Bedirhan Gökçe feat. Hakan Altun - Farkında mısın? - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Bedirhan Gökçe feat. Hakan Altun - Farkında mısın?




Farkında mısın?
Are you aware?
Farkında mısın?
Are you aware?
Bize ait cümleler kurmaktan,
We are so incapable of,
Ne kadar da aciz kaldık son günlerde,
Forming sentences that belong to us, lately,
Bırak seni seviyorum demeyi,
Let alone saying I love you,
Bir günaydını bile çok görür olduk birbirimize,
We even find it hard to say good morning to each other,
Tükenen,tükenen sevgimiz mi?
Is it our love that is exhausted, exhausted?
Yoksa,yoksa dilimiz mi varmıyor?
Or, or is our tongue failing us?
Ne sen bana iyi misin,diyorsun,
Are you alright, you say,
Ne ben sana bir günaydın,
And I reply good morning,
Bıçak açmıyor ağzımızı,farkında mısın?
We can't bring ourselves to speak, are you aware?
Yavan kelimelere başvurmamız sebepsiz değil,
It is not without reason that we resort to bland words,
Saçlarını bile taramıyorsun eskisi gibi,
You don't even comb your hair like you used to,
Benimse içimden gelmiyor traş olmak,
And I don't feel like shaving,
Eskiden,daha zili çalmadan açardın kapıyı,
You used to open the door before I even rang the bell,
Kokunu ta aşağılardan duydum,derdin
I could smell your scent from downstairs, you'd say,
Özledim,derdin
I missed you, you'd say,
Kısar gözlerini ya sen,ya sen,derdin
You'd narrow your eyes and say, you, you, you,
Öylece sarılıp kalırdık kapı eşiğinde,
We would stay embraced at the doorway,
Offf,
Oh,
Kaç gecedir koltuğun bir kenarında uyuyup kalıyorum,
I've been sleeping on the edge of the couch for nights now,
Romatizmalarım öyle arttı ki üstelik,
My rheumatism has gotten so bad,
Adeta kar yağıyor geceleri sol omuzuma,
It's like snow falling on my left shoulder at night,
Sana ilaçlarımın yerini korkudan soramıyorum,
I am afraid to ask you where my medicine is,
Ya cevap vermezsen,
What if you don't answer,
Ya,git kendin al dersen
What if you say go get it yourself,
Korkuyorum işte,sevginin tükendiğini bilmekten korkuyorum.
I'm afraid, I'm afraid to know that our love is fading.
Dün ilk defa kahvaltı etmişsin beni kaldırmadan,
Yesterday, for the first time, you had breakfast without waking me up,
İlk defa çayı dün,soğuk ve şekersiz içtim,
Yesterday, for the first time, I drank my tea cold and without sugar,
Kaç zamandır adımla seslenmiyorsun bana,
For how long have you not called me by my name,
Adım ürkütüyor seni,
My name frightens you,
Sen ayrı odadan kalkıyorsun,
You get up from a separate room,
Ben ta uçtaki odadan,
And I from the far end room,
Bir suçlu gibi öne eğip başımızı,
Like culprits, we bow our heads,
Öyle geçiyoruz birbirimizin yanından.
As we pass each other.
Yok yok,bu böyle olmayacak,
No, no, this won't do,
Ya sen kıza telefon,ya ben,
Either you call your daughter, or I will,
Yok bu böyle olmayacak,
No, this won't do,
İstersen oğlanları sen ara,seni onlar daha bir severler,
You call the boys if you want, they love you more anyway,
Kısaca,ya ben gideceğim,ya sen,
In short, either I will leave or you will,
Belki de bir zaman ayrı kalırsak,
Maybe if we stay apart for a while,
Kimbilir belki de özleriz birbirimizi,
Who knows, maybe we will miss each other,
Bu günleri hiç düşünmeden,
Without thinking about these days,
O hoyrat,o pervasızca harcadığımız,
That we recklessly, wildly wasted,
Aşkımıza nasıl muhtacım nasıl,bilemezsin,
You can't imagine how much I need our love,
Olsun bi′müddet yemeği dışarda yerim,
I will eat out for a while,
İlaçlarımı masnın üstüne geceden dizerim,
I will line up my pills on the table at night,
Parmağıma ip bağlarım falan,
I'll tie a string to my finger, and such,
Ya da istersen ben gideyim,
Or if you want, I can leave,
De nereye?
But where to?
Of,offf,
Oh, oh,
Galiba yaşlanmamalı insan,yoksa suç erkek olmakta mı?
Maybe one shouldn't get old, or is being a man the fault?
Ne yaparım bir başıma,
What would I do on my own,
Yok,yok sen git kıza istersen.
No, no you go to your daughter if you want.
Bir tabloyu meydana getiren iki unsur gibiyiz,
We are like two elements that bring a painting to the fore,
Senin vurdumduymazlığını benim aksiliğim tamamlıyor,
Your indifference complements my clumsiness,
Dün o filmi seyrederken ağladığını gördüm,
I saw you crying while watching that movie yesterday,
Sanma ki fark etmedim,
Don't think I didn't notice,
Sanki ikimizin son dönemi,
It was like the last period of us,
Ne kadar açığa vursak da öfkemizi,
No matter how openly we express our anger,
Gem vuramamasakta alışkanlıklarımıza,
No matter how much we cannot control our habits,
Demek ki bazı şeylerin çok geç anlaşılıyormuş önemi,
It seems that the importance of some things is understood too late,
Bir ara gözüm takıldı,saçlarına karışmış aklara,
My eyes caught the gray hairs mixed in your hair,
Benim se kış çoktan oturmuştu şakaklara,
Mine, winter had already settled in my temples,
Hatırlar mısın?
Do you remember?
İlk yemeğe çıktığımız günü,
The day we went out for our first meal,
Nasıl da elim ayağıma dolaşmıştı hani,
How clumsy I was,
Hatırlar mısın?
Do you remember?
Bu berbat halime bimecal kalırcasına güldüğünü?
How you laughed at my awkwardness?
Şimdi ise bak,yüreğimiz bimecal,
Now, look, our hearts are clumsy,
Dağbaşı yalnızlıklarına mahküm ettik birbirimizi,
We have condemned each other to mountaintop loneliness,
Ne zaman biter bu suskunluğumuz,bilmem
I don't know when this silence will end,
Ya bir ölüm anı çığlığıyla,
Maybe with the scream of a death rattle,
Sahi,sahi ben ölürsem ağlar mısın?
Tell me, tell me, will you cry if I die?
Bana,bana hiç sorma,düşünmek bile acıtıyor içimi,
Don't ask me, even thinking about it hurts,
Camkesiği ağrılara gark oluyorum,
I am overwhelmed with glass-shattering pains,
Hem benim bildiğim galiba,
And as I know it,
Galiba 'önce erkekler ölür′
I guess 'men die first'
O zaman da sen,sen kalcaksın yapayalnız,
Then you, you will be left all alone,
Ne yapar,ne edersin bu koca şehirde?
What will you do in this big city?
Kim getirir her sabah o çok sevdiğin fırın ekmeğini,
Who will bring you your favorite bakery bread every morning,
Kim sular bahçeyi,kim budar yediverenlerini
Who will water the garden, who will prune your roses
Ve kim koyar sen daha uyanmadan,
And who will put,
Yastığına en güzel gülleri?
The most beautiful roses on your pillow before you wake up?
Zor değil mi?
Isn't it hard?
Yaşamın en zor tarafı işte,
That's the hardest part of life,
Kolay değil alışkanlıklardan bir an için vazgeçmek,
It's not easy to give up habits for a moment,
Zaten,zaten benim tek alışkanlığım da sensin,
Anyway, anyway, my only habit is you,
Yok,yok senden vazgeçemem,
No, no, I can't give you up,
Zaten benim bildiğim; 'ilk erkekler özür diler'
Anyway, as I know it, 'men apologize first'
Daha bir yakışıyor gibi seni seviyorum demek erkeğe,
Saying I love you suits a man more,
Yok,yok bu sabah kalkınca,
No, no, when I wake up this morning,
İlk işim sana sarılıp ve hiç yüksünmeden,
My first job is to hug you and without any burden,
Ve kırılganlığı bir yana atıp,
And putting fragility aside,
Seni seviyorum demeliğim
I should say I love you
Seni seviyorum,
I love you,
Seni seviyorum,
I love you,
Günaydın,günaydın,günaydın bir tanem.
Good morning, good morning, good morning my love.





Writer(s): Mehmet Ali Gündoğar, Mehmet çetin


Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.