Altay Kenger - Sarı Saman Hatıra Defteri - перевод текста песни на английский

Текст и перевод песни Altay Kenger - Sarı Saman Hatıra Defteri




Sarı Saman Hatıra Defteri
Yellow Straw Memory Book
Israrlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde
Tonight, I wear a persistent boy's shirt
Siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli
Black, pocketless, wrinkled, and dirty
Okuldan kaçtım, evden mi, söyleyemem
Did I run away from school, or home, I can't say
Titrerdi ellerim uzanıp düzeltirken yüzünü
My hands would tremble, reaching out to straighten your face
Dudakların Bastille'di, yanılmıyorum
Your lips were Bastille, I'm not mistaken
Gözlerin, en çok o körkütük gözlerin devrilir ve
Your eyes, especially those dazed eyes, would fall over and
Uzun uzun susardı, gözlerine su veremezdim
Suck for a long time, I couldn't water your eyes
Tek bir imge taşımazdı birbirimize duyduğumuz his
The feeling we had for each other had no image
Şiirsizdik, bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık
We were poetryless, we knew that, we cried for it
Bakardık karşı karşıya geçip, hatırlıyor musun
We would look at each other, passing by, do you remember
Yalnızca bakardık
We would just look
Dipsiz, yalansız, ölüme davet eden bir bakmaydı bu
It was a bottomless, untruthful, death-inviting look
Hepsi hepsi aşk
It was all, all love
Senyör aşk, mösyö aşk, mister aşk, bay aşk
Señor love, monsieur love, mister love, bay love
Şiirsizdik, bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık
We were poetryless, we knew that, we cried for it
Bunun için terasa çıkıp aşağı bir gül atmıştık
We went out to the terrace and threw a rose down for it
Bunun için rıhtıma inip denize bir gül atmıştık
We went down to the pier and threw a rose into the sea for it
Çaresizdik, sevda biraz da soygundur, işte
We were helpless, love is also a bit of plunder, you see
Sevda biraz yakayı ele vermektir, mahkemelere düşmektir
Love is a bit of surrendering, going to court
Ben masumum diyebilmektir biraz da sevda
Love is also being able to say I'm innocent
Bunu biliyorduk, bunun için ağlamıştık
We knew this, we cried for it
Uyanır uyanmaz başlıyorduk ağlamaya
We started crying as soon as we woke up
Sarılıp sarılıp ağlıyorduk
We hugged each other and cried
Yorulup uyuyana kadar ağlıyorduk sevgilim
We cried until we were tired and fell asleep, my love
Dokunuyorduk su deyip suya deyip su içen kelebekler gibi
We touched like butterflies that drink water, saying water, saying water
Susuz kalan gözlerimiz gitgide ağır ağır soluyordu
Our waterless eyes were breathing heavily, slowly
O gül, gitgide ağır ağır soluyordu rüzgârla
That rose, was breathing heavily, slowly in the wind
Tenlerimizde tenlerimize ait bir şeyler dokuyorduk
We were weaving things that belonged to our bodies on our bodies
Oysa ısrarlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde
Yet, tonight, I wear a persistent boy's shirt
Siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli
Black, pocketless, wrinkled, and dirty
Dayak yedim, dayak attım, söyleyemem
Was I beaten, or did I beat someone, I can't say
Senden bana seken bir yürek
A heart bouncing from you to me
Ki yürekler sarı samandan hatıra defterleridir
For hearts are memory books made of yellow straw
Senden bana yansıyan bir ışık
A light reflecting from you to me
Ki ışıklar el ele tutuşup geri çekilirler
For lights retreat, holding hands
Senden bana damlayan bir çiy tanesi
A dewdrop dripping from you to me
Ki çiy taneleri ancak biri öldü dağılırlar sessizce
For dewdrops only scatter silently when one dies
Komşularım senin hakkında konuşmuyorlar
My neighbors don't talk about you
Başlar öne eğik, dudaklar bükük, omuzlar çökmüş
Heads bowed, lips pursed, shoulders slumped
Resmini indirdim duvardan, adını unuttum ne tuhaf
I took your picture off the wall, I forgot your name, how strange
Karakolda kaydın yok! Hastanelerde yok
You're not registered at the police station! You're not in the hospitals
Mezarlıklarda yok! Gittin
You're not in the graveyards! You're gone
Bir gecede hazırlanıp bir gecede gittin
You got ready in one night and left in one night
Bana bir gece bırakıp yanına bir gece alıp da gittin
You left me one night and took one night with you and left
Kırmızı çoraplarından birinin teki kalmış
One of your red socks is left
Mor çoraplarımdan birinin tekini götürmüşsün
You took one of my purple socks
Ben de mi gitmeliydim
Should I have gone too
Yürüdüm! Bir kentten bir başka kente yürüdüm
I walked! I walked from one city to another
Gittin! İnanılmaz
You're gone! Unbelievable
Sana abi diyecektim, dedirtmedin
I was going to call you brother, you didn't let me
Sana oğlum diyecektim, dedirtmedin
I was going to call you son, you didn't let me
Bunun için ağlamıştık, komşular bizi şikâyet etmişti
We cried for this, the neighbors complained about us
Eve gelen ziyaretçiler üzülmüştü
Visitors to the house were saddened
Bize gül getirmişlerdi
They brought us roses
Bize üzüm getirmişlerdi
They brought us grapes
Bizi kendimize getirmişlerdi, bunu biliyorduk
They brought us to our senses, we knew that
Bunun için ağlamıştık
We cried for it
Tuvalette bıraktığın atleti buldum
I found the tank top you left in the bathroom
Kokladım! Köpekler gibi kokladım
I smelled it! I smelled it like dogs
Yola çıkıp kokunu aradım izini bulurum diye
I set out to find your scent, thinking I would find your trace
Gittin! İnanılmaz
You're gone! Unbelievable
Senden bana seken bir yürek
A heart bouncing from you to me
Ki yürekler zaman zaman dengesini kaybeder
For hearts sometimes lose their balance
Senden bana yansıyan bir ışık
A light reflecting from you to me
Ki ışıklar küstüler mi bir daha barışmazlar
For lights, once offended, never reconcile
Senden bana damlayan bir çiy tanesi
A dewdrop dripping from you to me
Ki çiy taneleri daima acıya müdahale ederler
For dewdrops always intervene in pain
Oysa ısrarlı bir çocuk gömleği var bu gece üstümde
Yet, tonight, I wear a persistent boy's shirt
Siyah, cepsiz, buruşuk ve kirli
Black, pocketless, wrinkled, and dirty
Senin bu gömlek
This shirt is yours
Senin bu pantolon
These pants are yours
Artık yalnızca eşyaların
Now only your belongings
Artık yalnızca eşyalarını sevebilirim
Now I can only love your belongings
Artık yalnızca eşyalarınla ağlıyoruz
Now we only cry with your belongings
En fazla seni özlüyoruz
We miss you the most
Bunu komşular da öğrendi
The neighbors found out too
Ziyaretçiler de öğrendi
The visitors found out too
Bir sen
You
Bütün aşk şarkılarını söylerdin
You would sing all the love songs
Bütün aşk şarkıları sana yazılırdı
All the love songs were written for you
Fakat artık sen yoksun
But now you are gone
Ölüm koynuma sokulsun, beni soksun
May death slip into my arms, may it slip me in
Zehirle beni ey peygamberim
Poison me, O my prophet
Tanrısıyla sevişen peygamberlere kitap iner
Books descend upon prophets who make love to their God
Bu gece üstümde ısrarlı bir çocuk gömleği var
Tonight, I wear a persistent boy's shirt
Galiba düğmelerini çözeceğim
I think I'll unbutton it





Авторы: Altay Kenger


Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.