ye,
New
York'tan
Los
Angeles'a
Amerika'dan
İngiltere'ye,
New
York'tan
Los
Angeles'a
From
sidewalks
to
highways.
Des
trottoirs
aux
autoroutes.
Kaldırımlardan
caddelere
Kaldırımlardan
caddelere
See
it'll
never
be
the
same
again.
Tu
vois,
ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Gör
bak
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
Gör
bak
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
What
I'm
sayin'
Ce
que
je
dis...
Her
ne
söylüyorsam,
Her
ne
söylüyorsam,
My
mind
frame
never
changed
'til
you
came
rearranged.
Mon
état
d'esprit
n'a
jamais
changé
jusqu'à
ce
que
tu
arrives
et
que
tu
me
bouleverses.
Sen
yeniden
düzelip
gelene
kadar
düşüncelerim
asla
değişmedi.
Sen
yeniden
düzelip
gelene
kadar
düşüncelerim
asla
değişmedi.
But
sometimes
it
seems
completely
forbidden,
Mais
parfois,
cela
semble
totalement
interdit,
Ama
bazen
bütünüyle
yasak
görünüyor,
Ama
bazen
bütünüyle
yasak
görünüyor,
To
discover
those
feelings
that
we
kept
so
well
hidden.
De
découvrir
ces
sentiments
que
nous
avons
si
bien
cachés.
Şimdiye
kadar
saklı
tuttuğumuz
hislerimizi
keşfetmek
Şimdiye
kadar
saklı
tuttuğumuz
hislerimizi
keşfetmek
Where
there's
no
competition,
Là
où
il
n'y
a
pas
de
compétition,
Rekabetin
olmadığı
bir
yerde,
Rekabetin
olmadığı
bir
yerde,
And
you
render
my
condition.
Et
tu
transformes
mon
état.
Sen
benim
durumuma
yardım
ettin.
Sen
benim
durumuma
yardım
ettin.
Though
improbable
it's
not
impossible.
Bien
qu'improbable,
ce
n'est
pas
impossible.
Her
ne
kadar
muhtemel
görünmese
de
imkansız
değil.
Her
ne
kadar
muhtemel
görünmese
de
imkansız
değil.
For
a
love
that
could
be
unstoppable.
Pour
un
amour
qui
pourrait
être
inarrêtable.
Durdulamayacak
bir
aşk
için.
Durdulamayacak
bir
aşk
için.
A
fine
line's
between
fate
and
destiny.
Il
y
a
une
frontière
mince
entre
le
destin
et
la
destinée.
Kısmet
ile
kader
arasında
ince
bir
çizgi
vardır.
Kısmet
ile
kader
arasında
ince
bir
çizgi
vardır.
Do
you
believe
in
the
things
that
were
just
meant
to
be?
Crois-tu
aux
choses
qui
étaient
tout
simplement
censées
être
?
Yazgıda
olan
şeylere
inanıyor
musun
Yazgıda
olan
şeylere
inanıyor
musun
When
you
tell
me
the
stories
of
your
quest
for
me.
Quand
tu
me
racontes
les
histoires
de
ta
quête
pour
moi.
Benimle
arayışının
hikayelerini
anlattığın
zaman
Benimle
arayışının
hikayelerini
anlattığın
zaman
Picturesque
is
the
picture
you
paint
effortlessly.
Pittoresque
est
l'image
que
tu
peins
sans
effort.
Pitoresk
çaba
göstermeden
çizdiğin
resimdir.
Pitoresk
çaba
göstermeden
çizdiğin
resimdir.
And
as
our
energies
mix
and
begin
to
multiply,
Et
au
fur
et
à
mesure
que
nos
énergies
se
mélangent
et
commencent
à
se
multiplier,
Ve
enerjilerimiz
karışıp
çoğalmaya
başladığında,
Ve
enerjilerimiz
karışıp
çoğalmaya
başladığında,
Everyday
situations,
they
start
to
simplify.
Les
situations
du
quotidien,
elles
commencent
à
se
simplifier.
Günlük
olaylar
kolaylaşmaya
başlar.
Günlük
olaylar
kolaylaşmaya
başlar.
So
things
will
never
be
the
same
between
you
and
I.
Donc
les
choses
ne
seront
plus
jamais
pareilles
entre
toi
et
moi.
Bu
yüzden
senin
ve
benim
aramdaki
şeyler
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
Bu
yüzden
senin
ve
benim
aramdaki
şeyler
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
We
intertwined
our
life
forces
and
now
we're
unified.
Nous
avons
entrelacé
nos
forces
vitales
et
maintenant
nous
sommes
unifiés.
Hayat
güçlerimizi
birleştirdik
ve
artık
bir
bütün
olduk.
Hayat
güçlerimizi
birleştirdik
ve
artık
bir
bütün
olduk.
(Come
on,
come
on)
(Allez
viens,
allez
viens)
(Hadi,
Hadi)
(Hadi,
Hadi)
Things
will
never
be
the
same
again.
Rien
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Hiçbir
şey
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
Hiçbir
şey
asla
eskisi
gibi
olmayacak.
(You
are
the
one)
(Tu
es
la
seule)
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmayacak.
Asla
eskisi
gibi
olmayacak.
It's
not
a
secret
anymore.
Ce
n'est
plus
un
secret.
Bu
artık
bir
sır
değil.
Bu
artık
bir
sır
değil.
We'll
never
be
the
same
again.
Nous
ne
serons
plus
jamais
pareils.
Biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
It's
not
a
secret
anymore.
Ce
n'est
plus
un
secret.
Bu
artık
bir
sır
değil.
Bu
artık
bir
sır
değil.
We'll
never
be
the
same
again.
Nous
ne
serons
plus
jamais
pareils.
Biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Biz
asla
eskisi
gibi
olmayacağız.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Asla
eskisi
gibi
olmaz.
Never
be
the
same
again.
Ce
ne
sera
plus
jamais
pareil.
Asla
eskisi
gibi
olmaz
Asla
eskisi
gibi
olmaz
Rate the translation
Only registered users can rate translations.
Writer(s): andreas bengtsen, mathias brønnum riis michelsen
Attention! Feel free to leave feedback.