Dursun Ali Erzincanlı - Sen Gidince - traduction des paroles en anglais

Paroles et traduction Dursun Ali Erzincanlı - Sen Gidince




Sen Gidince
When You Left
Sevgili!
My beloved!
Sen gitmiştin
You left
Koyup bir başımıza
Leaving us alone
Bırakıp pak ellerimizi
Abandoning our pure hands
Gurbetlerine salmıştın bizi
You cast us into the lands of exile
Yetim kaldık, öksüz kaldık
We became orphans, bereaved
Ve ellerimiz kirlendi yokluğunda
And our hands grew dirty in your absence
Sen gitmiştin
You left
Ayrılıkların dilini hece hece ağlıyoruz şimdi
We now weep the language of separation, syllable by syllable
Akşamlar iniyor dağlara
Evenings descend upon the mountains
Ve hasretimiz yankılanıyor yamaçlarda
And our longing echoes on the slopes
Sevgili!
My beloved!
Nasıl iltica edelim sana
How can we seek refuge in you
Huzuruna nasıl varalım, yalvaralım?
How can we reach your presence, plead with you?
Kemtem karıncalar nice mümkün
How can black ants possibly
Halini Süleyman'a arz
Present their state to Solomon
Güneş huzurunda mumların, okunmazken esamesi
When candles before the sun, remain nameless
Pervaneler bahsetsin mi varlıktan?
Should moths speak of existence?
Ve duyurabilsin mi sesini!?
And make their voices heard!?
Efendim, duyar mısın sesimizi?
My lord, do you hear our voices?
Sevgili!
My beloved!
Sen aşk ikliminde sultan
You are the sultan in the climate of love
Sen güzellik şahikasında dolunay
You are the full moon at the peak of beauty
Sen vefa göğünde hilal
You are the crescent moon in the sky of loyalty
Biz bir bakışının dilencisi
We are beggars for a single glance of yours
Biz dolunay tutkunları
We are devotees of the full moon
Biz bayramı gözleyen oruçlar
We are the fasts awaiting the feast
Güzellik ordusunun hakanı sen
You are the sovereign of the army of beauty
Gam ruzigârinda gedalar biz
We are beggars in the wind of sorrow
Sen imrenme, biz ayıplanma
You are envy, we are shame
Sen özüsün varlığın
You are the essence of existence
Ve biz varlık iddiasında küstah yoksullar
And we are arrogant paupers claiming existence
Sen sabah yıldızlarının ışığı
You are the light of morning stars
Biz gaflet uykusunda kervancı
We are caravaneers in the slumber of heedlessness
Dert ve keder denizinde çığlık çığlığayız biz
We are screams in the sea of pain and sorrow
Kumrular ve bülbüller seni bestelemekte oysa
Doves and nightingales compose melodies for you, however
Çığlıklarımızı bestelere karıştırıver
Mix our screams into the melodies
Düşkünlerine, savrulmuşlarına kulak ver
Listen to your devotees, your scattered ones
İtivermezsin elinin tersiyle bizi, degil mi efendim?
You wouldn't brush us away, would you, my lord?
Sen gitmiştin
You left
Çelik mermere çarptı
Steel struck the marble
İradeye ateş düştü yokluğunda
Fire fell upon willpower in your absence
Hasretinden akıllar yitirildi
Minds were lost due to longing for you
Gönüller gölgelere düştü
Hearts fell into shadows
Sana muhtacız
We need you
Sana en fazla muhtacız
We need you the most
En fazla sana muhtacız
Most of all, we need you
Uyandır bizi uykumuzdan
Awaken us from our sleep
Gel, ey sevgili
Come, oh beloved
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel
Come with a single arrival, with a single smile
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı
Rise on our horizon, embrace our world
Gir gönlümüze yeniden
Enter our hearts once more
Sana muhtacız
We need you
Sen gitmiştin
You left
Seninle birlikte her şeylerimiz gitti
With you, all our belongings went
Şehitlerimiz kefenlerinden sıyrıldı senden sonra
Our martyrs slipped from their shrouds after you left
Kanlarımız sahralar doldurdu
Our blood filled the deserts
Kelimelerimiz anlamlarını yitirdi
Our words lost their meaning
Kutlu erlerimiz tutsak oldu nefis ordularına
Our blessed men became prisoners to the armies of the ego
Hiçbir şey kazanmadık ayrılığında efendim
We gained nothing in your separation, my lord
Hiç kâr elde edemedik
We made no profit
Aldandık, hep aldandık
We were deceived, always deceived
Delilimizi yitirdik, delillerimizi yitirdik
We lost our proof, we lost our proofs
Dillerimiz dilim dilim edildi efendim
Our tongues were sliced, my lord
Bize sevmeyi unutturdular ilkin
First, they made us forget how to love
Sonra sevginin ne olduğunu
Then, what love is
Kendi gönlüne ihanet edenlerimiz
Those who betrayed their own hearts
Gönlün kendisine ihanet ediyorlardı
Were betraying the heart itself
Vurgunlar yedik peş peşe efendim
We suffered blow after blow, my lord
Vurgunlar yedik!
We suffered blows!
Ve sen gitmiştin
And you left
Sevgili!
My beloved!
Sen gitmiştin
You left
Biricik sığınağımız, varlığımızın övüncü, yüz akımızdın
You were our only refuge, the pride of our existence, our honor
Hayırları söyleyip gitmiştin
You left after speaking of good deeds
Biz şer işler olduk
We became evil deeds
Uzun uzun emellere kapıldık
We were captivated by long ambitions
Kapılanıp kaldık umutların kapısında
We were trapped at the door of hopes
Ellerimiz vardı açıldıkça dolan, uzandıkça verilen
We had hands that filled as they opened, given as they reached out
Böğrümüzde kaldı ellerimiz
Our hands remained on our chests
Sen gitmiştin
You left
Aşk dervişleri avare, pejmürde, hercâyi rüzgârlara kapıldılar
The dervishes of love became vagrants, ragged, swept away by the winds
Dönüşlerinin ahengini kırdılar
They broke the rhythm of their rotations
Bölük bölük kadınlarımız
Our women in groups
Grup grup erlerimiz
Our men in groups
Demet demet çocuklarımız
Our children in bunches
Kimi güler, kimi ağlarken yitirdiler kendilerini
Some laughing, some crying, they lost themselves
Ve sen gitmiştin efendim
And you left, my lord
Sevgili!
My beloved!
Hani bir aşk idin
You were a love
Bir güzellik idin sen
You were a beauty
Güzellikle aşkın kesiştiği prizmada
In the prism where beauty and love intersected
Güzelliğin cihanı gösteren bir ayna
A mirror of beauty showing the world
Aşkın o aynanın cilası idi hani
Love was the polish of that mirror
Güzelliğin olmasa efendim
Without beauty, my lord
Aşkı hiç bilmeyecekti cihan
The world would never know love
Aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı
Without love, it would never understand beauty
Sana muhtacız
We need you
Sana en fazla muhtacız
We need you the most
En fazla sana muhtacız
Most of all, we need you
Uyandır bizi uykumuzdan
Awaken us from our sleep
Gel, ey sevgili!
Come, oh beloved!
Bir gelişle gel, bir gülüşle gel
Come with a single arrival, with a single smile
Doğ ufkumuza, sar dünyamızı
Rise on our horizon, embrace our world
Gir gönlümüze yeniden
Enter our hearts once more
Sana muhtacız
We need you
Sana muhtacız
We need you
Sevgili!
My beloved!
Derd ile ağlayandın
You were the one who cried with sorrow
Hem derde salandın
And you were surrendered to sorrow
Gönül yurdunda çaresizlerin çaresi
The remedy for the helpless in the land of the heart
Hastaların merhemiydin
You were the balm for the sick
Saadetle yasamış, saadet çağını yaşatmıştın
You had lived with happiness, and you had made the age of happiness live
Sana muhtacız
We need you
Sana en fazla muhtacız
We need you the most
En fazla sana muhtacız
Most of all, we need you
Gel, ey sevgili!
Come, oh beloved!






Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.