Paroles et traduction Dursun Ali Erzincanlı - Sen Gidince
Koyup
bir
başımıza
Leaving
us
alone
Bırakıp
pak
ellerimizi
Abandoning
our
pure
hands
Gurbetlerine
salmıştın
bizi
You
cast
us
into
the
lands
of
exile
Yetim
kaldık,
öksüz
kaldık
We
became
orphans,
bereaved
Ve
ellerimiz
kirlendi
yokluğunda
And
our
hands
grew
dirty
in
your
absence
Ayrılıkların
dilini
hece
hece
ağlıyoruz
şimdi
We
now
weep
the
language
of
separation,
syllable
by
syllable
Akşamlar
iniyor
dağlara
Evenings
descend
upon
the
mountains
Ve
hasretimiz
yankılanıyor
yamaçlarda
And
our
longing
echoes
on
the
slopes
Nasıl
iltica
edelim
sana
How
can
we
seek
refuge
in
you
Huzuruna
nasıl
varalım,
yalvaralım?
How
can
we
reach
your
presence,
plead
with
you?
Kemtem
karıncalar
nice
mümkün
How
can
black
ants
possibly
Halini
Süleyman'a
arz
Present
their
state
to
Solomon
Güneş
huzurunda
mumların,
okunmazken
esamesi
When
candles
before
the
sun,
remain
nameless
Pervaneler
bahsetsin
mi
varlıktan?
Should
moths
speak
of
existence?
Ve
duyurabilsin
mi
sesini!?
And
make
their
voices
heard!?
Efendim,
duyar
mısın
sesimizi?
My
lord,
do
you
hear
our
voices?
Sen
aşk
ikliminde
sultan
You
are
the
sultan
in
the
climate
of
love
Sen
güzellik
şahikasında
dolunay
You
are
the
full
moon
at
the
peak
of
beauty
Sen
vefa
göğünde
hilal
You
are
the
crescent
moon
in
the
sky
of
loyalty
Biz
bir
bakışının
dilencisi
We
are
beggars
for
a
single
glance
of
yours
Biz
dolunay
tutkunları
We
are
devotees
of
the
full
moon
Biz
bayramı
gözleyen
oruçlar
We
are
the
fasts
awaiting
the
feast
Güzellik
ordusunun
hakanı
sen
You
are
the
sovereign
of
the
army
of
beauty
Gam
ruzigârinda
gedalar
biz
We
are
beggars
in
the
wind
of
sorrow
Sen
imrenme,
biz
ayıplanma
You
are
envy,
we
are
shame
Sen
özüsün
varlığın
You
are
the
essence
of
existence
Ve
biz
varlık
iddiasında
küstah
yoksullar
And
we
are
arrogant
paupers
claiming
existence
Sen
sabah
yıldızlarının
ışığı
You
are
the
light
of
morning
stars
Biz
gaflet
uykusunda
kervancı
We
are
caravaneers
in
the
slumber
of
heedlessness
Dert
ve
keder
denizinde
çığlık
çığlığayız
biz
We
are
screams
in
the
sea
of
pain
and
sorrow
Kumrular
ve
bülbüller
seni
bestelemekte
oysa
Doves
and
nightingales
compose
melodies
for
you,
however
Çığlıklarımızı
bestelere
karıştırıver
Mix
our
screams
into
the
melodies
Düşkünlerine,
savrulmuşlarına
kulak
ver
Listen
to
your
devotees,
your
scattered
ones
İtivermezsin
elinin
tersiyle
bizi,
degil
mi
efendim?
You
wouldn't
brush
us
away,
would
you,
my
lord?
Çelik
mermere
çarptı
Steel
struck
the
marble
İradeye
ateş
düştü
yokluğunda
Fire
fell
upon
willpower
in
your
absence
Hasretinden
akıllar
yitirildi
Minds
were
lost
due
to
longing
for
you
Gönüller
gölgelere
düştü
Hearts
fell
into
shadows
Sana
muhtacız
We
need
you
Sana
en
fazla
muhtacız
We
need
you
the
most
En
fazla
sana
muhtacız
Most
of
all,
we
need
you
Uyandır
bizi
uykumuzdan
Awaken
us
from
our
sleep
Gel,
ey
sevgili
Come,
oh
beloved
Bir
gelişle
gel,
bir
gülüşle
gel
Come
with
a
single
arrival,
with
a
single
smile
Doğ
ufkumuza,
sar
dünyamızı
Rise
on
our
horizon,
embrace
our
world
Gir
gönlümüze
yeniden
Enter
our
hearts
once
more
Sana
muhtacız
We
need
you
Seninle
birlikte
her
şeylerimiz
gitti
With
you,
all
our
belongings
went
Şehitlerimiz
kefenlerinden
sıyrıldı
senden
sonra
Our
martyrs
slipped
from
their
shrouds
after
you
left
Kanlarımız
sahralar
doldurdu
Our
blood
filled
the
deserts
Kelimelerimiz
anlamlarını
yitirdi
Our
words
lost
their
meaning
Kutlu
erlerimiz
tutsak
oldu
nefis
ordularına
Our
blessed
men
became
prisoners
to
the
armies
of
the
ego
Hiçbir
şey
kazanmadık
ayrılığında
efendim
We
gained
nothing
in
your
separation,
my
lord
Hiç
kâr
elde
edemedik
We
made
no
profit
Aldandık,
hep
aldandık
We
were
deceived,
always
deceived
Delilimizi
yitirdik,
delillerimizi
yitirdik
We
lost
our
proof,
we
lost
our
proofs
Dillerimiz
dilim
dilim
edildi
efendim
Our
tongues
were
sliced,
my
lord
Bize
sevmeyi
unutturdular
ilkin
First,
they
made
us
forget
how
to
love
Sonra
sevginin
ne
olduğunu
Then,
what
love
is
Kendi
gönlüne
ihanet
edenlerimiz
Those
who
betrayed
their
own
hearts
Gönlün
kendisine
ihanet
ediyorlardı
Were
betraying
the
heart
itself
Vurgunlar
yedik
peş
peşe
efendim
We
suffered
blow
after
blow,
my
lord
Vurgunlar
yedik!
We
suffered
blows!
Ve
sen
gitmiştin
And
you
left
Biricik
sığınağımız,
varlığımızın
övüncü,
yüz
akımızdın
You
were
our
only
refuge,
the
pride
of
our
existence,
our
honor
Hayırları
söyleyip
gitmiştin
You
left
after
speaking
of
good
deeds
Biz
şer
işler
olduk
We
became
evil
deeds
Uzun
uzun
emellere
kapıldık
We
were
captivated
by
long
ambitions
Kapılanıp
kaldık
umutların
kapısında
We
were
trapped
at
the
door
of
hopes
Ellerimiz
vardı
açıldıkça
dolan,
uzandıkça
verilen
We
had
hands
that
filled
as
they
opened,
given
as
they
reached
out
Böğrümüzde
kaldı
ellerimiz
Our
hands
remained
on
our
chests
Aşk
dervişleri
avare,
pejmürde,
hercâyi
rüzgârlara
kapıldılar
The
dervishes
of
love
became
vagrants,
ragged,
swept
away
by
the
winds
Dönüşlerinin
ahengini
kırdılar
They
broke
the
rhythm
of
their
rotations
Bölük
bölük
kadınlarımız
Our
women
in
groups
Grup
grup
erlerimiz
Our
men
in
groups
Demet
demet
çocuklarımız
Our
children
in
bunches
Kimi
güler,
kimi
ağlarken
yitirdiler
kendilerini
Some
laughing,
some
crying,
they
lost
themselves
Ve
sen
gitmiştin
efendim
And
you
left,
my
lord
Hani
bir
aşk
idin
You
were
a
love
Bir
güzellik
idin
sen
You
were
a
beauty
Güzellikle
aşkın
kesiştiği
prizmada
In
the
prism
where
beauty
and
love
intersected
Güzelliğin
cihanı
gösteren
bir
ayna
A
mirror
of
beauty
showing
the
world
Aşkın
o
aynanın
cilası
idi
hani
Love
was
the
polish
of
that
mirror
Güzelliğin
olmasa
efendim
Without
beauty,
my
lord
Aşkı
hiç
bilmeyecekti
cihan
The
world
would
never
know
love
Aşkın
olmasa
güzelliği
hiç
anlamayacaktı
Without
love,
it
would
never
understand
beauty
Sana
muhtacız
We
need
you
Sana
en
fazla
muhtacız
We
need
you
the
most
En
fazla
sana
muhtacız
Most
of
all,
we
need
you
Uyandır
bizi
uykumuzdan
Awaken
us
from
our
sleep
Gel,
ey
sevgili!
Come,
oh
beloved!
Bir
gelişle
gel,
bir
gülüşle
gel
Come
with
a
single
arrival,
with
a
single
smile
Doğ
ufkumuza,
sar
dünyamızı
Rise
on
our
horizon,
embrace
our
world
Gir
gönlümüze
yeniden
Enter
our
hearts
once
more
Sana
muhtacız
We
need
you
Sana
muhtacız
We
need
you
Derd
ile
ağlayandın
You
were
the
one
who
cried
with
sorrow
Hem
derde
salandın
And
you
were
surrendered
to
sorrow
Gönül
yurdunda
çaresizlerin
çaresi
The
remedy
for
the
helpless
in
the
land
of
the
heart
Hastaların
merhemiydin
You
were
the
balm
for
the
sick
Saadetle
yasamış,
saadet
çağını
yaşatmıştın
You
had
lived
with
happiness,
and
you
had
made
the
age
of
happiness
live
Sana
muhtacız
We
need
you
Sana
en
fazla
muhtacız
We
need
you
the
most
En
fazla
sana
muhtacız
Most
of
all,
we
need
you
Gel,
ey
sevgili!
Come,
oh
beloved!
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.