Paroles et traduction Fatih Kısaparmak - Yiğittin
Ben
seni
acılarda
tanıdım
I
met
you
in
sorrow
Ve
sen
fırtınada
hiç
bırakmadın
beni
And
you
never
left
me
in
the
storm
Gözyaşıma
ortak
oldun...
You
shared
my
tears...
Kitaplarımı,
yorgun
yorganımı
ve
My
books,
my
tired
blanket
and
Gözlerimin
gecelere
demirlenişini
My
eyes
were
fixed
on
the
nights
Her
anlatmak
istediğimde
sana
Whenever
I
wanted
to
tell
you
everything
Elim
varmadı
kaleme,
yazamadım,
sustum
I
couldn't
touch
the
pen,
I
couldn't
write,
I
kept
silent
Taşa
yattık
seninle
kar
yedik
We
slept
on
the
stone
and
ate
snow
Yağmuru
içtik
su
diye
We
drank
rain
like
water
Soğuktan
nasırlarımız
çatladı
Our
calluses
cracked
from
the
cold
Sen
ağladın
yalnızca
ve
sessizce
Only
you
cried
and
silently
Ellerimi
oğuşturdun
You
rubbed
my
hands
Çığ
düştü
çatımıza
The
avalanche
fell
on
our
roof
Çöktüm
dedim,
bittim
dedim
I
collapsed
and
said
I
was
finished
Sen
sardın
beni
çulunla
You
wrapped
me
in
your
blanket
Unu
ekmek
ettin
bölüştük
You
made
bread
out
of
flour
and
we
shared
it
Anam
gibi
sen
taşıdın
sırtında
You
carried
me
on
your
back
like
my
mother
Sıvasız
duvarlarında
yoksul
odamızın
On
the
unplastered
walls
of
our
poor
room
Birlikte
batırdık
yüreğimize
tırnaklarını
güneşin
Together
we
sunk
our
nails
into
the
heart
of
the
sun
Acılar
köprüsünde
el
ele
yürüdük
We
walked
hand
in
hand
on
the
bridge
of
pain
Zemheride
ilkbaharı
giyindin
You
wore
the
spring
in
the
winter
Yüreğini
diktin
beynime
You
sowed
your
heart
in
my
brain
Çorbamız
olmasa
da
terketmedin
Even
when
we
had
no
soup,
you
didn't
leave
me
Mavilerin
denizinde
ve
son
durağında
yıldızların
In
the
blue
sea
and
the
last
stop
of
the
stars
Soldurmadın
sevdamı
soldurmadın
umudumu
You
didn't
let
my
love
wither,
you
didn't
let
my
hope
wither
Kan
kustum,
Ah!
çektim...
için
için
inledin
I
vomited
blood,
I
sighed...
you
moaned
inwardly
Sarılınca
kollarıma
kelepçe
sen
de
sarılıp
öptün
When
I
hugged
your
arms
like
handcuffs,
you
hugged
and
kissed
me
Zehirli
akrebini
sevdim
zamanın
I
loved
the
poisonous
scorpion
of
time
Seni
getirdiğinde
her
görüş
günü
When
it
brought
you
to
me
every
time
I
saw
you
Gözyaşlarına
sor
beni
kirpiklerine
sor
Ask
my
tears,
ask
your
eyelashes
Hasretin
acısı
küstürse
de
türküleri
The
pain
of
longing
has
made
me
resent
the
songs
Kavalı
sevdim
sazı
sevdim
zehri
akıtır
diye
I
loved
the
flute,
I
loved
the
saz,
because
it
makes
me
drunk
Yaşlılık
caddesinde
taşlara
sırt
verdik
We
leaned
our
backs
against
the
stones
on
the
street
of
old
age
Yorgunluk
limanında
su
serptin
alevine
kalbimin
You
poured
water
on
the
fire
of
my
heart
in
the
harbor
of
tiredness
Yosunlara
bulandığımda
When
I
was
covered
in
moss
Yaşamın
çığlıkları
beni
sahile
ittiğinde
When
the
screams
of
life
pushed
me
to
the
shore
Göğsümdeki
fırtınalar
ve
titreme
denizinde
In
the
sea
of
storms
and
tremors
in
my
chest
Ayrılığın
anası
yapıştığında
yakama
When
the
mother
of
separation
clung
to
my
collar
Yârsız
koymadın
beni
tuz
ekmedin
gözüme
You
didn't
leave
me
alone,
you
didn't
put
salt
in
my
eyes
Dikenin
gülü
de
olsa
hayat
Life
may
be
a
thorn
or
a
rose
Yahut
gülün
dikeni
de
olsa
Or
the
rose
may
be
a
thorn
Mil
çekmedin
yüreğime
You
didn't
hurt
my
heart
Sen
sevdam
kadar
sen
toprak
kadar
You
are
as
my
love,
as
the
soil
Kilim
oldun
kahrıma
You
became
a
rug
for
my
suffering
Sır
vermedin
ser
verdin
gönül
kapımda
You
didn't
tell
secrets,
you
gave
your
life
at
the
door
of
my
heart
Ben
seni
acılarda
tanıdım
I
met
you
in
sorrow
Ve
sen
fırtınada
hiç
bırakmadın
beni
And
you
never
left
me
in
the
storm
Ortak
oldun
gözyaşıma
You
shared
my
tears
Évaluez la traduction
Seuls les utilisateurs enregistrés peuvent évaluer les traductions.
Writer(s): Mustafa Hologlu, Burhan Bayar
Attention! N'hésitez pas à laisser des commentaires.