paroles de chanson Necid Çölleri - Dursun Ali Erzincanlı
"Menâhâ"dan
geçiyorduk,
ikindi
olmuştu
Çıkınca
karşıma
sevgilimin
yeşil
yurdu
Gözüm
karardı,
atıldım
çekici
kucağına
Yarıp
cemaati
düştüm
direklerin
dibine
Sonunda
bir
yere,
fakat,
gömünce
varlığımı
Yavaş
yavaş
o
demin
duyduğum
derin
heyecan
İçimde
dondu
da
bir
titreme
koptu
ruhumdan
Ki
varlığımdaki
her
zerre
ayrı
ayrı
ürperdi
Önümde
Allah
sevgisi
ve
saygısıyla
titrerdi
Yer
yer
kabaran
rengarenk
saflarıyla
Donmuş
gölgeler
halinde
bir
sessiz
dünya
Evet,
o
koskoca
âlem
Tunuslu,
Afganlı
Transvallı,
Buharalı,
Çinli,
Sudanlı
Habeşli,
Hiveli,
Kaşgarlı,
Yerli,
Hersekli
Serendib′in,
Cava'nın,
Mağrib′in
bütün
şekli
Kısaca
attığı
kollar,
batı
tarafından
Cihan
cihan
dolaşıp
doğunun
son
noktasına
giden
O
asil
ailenin
sayısız
evlatları
Huzur
içinde
bırakmış
bu
mahşer
âbâdı
Ne
manzaraydı
Allah'ım
o
sessiz
karmaşa
Ki
seyrederken
ansızın
vecde
geldi
ruh
ve
melekler
âlemi
Coşup
beşi
bir
yerden
yanık
minarelerin
Huda'yı
bağrına
basmış
yığın
yığın
insanın
Gömülmüş
olduğu
okyanusu
dalgalandırdı
Deminki
mahşeri
inletti,
sûru
andırdı
Birinci
eşhedü
en
la
ilahe
illallah
Seslenişiyle
dönerken
gökyüzüne
doğru
yüzler
Peygamberin
tertemiz
kabrinin
de
aynı
kabulü
Derinden
gelen
sesler
ile
ladığı
duyuldu
Yüzler
o
sesleri
yankılayan
yere
dönmüştü
şimdi
Artık
çevreye
hakim
olan
onun
sesleriydi
İkinci
şehadet
dalgasıyla
aynı
uzun
yankı
Allah′ın
birliğini
yerden
için
için
ilan
etti
Üçüncü
defa
yapılan
şehadetle
birlikte
sardı
mesafeleri
Muhammed′in
sonsuzlukta
karar
kılan
hatırası
Nasıl
bir
uğultuydu
o
hatıranın
peşinden
dalgalanan
Nasıl
uyanmadi
bilmem
ki
uykudan
cânan
Çevresi
bunca
zamandır
ki
inliyor
az
mı
Kıyametin
kopmasına
kadar
yoksa
hiç
uyanmaz
mı
Nasil
sığar
ki
Allah'ım
hayale,
akla
Şu
cananın
yattığı
yeri
kucaklayan
demir
kafes
Yerinden
oynamayan
dağ
kadar
vücudunda
Bütün
bu
coşkuyu,
ürpermeleri
duysun
da
O
ezeli
sevgili
hassas
ve
nazik
ruhu
ile
Uyanmasın
koca
bir
mahşerin
iniltisiyle
Henüz
dua
ediyordum
ki,ya
Rasulallah
Sesi
kükreyerek
kanatlanmış
bir
siyah
hayal
Basıp
eşikleri
tutmuş
yığınla
gölgelere
Süzüldü
uçtaki
babüs
selam
önünde
yere
Korkunç
haykırışı
hâlâ
fezada
çınlardı
Ki
yeniden
yükselip
yardı
geçti
uzaklıkları
Düşünce
peygamber
kabrinin
ayaklarına
Sarıldı
göğsüne
çarpan
demir
kuşaklarına
Dikildi
sevgilinin
kabri
önünde
kendinden
geçerek
İnleyerek
diyordu
ki
Ey
nebi
şu
halime
bak
Nasıl
ki
gün
kızınca
bağrı
yanar
çölün
Benim
de
ruhumu
yaktıkça
yaktı
ayrılığın
Temiz
ocağına
can
atmak
istedim
durdum
Gerildi
karşıma
yıllarca
ailem
yurdum
Tahammül
et
dediler,
hangi
bir
zamana
kadar
Tahammül
ne
kadar
uzasa
da
onun
da
bir
sonu
var
Gözümde
tüttü
bu
andıkça
yandığım
toprak
Önümde
durmadı
artık,
ne
ev
bark,
ne
ocak
Yıkıldı
hepsi
ben
açtım
sudan
ülkesini
Üç
ay
Mekke
diyip
çiğnedim
çölü
Kemiklerim
bile
yanmıştı
belki
sahrada
Yetişmeseydin
eğer
ya
Muhammed
imdada
Eserdi
kumda
yüzerken
serin
serin
nefesin
Akarsular
gibi
çağlardı
her
tarafta
sesin
İradem
iradene
boyun
eğdiği
günden
beri
Bana
yollarda
bir
an
bile
durmak
haram
oldu
Yaratılışın
bütün
ihtişamlı
eseriyle
dertleştim
Gecelere
derdimi
döktüm,
dağları
söylettim
Aylarca
yanıp
tutuşmaktan
yummadım
gözümü
Yıldızlara
sor
ki
bu
kirpikler
uyku
görmüş
mü
Ayrılık
eziyetine
katlandım
elli
üç
senedir
Sonunda
anlıma
çarpan
bu
zalim
örtü
nedir
Beş
altı
sineye
ayrılık
acısıyla
bırakarak
Sana
gelen
yüreklere
Mahrumiyet
mi
Yoksa
merhamet
mi
gerek
Demirden
örtünü
kaldır
temiz
mezarından
Bu
hasta
ruhumu
artık
ayırma
toprağından
Nedir
o
meşale
Nurun
mu
ya
resulallah
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.