Altay Kenger feat. Jan Ender Can - Hipertrans Metinleri - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Altay Kenger feat. Jan Ender Can - Hipertrans Metinleri




Hipertrans Metinleri
Hypertrans Texts
Kim yanılmaz ki
Who never errs?
Asaf da yanılır
Even Asaph makes mistakes.
Tam ortadan ikiye bölünürse
If it were split in two, right down the middle,
Yalnızlık paylaşılır
Loneliness would be shared.
Mesela ölümünün yarısını biz ölseydik
For example, if we had died half his death,
Bu kadar özlemezdik babamızı
We wouldn't miss our father so much.
Paylaşılamayan tek şey
The only thing that cannot be shared
Ölümdür
Is death.
Gerçek kaybeden
The real loser
Kaybettiğinin bilincinde olmayacak kadar ağır kaybedendir
Is the one who has lost so much that he is unaware of what he has lost.
Bunu hiçbir zaman ifade edemeyecek kadar dilsiz kalandır
Who is so speechless that he can never express it.
Kayıt dışıdır, ağıt dışıdır
It's off the record, off the lament,
Hatta gözyaşı dökebilmenin bile dışındadır
It's even beyond being able to shed a tear.
Onun gelip durduğu
When he comes and stands
Ya da başkaları tarafından getirilip bırakıldığı
Or is brought and left by others
O hissiz noktadan baktığında
From that numb point of view
Sizin dişlerinizi fırçaladığınızda duyduğunuz rahatlıkla
The difference between the relief you feel when you brush your teeth
Onun kafasına bir kurşun sıkması arasındaki
And him putting a bullet in his head
Korkunç fark sadece sıfırdır
The fear difference is just zero.
Güzel olmaktan başka gecesi yok ölümün
Death has no other night than being beautiful.
Tek anlamlı cümleler kurmuyorsan
If you don't make single-meaning sentences,
Tek anlamlı yalnızlıklar da yaşamıyorsun demektir
It means you don't live single-meaning loneliness either.
Böyle zamanlarda iyi giyinmeli ve iyi susmalı insan
At times like these, one should dress well and be quiet.
Çünkü hal böyle iken konuştuğunda
Because when you speak like this,
Kimin hangi gerçeği nerede kaybedeceği belli olmaz
You never know who will lose what truth where.
Hayat kısa falan değil
Life is not short or anything.
Aslında kuşlar da uçmuyor
Actually, birds don't fly either.
Sadece gökyüzünü gökyüzü büyüklüğünde
It's just that there are some people who can push the sky
Kimsesizliklere doğru ittirebilen bazı insanlar var
Towards the immensity of loneliness.
Kılıçsız sevin
Rejoice without a sword.
Sakın
Don't you ever
'Gitsin, unutsun, ölsün!
Say, 'Let him go, let him forget, let him die!
Belki başka hayatta başka biri' demeyin
Maybe in another life, someone else.
Hayatta yaşayabileceğiniz en büyük kişisel zafer
The greatest personal victory you can experience in life
Uğrunda ölümü göze alabileceğiniz insanın
Is that the person you would die for
Hâlâ hayatta olmasıdır
Is still alive.
Üç gün, üç gece
Three days, three nights
Bir ejderhayla seviştim
I made love to a dragon.
Üçüncü gecenin sonunda
At the end of the third night
Bu yolları inşâ eden mühendislere
To the engineers who built these roads,
Ruhumun ayarsızlığına
To the irregularity of my soul,
Ve omzumda unuttuğun diş izine
And to the tooth mark you left on my shoulder
Bildiğim bütün küfürleri ettim!
I cursed all the curses I knew!
Hasetten etime mor bir gül indi
A purple rose descended on my flesh from envy.
Dördüncü gün
On the fourth day,
Kar, kış, her bi' bok!
Snow, winter, every damn thing!
Yazmak için kağıtlara eğildiğimde
When I bend over the papers to write,
Gözlerim yüzümden düşecek gibi oluyor
My eyes feel like they're going to fall out of my face.
Bana yaşadığıma dair bir işaret gönder
Give me a sign that I'm alive,
Senle yaşadığım herhangi bir günden
From any day I lived with you,
Saatten veya saniyeden
From an hour or a second.
Ben ölüyorum şimdi
I'm dying now.
Hem de çok!
And how!
Saatlerden saniyeler yere dökülür
Hours and seconds fall to the ground,
Döküldükleri yerde karıncalara dönüşürdü
Turning into ants where they fall.
Ben seni özlerdim
I would miss you.
Yağmur seni özlerdi
The rain would miss you.
Karıncaları ölmüş bir şehir
A city of dead ants.
Yokluğun dolusu üşürdü
The fullness of your absence would be cold.
Bir gün, bir aşkta önce Romeo ölür
One day, Romeo dies first in a love.
Bir gün, başka bir aşkta Juliet
One day, Juliet in another love.
Bir gün, her ikisinin de ölmediği bir yerde
One day, somewhere where neither of them dies,
Tutar aşkın kendisi ölür
Love itself dies.
Sonra yavaş yavaş Shakespeare'i anlamaya başlarsınız
Then you slowly begin to understand Shakespeare.
Çünkü bir aşk destanını yazanın yalnızlığı
Because the loneliness of the one who writes an epic of love
Birbirlerinin ellerini tutabilen aşıkların
Is greater than the loneliness of lovers
Yalnızlığından daha büyüktür
Who can hold each other's hands.
Ağlıyorsa
If he cries,
Yeryüzünün en güzel çiçeğidir bir erkek
A man is the most beautiful flower on earth.
Çünkü içini açmıştır her gülün dışına inat
Because he has opened his heart, in defiance of every rose.
Gece geçen dersler gibidir bazı aşklar
Some loves are like lessons learned at night.
Tekrar geriye dönüp gündüz geçilse de
Even if we go back and pass them during the day,
İçimize kalan karanlıkta kimse kimseyi tanımaz
No one recognizes anyone in the darkness that remains inside us.
Gözlerin bir tanrıya ait olsaydı
If eyes belonged to a god,
Beni ortadan ikiye bölebilirdin
You could split me in two.
Lakin sen
But you,
Kendi gözlerine bile layık olmadığın için
Since you're not even worthy of your own eyes,
Bir din vardır
There is a religion,
Hâlâ yeryüzüne inmemiştir
It has not yet descended to earth.
Kulsuz ölecektir
It will die without its followers.
Senden sonra yazılar yazardım, nafile
I would write after you, in vain.
Kelimelerin arasındaki boşluklar bile
Even the spaces between the words
Parçalanıp kanardı, kesin!
Would shatter and bleed, for sure!
Sen benim gece öleceğim tek şehirsin
You are the only city where I will die at night.
Bir kez sevmek
How can one who loves once
Yalnızlığı ne kadar anlayabilir ki?
Understand loneliness?
Başarıyla tamamlanmış intiharlar
Successfully completed suicides
Gönderilmemiş mektuplar hiç tanımazken!
Unsent letters, never knowing!
Dokunmaya kıyamadığın herşeyi ona verdiğinde
When you give her everything you can't bear to touch,
Sevdiğin şarkıları, etini
Your favorite songs, your flesh,
Daha kurulmamış kahvaltı masalarını
Your breakfast tables not yet set,
Ve hatta
And even,
O'nun bile bilmediği bir o'nu, o'na verdiğinde
A 'him' that even 'he' doesn't know, when you give it to 'him',
Bir ülkeyi baştan aşağı kolaylıkla ele geçirmiş
She, who easily conquered a country from top to bottom,
Barbarların yaptıklarını yapar sana
Will do to you what barbarians did.
Kırar seni, kılıçtan ve cehennemden geçirir
She will break you, pass you through sword and hell.
Ve öyle acır ki için
And your heart will ache so much
Artık gözyaşların bile doğduğu gözleri hatırlamaz
That your tears will no longer remember the eyes they were born from.
Aşktan anladıklarımızı
When we derive what we understand about love
Hayattan anlayamadıklarımızdan çıkardığımızda
From what we don't understand about life,
Duyduğumuz intihar isteği
The suicidal urge we feel
Ömrümüzden düşlerimize kalabilen herşeydir
Is everything that can remain from our lives to our dreams.
Kimseyle
Don't play a game with anyone
Kimsenin bilmediği bir oyunu oynamayın
That no one knows.
Yağmurunu yırtmayın, duasına basmayın
Don't tear apart his rain, don't step on his prayer.
Kimsenin kalbini
Don't steal anyone's heart
Bulamayacağı bir yere gömmek için çalmayın
To bury it where it can't be found.
Aslında hayat
Actually, life
Dinler tarihinden uzun
Is longer than the history of religions,
Ölmekten kısa
Shorter than dying,
Ve rüyalarda olup biten herşeyden de tuhaftır
And stranger than anything that happens in dreams.
Anlayın!
Understand!
Tanrı'nın yarım bıraktığı işleri bana sorarsanız
If you ask me about the unfinished business of God,
Dünyada yalnızca atlar ve ağaçlar olmalıydı
There should have been only horses and trees in the world.
Senin sevdiğin kadar
As much as you love,
Sevmekte değil ki asıl sorun
The real problem is not loving,
Kuşunu uçuran kanatla birlikte düşerken
It's being able to take the whole sky to the same grave
Tüm gökyüzünü aynı mezara götürebilmekte
While falling with the wing that lets your bird fly.
Şimdi sen
Now you
Ve tüm olasılıklar
And all the possibilities
Çürümüş vişne gibi kokuyor
Smell like rotten cherries.
Ya da
Or
'Bir at
'A horse
Korktuğu uçurumu
Swallowed the abyss it feared
Korkudan yuttu'
Out of fear.'
Diyelim
Let's say
Bazıları affedilir
Some are forgiven.
Yaralı bir kavak ağacı
A wounded poplar tree
Yaralı başka bir kavak ağacının yarasına
To the wound of another wounded poplar tree
Kuş yuvası koyar gibi
Like putting a bird's nest
Gider
Goes away.
Çünkü!
Because!
Sevseniz de sevişseniz de
Whether you love or make love,
Ulaşamayacağınız kadınlar vardır
There are women you can't reach.
En sert şiirler, en derin mezarlar, en büyük kimsesizlikler
The harshest poems, the deepest graves, the greatest loneliness
Onlar susunca gelir aklınıza
Come to mind when they are silent.
Aklınız başınıza onlar gidince gelir
You come to your senses when they are gone.
Dibi çıkmış taşlar gibi yalansız ağlarsınız, ağlayacaksanız
You cry truthfully like bottomless stones, if you are going to cry.
Ölecekseniz, hiç kesintisiz öleceksiniz
If you are going to die, you will die without interruption.
Ve avuçlarının gölgesini bile özlersiniz
And you will miss even the shadow of her palms.
Artık o yoksa
Now that she is gone.
Sen 'yalnızım' diye
You howl 'I am lonely'
Uluyorsun yazdığın şiirlerde
In the poems you write.
Aynalarda bağırıyorsun
You scream in the mirrors.
Bazen bir sevgili bulup kurtulur gibi oluyorsun
Sometimes you find a lover and feel like you are saved.
Ya ben ne yapayım?
What am I supposed to do?
Hem yalnızım, hem kimsesizim
I am lonely, I am alone,
Hem de oyunları biten çocukların
And I am every evening
Evlerine dönerken sokakta unuttukları
That children whose games are over
Her akşamüstüyüm
Forget on the street as they return home.
Bazen onu
Sometimes leave her to herself
Sizi yaralaması için kendi haline bırakın
To hurt you.
Yalnızlığın hukukunun pişmanlığa
The law of loneliness has a right to regret.
Sevmenin merhametinin de
And the mercy of love
Uzaklara, söylenmeyecek sözlere
Has a need for distances, for words not to be spoken,
Ve bir hayalde de olsa
And for the blood it will shed, even if in a dream.
Dökeceği kana ihtiyacı vardır çünkü
Because
Bu biraz, Eugene O'Neill'in kendini alkolle vurmasına benzeyen
This is a bit like Eugene O'Neill shooting himself with alcohol.
Bu biraz, Martin Eden'in intiharla biten hayatına benzeyen
This is a bit like Martin Eden's life ending in suicide.
Bu biraz, sararmış çocukların bir sonbahar kıyısına vurduğunda
This is a bit like the guilt geography books feel
Coğrafya kitaplarının duyduğu suçluluğa benzeyen
When yellowed children hit an autumn shore.
O tüm soruları
When she asks you all those questions
Şimdi mağlup olanlar ve yarın olacak olanlar
That the defeated of today and those of tomorrow
Size sorduğunda
Ask,
Dünya kuruldu kurulalı
Since the world began
İnsanlıktan insanlığa
From humanity to humanity
Hâlâ bir gemi gelmiyor
A ship still hasn't arrived.
Demektir!
It means!
Bir gün
One day,
Kasap dükkanları kalktığında caddelerden
When butcher shops are gone from the streets,
Öyle bir yer elbette var!
There is such a place, I swear!
En az senin kadar güzel
At least as beautiful as you.
Avuçlarımı tarihten yüzün kessin ki
May history strike my palms from your face,
Bizim gibilerin gidebileceği bir yer var!
There is a place where people like us can go!
Bazen işler yolunda gitmez
Sometimes things don't go well.
Her şey üst üste gelir, alt alta kalır
Everything piles up, you get buried underneath.
Yol uzar, para biter, hasret kalınlaşır
The road gets longer, the money runs out, the longing thickens.
Uzaktasınızdır, konuşacak kimse yoktur
You are far away, there is no one to talk to.
Konuşacak birileri varsa da onlar size uzaktır
If there are people to talk to, they are far away from you.
Haykırmak istersiniz
You want to scream,
Kudurmuş köpekler gibi haykıran trenler gibi haykırmak
To scream like rabid dogs, like trains screaming.
İstersiniz
You wish
Yalnızlığınız raydan çıkar, üşürsünüz
Your loneliness would derail, you would freeze.
Oturup parmaklarınızı yemek bile içinizi ısıtmaz
Even sitting and eating your fingers wouldn't warm you up.
Sonra biri gelir, bir haber ya da bir mektup
Then someone comes along, a piece of news or a letter,
Sevdiğiniz bütün güzel şarkıları
And pours all the beautiful songs you love
Yüzünüze döker gibi size 'seni anlıyorum' der
On your face as if to say 'I understand you'.
Bazen işler yolunda gitmez
Sometimes things don't go well.
Ama bazen de
But sometimes
Yan yana gelmiş iki kelime
Two words side by side
Ölmemek için en iyi nedendir
Are the best reason not to die.
Aramızdaki mesafe mutlulukla kapanmadan
Before the distance between us is closed with happiness,
Ölürsem beni gözlerine göm!
If I die, bury me in your eyes!
Aynaya her bakışında seni ben de görebileyim
Every time you look in the mirror, I want to see you too.
Ama yaşıyorsam özür dilerim
But if I live, I apologize.
Boşuna dikmeye uğraşmışım rakılarla yaramı
I tried in vain to sew my wounds with raki.
O zaman hayat kör!
Then life is blind!
Şimdi senin gece sesli memeuçlarınla
Now, if flocks of dead letters are scattering all over the world
Benim parçalanmış alt dudağım arasından
Between your night-sounding nipples
Ölü mektup sürüleri dağılıyorsa dünyanın dört bir yanına
And my torn lower lip,
Gör! Kader diye bir şey yoktur!
See! There is no such thing as destiny!
Barbarlık ehli babalardan olanlarla
There are only those born of barbaric fathers
Hayatları analarının rahmindeyken çalınmışlar vardır sadece
And those whose lives were stolen while they were still in their mothers' wombs.
İşte sevgilim!
Here you go, my love!
Bizim ahiretimiz budur!
This is our afterlife!
Kıyametimiz de bu!
This is our apocalypse!
İyiyim de bana!
Tell me I'm fine!
Ben kumara alışkın değilim
I'm not used to gambling.
Yüreğim zar tutmasını bilmez
My heart doesn't know how to hold dice.
Parasız ve arsız bir çocuğun
Like a penniless and shameless child
İlkokul defterini kaplar gibi iyiyim de bana!
Closes his elementary school notebook, tell me I'm fine!
Cam adamlar fazla yaşamaz!
Glass men don't live long!
Aşk, birkaç gün için de olsa, olsun
Love, even if it's for a few days, let it be.
Son kapı hep belli
The last door is always known.
Hepimiz bu dünyaya hayatımızı kaybetmek için geldik
We all came to this world to lose our lives.
Ne bir Solingen usturası istiyorum
I don't want a Solingen razor,
Ne de Bursa dökümü çelik bir bıçak
Nor a Bursa cast steel knife.
Tenimi ruhun kesecekse
If my soul is going to cut my skin,
Evden kaçmış bir çocuğun
It can only cut with the passion
Sokaklarda geçirdiği ilk gecenin
Of a runaway child's
Hırsıyla kesebilir ancak
First night on the streets.
Yaralı bir atı vurmak
To shoot a wounded horse
İyiliktir
Is kindness.
İçinde merhamet bulunmayan bir iyilik
A kindness devoid of mercy.
Yaralı bir aşığı vurmaksa
To shoot a wounded lover
Kötülüktür
Is evil.
İçinde merhamet olan bir kötülük
An evil full of mercy.
Ne zaman bir şehirde bir mezarlık görsem
Whenever I see a cemetery in a city,
Gülüp geçiyorum kalbime
I laugh at my heart.
Bunu öğrenmek de ömrümden kalbimi aldı
Learning this has also taken my heart from my life.
Ve herkes, herkesten alacaklıdır
And everyone is owed by everyone else.
Yalnızlık yoluyla bulaşıcı bir hastalıkken intihar
Loneliness is a contagious disease, while suicide...
Başkalarının kırıp döktüğü kadınların
Men who have to be mechanics
Tamircisi olmak zorunda kalan adamlar
Of women broken by others
Aynı zamanda kendilerini de
Would at the same time be victims
Görünmez gözlerle gören
Of those misfortunes, seeing themselves
O mutsuzlukların kurbanı olurlardı
With invisible eyes.
Aslında geçmiş hiç geçmemiştir
Actually, the past has never passed.
Elinde bir hançer, bir yerlere gizlediği bir iki işaret
With a dagger in its hand, a sign or two hidden somewhere,
Ve dilinde zamansız söylenecek bir cümleyle
And a timeless sentence on its tongue,
Hep buradadır
It's always here.
Zaten siz ne kadar iyi niyetli olursanız olun
Anyway, no matter how well-intentioned you are,
Hâtıralara tutuna tutuna başkasının ölümünü ölmeye çalışan
The one who tries to die someone else's death by clinging to memories,
Sonunda bunu becerse bile yine kendi mezarına gömülür
Even if he succeeds in the end, he is still buried in his own grave.
Bir yıkım söz konusu olduğunda
When it comes to destruction,
Mayakovski'yi tercih ederim, Puşkin'i değil
I prefer Mayakovsky to Pushkin.
Bir aynaya sır olabilenler için
For those who can be a secret to a mirror,
Tüm diyaloglar ve düellolar boşunadır
All dialogues and duels are in vain.
Hikayenin başından sonuna doğru bakarsak
Looking from the beginning of the story to the end,
Ben haklıyım
I am right.
Hikayenin sonundan başına doğru bakarsak
Looking from the end of the story to the beginning,
Sen haklısın
You are right.
Ama birileri
But if someone
Hikayenin kalbinde duran insafla
With the fairness that stands in the heart of the story
İkimizin de yüzüne bakarsa
Looks at both of our faces,
İşte o an
That's when
Aynı evi soyarken
We are as shocked as two thieves
Yanlışlıkla birbirlerini bıçaklamış
Who accidentally stabbed each other
İki hırsız kadar şaşkınız
While robbing the same house.
Farkında mısın?
Do you realize?
Rüzgarın konuşmak için
When I learned that the wind
Ağaçlara gitmesi gerektiğini öğrendiğimde
Had to go to the trees to speak,
Artık çok geçti
It was too late.
Belirtisiz nesnelerle dolu
The world was like a black garbage bag
Siyah bir çöp poşetine benziyordu dünya
Full of unsigned objects,
Ve son yağmur
And the last rain
Yaşlı bir adamın ayakkabılarını giyip
Put on an old man's shoes
Ormandan uzaklaştı
And walked away from the forest.
Kalbim, katilim benim!
My heart, you are my murderer!
Seni de affettim!
I forgive you too!





Writer(s): Altay Kenger, Jan Ender Can


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.