Paroles et traduction Altay Kenger feat. Jan Ender Can - Hipertrans Metinleri
Hipertrans Metinleri
Hypertrans Texts
Kim
yanılmaz
ki
Who
never
errs?
Asaf
da
yanılır
Even
Asaph
makes
mistakes.
Tam
ortadan
ikiye
bölünürse
If
it
were
split
in
two,
right
down
the
middle,
Yalnızlık
paylaşılır
Loneliness
would
be
shared.
Mesela
ölümünün
yarısını
biz
ölseydik
For
example,
if
we
had
died
half
his
death,
Bu
kadar
özlemezdik
babamızı
We
wouldn't
miss
our
father
so
much.
Paylaşılamayan
tek
şey
The
only
thing
that
cannot
be
shared
Gerçek
kaybeden
The
real
loser
Kaybettiğinin
bilincinde
olmayacak
kadar
ağır
kaybedendir
Is
the
one
who
has
lost
so
much
that
he
is
unaware
of
what
he
has
lost.
Bunu
hiçbir
zaman
ifade
edemeyecek
kadar
dilsiz
kalandır
Who
is
so
speechless
that
he
can
never
express
it.
Kayıt
dışıdır,
ağıt
dışıdır
It's
off
the
record,
off
the
lament,
Hatta
gözyaşı
dökebilmenin
bile
dışındadır
It's
even
beyond
being
able
to
shed
a
tear.
Onun
gelip
durduğu
When
he
comes
and
stands
Ya
da
başkaları
tarafından
getirilip
bırakıldığı
Or
is
brought
and
left
by
others
O
hissiz
noktadan
baktığında
From
that
numb
point
of
view
Sizin
dişlerinizi
fırçaladığınızda
duyduğunuz
rahatlıkla
The
difference
between
the
relief
you
feel
when
you
brush
your
teeth
Onun
kafasına
bir
kurşun
sıkması
arasındaki
And
him
putting
a
bullet
in
his
head
Korkunç
fark
sadece
sıfırdır
The
fear
difference
is
just
zero.
Güzel
olmaktan
başka
gecesi
yok
ölümün
Death
has
no
other
night
than
being
beautiful.
Tek
anlamlı
cümleler
kurmuyorsan
If
you
don't
make
single-meaning
sentences,
Tek
anlamlı
yalnızlıklar
da
yaşamıyorsun
demektir
It
means
you
don't
live
single-meaning
loneliness
either.
Böyle
zamanlarda
iyi
giyinmeli
ve
iyi
susmalı
insan
At
times
like
these,
one
should
dress
well
and
be
quiet.
Çünkü
hal
böyle
iken
konuştuğunda
Because
when
you
speak
like
this,
Kimin
hangi
gerçeği
nerede
kaybedeceği
belli
olmaz
You
never
know
who
will
lose
what
truth
where.
Hayat
kısa
falan
değil
Life
is
not
short
or
anything.
Aslında
kuşlar
da
uçmuyor
Actually,
birds
don't
fly
either.
Sadece
gökyüzünü
gökyüzü
büyüklüğünde
It's
just
that
there
are
some
people
who
can
push
the
sky
Kimsesizliklere
doğru
ittirebilen
bazı
insanlar
var
Towards
the
immensity
of
loneliness.
Kılıçsız
sevin
Rejoice
without
a
sword.
'Gitsin,
unutsun,
ölsün!
Say,
'Let
him
go,
let
him
forget,
let
him
die!
Belki
başka
hayatta
başka
biri'
demeyin
Maybe
in
another
life,
someone
else.
Hayatta
yaşayabileceğiniz
en
büyük
kişisel
zafer
The
greatest
personal
victory
you
can
experience
in
life
Uğrunda
ölümü
göze
alabileceğiniz
insanın
Is
that
the
person
you
would
die
for
Hâlâ
hayatta
olmasıdır
Is
still
alive.
Üç
gün,
üç
gece
Three
days,
three
nights
Bir
ejderhayla
seviştim
I
made
love
to
a
dragon.
Üçüncü
gecenin
sonunda
At
the
end
of
the
third
night
Bu
yolları
inşâ
eden
mühendislere
To
the
engineers
who
built
these
roads,
Ruhumun
ayarsızlığına
To
the
irregularity
of
my
soul,
Ve
omzumda
unuttuğun
diş
izine
And
to
the
tooth
mark
you
left
on
my
shoulder
Bildiğim
bütün
küfürleri
ettim!
I
cursed
all
the
curses
I
knew!
Hasetten
etime
mor
bir
gül
indi
A
purple
rose
descended
on
my
flesh
from
envy.
Dördüncü
gün
On
the
fourth
day,
Kar,
kış,
her
bi'
bok!
Snow,
winter,
every
damn
thing!
Yazmak
için
kağıtlara
eğildiğimde
When
I
bend
over
the
papers
to
write,
Gözlerim
yüzümden
düşecek
gibi
oluyor
My
eyes
feel
like
they're
going
to
fall
out
of
my
face.
Bana
yaşadığıma
dair
bir
işaret
gönder
Give
me
a
sign
that
I'm
alive,
Senle
yaşadığım
herhangi
bir
günden
From
any
day
I
lived
with
you,
Saatten
veya
saniyeden
From
an
hour
or
a
second.
Ben
ölüyorum
şimdi
I'm
dying
now.
Saatlerden
saniyeler
yere
dökülür
Hours
and
seconds
fall
to
the
ground,
Döküldükleri
yerde
karıncalara
dönüşürdü
Turning
into
ants
where
they
fall.
Ben
seni
özlerdim
I
would
miss
you.
Yağmur
seni
özlerdi
The
rain
would
miss
you.
Karıncaları
ölmüş
bir
şehir
A
city
of
dead
ants.
Yokluğun
dolusu
üşürdü
The
fullness
of
your
absence
would
be
cold.
Bir
gün,
bir
aşkta
önce
Romeo
ölür
One
day,
Romeo
dies
first
in
a
love.
Bir
gün,
başka
bir
aşkta
Juliet
One
day,
Juliet
in
another
love.
Bir
gün,
her
ikisinin
de
ölmediği
bir
yerde
One
day,
somewhere
where
neither
of
them
dies,
Tutar
aşkın
kendisi
ölür
Love
itself
dies.
Sonra
yavaş
yavaş
Shakespeare'i
anlamaya
başlarsınız
Then
you
slowly
begin
to
understand
Shakespeare.
Çünkü
bir
aşk
destanını
yazanın
yalnızlığı
Because
the
loneliness
of
the
one
who
writes
an
epic
of
love
Birbirlerinin
ellerini
tutabilen
aşıkların
Is
greater
than
the
loneliness
of
lovers
Yalnızlığından
daha
büyüktür
Who
can
hold
each
other's
hands.
Yeryüzünün
en
güzel
çiçeğidir
bir
erkek
A
man
is
the
most
beautiful
flower
on
earth.
Çünkü
içini
açmıştır
her
gülün
dışına
inat
Because
he
has
opened
his
heart,
in
defiance
of
every
rose.
Gece
geçen
dersler
gibidir
bazı
aşklar
Some
loves
are
like
lessons
learned
at
night.
Tekrar
geriye
dönüp
gündüz
geçilse
de
Even
if
we
go
back
and
pass
them
during
the
day,
İçimize
kalan
karanlıkta
kimse
kimseyi
tanımaz
No
one
recognizes
anyone
in
the
darkness
that
remains
inside
us.
Gözlerin
bir
tanrıya
ait
olsaydı
If
eyes
belonged
to
a
god,
Beni
ortadan
ikiye
bölebilirdin
You
could
split
me
in
two.
Kendi
gözlerine
bile
layık
olmadığın
için
Since
you're
not
even
worthy
of
your
own
eyes,
Bir
din
vardır
There
is
a
religion,
Hâlâ
yeryüzüne
inmemiştir
It
has
not
yet
descended
to
earth.
Kulsuz
ölecektir
It
will
die
without
its
followers.
Senden
sonra
yazılar
yazardım,
nafile
I
would
write
after
you,
in
vain.
Kelimelerin
arasındaki
boşluklar
bile
Even
the
spaces
between
the
words
Parçalanıp
kanardı,
kesin!
Would
shatter
and
bleed,
for
sure!
Sen
benim
gece
öleceğim
tek
şehirsin
You
are
the
only
city
where
I
will
die
at
night.
Bir
kez
sevmek
How
can
one
who
loves
once
Yalnızlığı
ne
kadar
anlayabilir
ki?
Understand
loneliness?
Başarıyla
tamamlanmış
intiharlar
Successfully
completed
suicides
Gönderilmemiş
mektuplar
hiç
tanımazken!
Unsent
letters,
never
knowing!
Dokunmaya
kıyamadığın
herşeyi
ona
verdiğinde
When
you
give
her
everything
you
can't
bear
to
touch,
Sevdiğin
şarkıları,
etini
Your
favorite
songs,
your
flesh,
Daha
kurulmamış
kahvaltı
masalarını
Your
breakfast
tables
not
yet
set,
O'nun
bile
bilmediği
bir
o'nu,
o'na
verdiğinde
A
'him'
that
even
'he'
doesn't
know,
when
you
give
it
to
'him',
Bir
ülkeyi
baştan
aşağı
kolaylıkla
ele
geçirmiş
She,
who
easily
conquered
a
country
from
top
to
bottom,
Barbarların
yaptıklarını
yapar
sana
Will
do
to
you
what
barbarians
did.
Kırar
seni,
kılıçtan
ve
cehennemden
geçirir
She
will
break
you,
pass
you
through
sword
and
hell.
Ve
öyle
acır
ki
için
And
your
heart
will
ache
so
much
Artık
gözyaşların
bile
doğduğu
gözleri
hatırlamaz
That
your
tears
will
no
longer
remember
the
eyes
they
were
born
from.
Aşktan
anladıklarımızı
When
we
derive
what
we
understand
about
love
Hayattan
anlayamadıklarımızdan
çıkardığımızda
From
what
we
don't
understand
about
life,
Duyduğumuz
intihar
isteği
The
suicidal
urge
we
feel
Ömrümüzden
düşlerimize
kalabilen
herşeydir
Is
everything
that
can
remain
from
our
lives
to
our
dreams.
Kimseyle
Don't
play
a
game
with
anyone
Kimsenin
bilmediği
bir
oyunu
oynamayın
That
no
one
knows.
Yağmurunu
yırtmayın,
duasına
basmayın
Don't
tear
apart
his
rain,
don't
step
on
his
prayer.
Kimsenin
kalbini
Don't
steal
anyone's
heart
Bulamayacağı
bir
yere
gömmek
için
çalmayın
To
bury
it
where
it
can't
be
found.
Aslında
hayat
Actually,
life
Dinler
tarihinden
uzun
Is
longer
than
the
history
of
religions,
Ölmekten
kısa
Shorter
than
dying,
Ve
rüyalarda
olup
biten
herşeyden
de
tuhaftır
And
stranger
than
anything
that
happens
in
dreams.
Tanrı'nın
yarım
bıraktığı
işleri
bana
sorarsanız
If
you
ask
me
about
the
unfinished
business
of
God,
Dünyada
yalnızca
atlar
ve
ağaçlar
olmalıydı
There
should
have
been
only
horses
and
trees
in
the
world.
Senin
sevdiğin
kadar
As
much
as
you
love,
Sevmekte
değil
ki
asıl
sorun
The
real
problem
is
not
loving,
Kuşunu
uçuran
kanatla
birlikte
düşerken
It's
being
able
to
take
the
whole
sky
to
the
same
grave
Tüm
gökyüzünü
aynı
mezara
götürebilmekte
While
falling
with
the
wing
that
lets
your
bird
fly.
Ve
tüm
olasılıklar
And
all
the
possibilities
Çürümüş
vişne
gibi
kokuyor
Smell
like
rotten
cherries.
Korktuğu
uçurumu
Swallowed
the
abyss
it
feared
Korkudan
yuttu'
Out
of
fear.'
Bazıları
affedilir
Some
are
forgiven.
Yaralı
bir
kavak
ağacı
A
wounded
poplar
tree
Yaralı
başka
bir
kavak
ağacının
yarasına
To
the
wound
of
another
wounded
poplar
tree
Kuş
yuvası
koyar
gibi
Like
putting
a
bird's
nest
Sevseniz
de
sevişseniz
de
Whether
you
love
or
make
love,
Ulaşamayacağınız
kadınlar
vardır
There
are
women
you
can't
reach.
En
sert
şiirler,
en
derin
mezarlar,
en
büyük
kimsesizlikler
The
harshest
poems,
the
deepest
graves,
the
greatest
loneliness
Onlar
susunca
gelir
aklınıza
Come
to
mind
when
they
are
silent.
Aklınız
başınıza
onlar
gidince
gelir
You
come
to
your
senses
when
they
are
gone.
Dibi
çıkmış
taşlar
gibi
yalansız
ağlarsınız,
ağlayacaksanız
You
cry
truthfully
like
bottomless
stones,
if
you
are
going
to
cry.
Ölecekseniz,
hiç
kesintisiz
öleceksiniz
If
you
are
going
to
die,
you
will
die
without
interruption.
Ve
avuçlarının
gölgesini
bile
özlersiniz
And
you
will
miss
even
the
shadow
of
her
palms.
Artık
o
yoksa
Now
that
she
is
gone.
Sen
'yalnızım'
diye
You
howl
'I
am
lonely'
Uluyorsun
yazdığın
şiirlerde
In
the
poems
you
write.
Aynalarda
bağırıyorsun
You
scream
in
the
mirrors.
Bazen
bir
sevgili
bulup
kurtulur
gibi
oluyorsun
Sometimes
you
find
a
lover
and
feel
like
you
are
saved.
Ya
ben
ne
yapayım?
What
am
I
supposed
to
do?
Hem
yalnızım,
hem
kimsesizim
I
am
lonely,
I
am
alone,
Hem
de
oyunları
biten
çocukların
And
I
am
every
evening
Evlerine
dönerken
sokakta
unuttukları
That
children
whose
games
are
over
Her
akşamüstüyüm
Forget
on
the
street
as
they
return
home.
Bazen
onu
Sometimes
leave
her
to
herself
Sizi
yaralaması
için
kendi
haline
bırakın
To
hurt
you.
Yalnızlığın
hukukunun
pişmanlığa
The
law
of
loneliness
has
a
right
to
regret.
Sevmenin
merhametinin
de
And
the
mercy
of
love
Uzaklara,
söylenmeyecek
sözlere
Has
a
need
for
distances,
for
words
not
to
be
spoken,
Ve
bir
hayalde
de
olsa
And
for
the
blood
it
will
shed,
even
if
in
a
dream.
Dökeceği
kana
ihtiyacı
vardır
çünkü
Because
Bu
biraz,
Eugene
O'Neill'in
kendini
alkolle
vurmasına
benzeyen
This
is
a
bit
like
Eugene
O'Neill
shooting
himself
with
alcohol.
Bu
biraz,
Martin
Eden'in
intiharla
biten
hayatına
benzeyen
This
is
a
bit
like
Martin
Eden's
life
ending
in
suicide.
Bu
biraz,
sararmış
çocukların
bir
sonbahar
kıyısına
vurduğunda
This
is
a
bit
like
the
guilt
geography
books
feel
Coğrafya
kitaplarının
duyduğu
suçluluğa
benzeyen
When
yellowed
children
hit
an
autumn
shore.
O
tüm
soruları
When
she
asks
you
all
those
questions
Şimdi
mağlup
olanlar
ve
yarın
olacak
olanlar
That
the
defeated
of
today
and
those
of
tomorrow
Dünya
kuruldu
kurulalı
Since
the
world
began
İnsanlıktan
insanlığa
From
humanity
to
humanity
Hâlâ
bir
gemi
gelmiyor
A
ship
still
hasn't
arrived.
Kasap
dükkanları
kalktığında
caddelerden
When
butcher
shops
are
gone
from
the
streets,
Öyle
bir
yer
elbette
var!
There
is
such
a
place,
I
swear!
En
az
senin
kadar
güzel
At
least
as
beautiful
as
you.
Avuçlarımı
tarihten
yüzün
kessin
ki
May
history
strike
my
palms
from
your
face,
Bizim
gibilerin
gidebileceği
bir
yer
var!
There
is
a
place
where
people
like
us
can
go!
Bazen
işler
yolunda
gitmez
Sometimes
things
don't
go
well.
Her
şey
üst
üste
gelir,
alt
alta
kalır
Everything
piles
up,
you
get
buried
underneath.
Yol
uzar,
para
biter,
hasret
kalınlaşır
The
road
gets
longer,
the
money
runs
out,
the
longing
thickens.
Uzaktasınızdır,
konuşacak
kimse
yoktur
You
are
far
away,
there
is
no
one
to
talk
to.
Konuşacak
birileri
varsa
da
onlar
size
uzaktır
If
there
are
people
to
talk
to,
they
are
far
away
from
you.
Haykırmak
istersiniz
You
want
to
scream,
Kudurmuş
köpekler
gibi
haykıran
trenler
gibi
haykırmak
To
scream
like
rabid
dogs,
like
trains
screaming.
Yalnızlığınız
raydan
çıkar,
üşürsünüz
Your
loneliness
would
derail,
you
would
freeze.
Oturup
parmaklarınızı
yemek
bile
içinizi
ısıtmaz
Even
sitting
and
eating
your
fingers
wouldn't
warm
you
up.
Sonra
biri
gelir,
bir
haber
ya
da
bir
mektup
Then
someone
comes
along,
a
piece
of
news
or
a
letter,
Sevdiğiniz
bütün
güzel
şarkıları
And
pours
all
the
beautiful
songs
you
love
Yüzünüze
döker
gibi
size
'seni
anlıyorum'
der
On
your
face
as
if
to
say
'I
understand
you'.
Bazen
işler
yolunda
gitmez
Sometimes
things
don't
go
well.
Ama
bazen
de
But
sometimes
Yan
yana
gelmiş
iki
kelime
Two
words
side
by
side
Ölmemek
için
en
iyi
nedendir
Are
the
best
reason
not
to
die.
Aramızdaki
mesafe
mutlulukla
kapanmadan
Before
the
distance
between
us
is
closed
with
happiness,
Ölürsem
beni
gözlerine
göm!
If
I
die,
bury
me
in
your
eyes!
Aynaya
her
bakışında
seni
ben
de
görebileyim
Every
time
you
look
in
the
mirror,
I
want
to
see
you
too.
Ama
yaşıyorsam
özür
dilerim
But
if
I
live,
I
apologize.
Boşuna
dikmeye
uğraşmışım
rakılarla
yaramı
I
tried
in
vain
to
sew
my
wounds
with
raki.
O
zaman
hayat
kör!
Then
life
is
blind!
Şimdi
senin
gece
sesli
memeuçlarınla
Now,
if
flocks
of
dead
letters
are
scattering
all
over
the
world
Benim
parçalanmış
alt
dudağım
arasından
Between
your
night-sounding
nipples
Ölü
mektup
sürüleri
dağılıyorsa
dünyanın
dört
bir
yanına
And
my
torn
lower
lip,
Gör!
Kader
diye
bir
şey
yoktur!
See!
There
is
no
such
thing
as
destiny!
Barbarlık
ehli
babalardan
olanlarla
There
are
only
those
born
of
barbaric
fathers
Hayatları
analarının
rahmindeyken
çalınmışlar
vardır
sadece
And
those
whose
lives
were
stolen
while
they
were
still
in
their
mothers'
wombs.
İşte
sevgilim!
Here
you
go,
my
love!
Bizim
ahiretimiz
budur!
This
is
our
afterlife!
Kıyametimiz
de
bu!
This
is
our
apocalypse!
İyiyim
de
bana!
Tell
me
I'm
fine!
Ben
kumara
alışkın
değilim
I'm
not
used
to
gambling.
Yüreğim
zar
tutmasını
bilmez
My
heart
doesn't
know
how
to
hold
dice.
Parasız
ve
arsız
bir
çocuğun
Like
a
penniless
and
shameless
child
İlkokul
defterini
kaplar
gibi
iyiyim
de
bana!
Closes
his
elementary
school
notebook,
tell
me
I'm
fine!
Cam
adamlar
fazla
yaşamaz!
Glass
men
don't
live
long!
Aşk,
birkaç
gün
için
de
olsa,
olsun
Love,
even
if
it's
for
a
few
days,
let
it
be.
Son
kapı
hep
belli
The
last
door
is
always
known.
Hepimiz
bu
dünyaya
hayatımızı
kaybetmek
için
geldik
We
all
came
to
this
world
to
lose
our
lives.
Ne
bir
Solingen
usturası
istiyorum
I
don't
want
a
Solingen
razor,
Ne
de
Bursa
dökümü
çelik
bir
bıçak
Nor
a
Bursa
cast
steel
knife.
Tenimi
ruhun
kesecekse
If
my
soul
is
going
to
cut
my
skin,
Evden
kaçmış
bir
çocuğun
It
can
only
cut
with
the
passion
Sokaklarda
geçirdiği
ilk
gecenin
Of
a
runaway
child's
Hırsıyla
kesebilir
ancak
First
night
on
the
streets.
Yaralı
bir
atı
vurmak
To
shoot
a
wounded
horse
İçinde
merhamet
bulunmayan
bir
iyilik
A
kindness
devoid
of
mercy.
Yaralı
bir
aşığı
vurmaksa
To
shoot
a
wounded
lover
İçinde
merhamet
olan
bir
kötülük
An
evil
full
of
mercy.
Ne
zaman
bir
şehirde
bir
mezarlık
görsem
Whenever
I
see
a
cemetery
in
a
city,
Gülüp
geçiyorum
kalbime
I
laugh
at
my
heart.
Bunu
öğrenmek
de
ömrümden
kalbimi
aldı
Learning
this
has
also
taken
my
heart
from
my
life.
Ve
herkes,
herkesten
alacaklıdır
And
everyone
is
owed
by
everyone
else.
Yalnızlık
yoluyla
bulaşıcı
bir
hastalıkken
intihar
Loneliness
is
a
contagious
disease,
while
suicide...
Başkalarının
kırıp
döktüğü
kadınların
Men
who
have
to
be
mechanics
Tamircisi
olmak
zorunda
kalan
adamlar
Of
women
broken
by
others
Aynı
zamanda
kendilerini
de
Would
at
the
same
time
be
victims
Görünmez
gözlerle
gören
Of
those
misfortunes,
seeing
themselves
O
mutsuzlukların
kurbanı
olurlardı
With
invisible
eyes.
Aslında
geçmiş
hiç
geçmemiştir
Actually,
the
past
has
never
passed.
Elinde
bir
hançer,
bir
yerlere
gizlediği
bir
iki
işaret
With
a
dagger
in
its
hand,
a
sign
or
two
hidden
somewhere,
Ve
dilinde
zamansız
söylenecek
bir
cümleyle
And
a
timeless
sentence
on
its
tongue,
Hep
buradadır
It's
always
here.
Zaten
siz
ne
kadar
iyi
niyetli
olursanız
olun
Anyway,
no
matter
how
well-intentioned
you
are,
Hâtıralara
tutuna
tutuna
başkasının
ölümünü
ölmeye
çalışan
The
one
who
tries
to
die
someone
else's
death
by
clinging
to
memories,
Sonunda
bunu
becerse
bile
yine
kendi
mezarına
gömülür
Even
if
he
succeeds
in
the
end,
he
is
still
buried
in
his
own
grave.
Bir
yıkım
söz
konusu
olduğunda
When
it
comes
to
destruction,
Mayakovski'yi
tercih
ederim,
Puşkin'i
değil
I
prefer
Mayakovsky
to
Pushkin.
Bir
aynaya
sır
olabilenler
için
For
those
who
can
be
a
secret
to
a
mirror,
Tüm
diyaloglar
ve
düellolar
boşunadır
All
dialogues
and
duels
are
in
vain.
Hikayenin
başından
sonuna
doğru
bakarsak
Looking
from
the
beginning
of
the
story
to
the
end,
Hikayenin
sonundan
başına
doğru
bakarsak
Looking
from
the
end
of
the
story
to
the
beginning,
Sen
haklısın
You
are
right.
Ama
birileri
But
if
someone
Hikayenin
kalbinde
duran
insafla
With
the
fairness
that
stands
in
the
heart
of
the
story
İkimizin
de
yüzüne
bakarsa
Looks
at
both
of
our
faces,
Aynı
evi
soyarken
We
are
as
shocked
as
two
thieves
Yanlışlıkla
birbirlerini
bıçaklamış
Who
accidentally
stabbed
each
other
İki
hırsız
kadar
şaşkınız
While
robbing
the
same
house.
Farkında
mısın?
Do
you
realize?
Rüzgarın
konuşmak
için
When
I
learned
that
the
wind
Ağaçlara
gitmesi
gerektiğini
öğrendiğimde
Had
to
go
to
the
trees
to
speak,
Artık
çok
geçti
It
was
too
late.
Belirtisiz
nesnelerle
dolu
The
world
was
like
a
black
garbage
bag
Siyah
bir
çöp
poşetine
benziyordu
dünya
Full
of
unsigned
objects,
Ve
son
yağmur
And
the
last
rain
Yaşlı
bir
adamın
ayakkabılarını
giyip
Put
on
an
old
man's
shoes
Ormandan
uzaklaştı
And
walked
away
from
the
forest.
Kalbim,
katilim
benim!
My
heart,
you
are
my
murderer!
Seni
de
affettim!
I
forgive
you
too!
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): Altay Kenger, Jan Ender Can
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.