Altay Kenger - Sıradan Bir Aşk Hikâyesi - перевод текста песни на английский

Текст и перевод песни Altay Kenger - Sıradan Bir Aşk Hikâyesi




Sıradan Bir Aşk Hikâyesi
An Ordinary Love Story
Seni
They
Dün gece vurmuşlar
shot you last night
Hesapsız bir karanlığın vardiyasında
During the shift of a boundless darkness
Soluk yeşil kaşkolunla akarken
While you were flowing with your pale green scarf
Anarşist dönmelerin barından
From the anarchist haven
Henüz kimsenin öğrenmeye kalkışamadığı
To the narrow-shouldered deserts that no one has yet tried to explore
Dar omuzlu sahralara
To the narrow-shouldered deserts
Dizginlerinden kurtulan atlar gibi
Like horses freed from their reins
Coşkulu ölmüşsün
You died passionately
Ölümün hayata haber olmuş diyorlar
They say death became the news of life
Ben
I
Seni ilk kez bir bordo şarabın köpüğünde
I first kissed you in the foam of a burgundy wine
Öpmüştüm kuzgun kuzgun
Raven black
Belki hatırlarsın
Maybe you remember
Belki temmuzdu belki mayıs
Maybe it was July, maybe May
Belki de dönmüyordu dünya henüz
Maybe the world wasn't spinning yet
Çıplak bir şuurun açık olmadığı anlarda bir venüs
You were a Venus statue in the moments when a naked consciousness was not open
Heykeliydin, yontuyorduk birbirimizi
We were sculpting each other
Birbirine dargın asırlardan
From centuries of resentment
Neyle vurmuşlar bilmiyorum
I don't know what they shot you with
Tabanca mı, bıçak mı, ihanet mi
A gun, a knife, a betrayal
O iri ve hırçın ellerinde
In those big, rough hands
Hiç yuva kuramayan merhamet mi
Was it mercy that could never build a home
Çok kan kaybetmişsin
You lost a lot of blood
Şimdi arasan da bulamazsın
Now you can't find it even if you search
Gri gözlerin bulamaz
Your gray eyes can't find
Siyah saçların beyaz tenin bulamaz
Your black hair, your white skin can't find
Pekmez olup tahinime karışmışsın
You've become molasses, mixed into my tahini
Bizi abanoz bir kaşıkla karmışlar
They've blended us with an ebony spoon
Seni
They
Dün gece uzun uzadıya vurmuşlar
shot you long and hard last night
Nil'in kıyısındaki gelincik tarlalarında
In the poppy fields by the Nile
Okyanusta bir timsahın
An alligator in the ocean
Üst çene kemiği gibi duran afrika'nın
Africa, which stands like the upper jawbone
Efkarlı bakışlarını kabile büyücülerine emanet ettiği
Who entrusted her melancholic gaze to tribal sorcerers
Temsili hatalarda!
Representative mistakes!
Elbette çocuksun
Of course you're a child
Bunu bütün zamanlarda biliyorlar
They know this at all times
Afgan mülteciler biliyorlar
Afghan refugees know
Özellikle de pakistan sınırında
Especially on the Pakistani border
Moskova'nın bütün barlarında
In all the bars of Moscow
En sert votkanın talanında
In the plunder of the strongest vodka
Atomu bulan bilginin ağaran saçlarında
In the graying hair of the scientist who discovered the atom
Pentagon'un gizli bilgisayar dosyalarında
In the Pentagon's secret computer files
Elbette çocuksun,
Of course you're a child,
Bunu bütün örgütlerde, çatışmalarda biliyorlar
They know this in all organizations, in all conflicts
Çapraz ateş arasında kalmış
Caught in the crossfire
O çok şahane dudaklarının kızılında
In the redness of your most magnificent lips
Busede, kuran'da, tevrat'ta, incil'de, zebur'da
In the kiss, in the Koran, in the Torah, in the Bible, in the Psalms
Insana sevda mayası çalınmış
The leaven of love has been stolen from man
Her koşulda ve abartıda
In every condition and exaggeration
Senin titrerken rüzgar çıkartan vücudunun
Your body, which trembles and makes the wind blow
Ezgisi var
There is a melody
Bunu bütün intiharlarda
In all suicides
Kıyımlarda, tacizlerde bir ihtimal biliyorlar
On the shores, in the abuses, they probably know
Sessiz sedasız çekilmiş
Silently shot
Bir film gibi oynuyorsun
You're playing like a movie
Kendi boş sinema salonunda
In your own empty movie theater
Beyaz perdeye düşen yüzün
Your face falling on the white screen
Değil mi ki beni kırbaçlayan, kamçılayan
Isn't it the sadness that whips me, that lashes me
Hücrelerimden sorumlu tutan hüzün!
The sadness that holds my cells responsible!
Söz hakkımsın telaşlanmasın sakın
You are my right to speak, don't worry
Temsil ettiğin kudret ve felaket
The power and disaster you represent
Göz nuru bir nakış edasıyla işlediğin
The apple of my eye, you embroidered with an air of embroidery
Bu hatıra ve ihanet kokan cinayet
This murder that smells of memory and betrayal
Eylülle ekim arsında yağan yağmurdur
Is the rain that falls between September and October
Ekimle kasım arasında yağacak olan kar
The snow that will fall between October and November
Elbette çocuksun, bunu bütün erozyonlarda
Of course you're a child, they know this in all erosions
Heyelanlarda biliyorlar!
They know in landslides!
Kasissin şarampolsün ama
You are stingy, you are a drunkard, but
Asla bir uçurum kuramadın hâlâ yaşadıklarımıza
You have never been able to create a chasm to what we have experienced
Havaya uçurulan bir köprü
A bridge blown up into the air
sabote edilen bir merasim
a sabotaged ceremony
Ya da en kötü neticeyle
Or at worst
Gözlerimden avucuma damlayan hidroklorik asit
Hydrochloric acid dripping from my eyes into my palm
Başarılı bir ameliyatla değiştirttiğin bakışların
Your eyes that you have successfully changed with surgery
Başarılı bir yalnızlıkla yenilettiğin ömrün
Your life that you have successfully renewed with loneliness
Değil mi ki beni kırbaçlayan, kamçılayan
Isn't it the sadness that whips me, that lashes me
Hücrelerimden sorumlu tutan hüzün!
The sadness that holds my cells responsible!
Seni
They
Dün gece vurmuşlar poyraza doğru
shot you towards the pear tree last night
Yan yatarken çınar ağaçları
While the plane trees were lying on their sides
Kitap aralarında kurutulmuş yarasalar
Bats dried between the pages of books
Ağlayan balıklar yüzünden taşan akvaryumlar
Aquariums overflowing with crying fish
Tehlikeli bir saadet zinciri kurduğumuz
Amsterdam evenings where we built a dangerous chain of happiness
Amsterdam akşamları
Amsterdam evenings
Miami sahilinde ölü bulunan on beşindeki eroinman
The fifteen-year-old heroin addict found dead on Miami Beach
Tokyo'da aniden soyulmaya kalkışılan
Suddenly attempted to be robbed in Tokyo
Bir adrenalin bankası
An adrenaline bank
Belli belirsiz bir dark city etkisi
A vague Dark City effect
Bizi barıştırmak isteyen nicole kidman
Nicole Kidman trying to make peace between us
Yerlerde yuvarlana yuvarlana dövüşen
Fighting directors of photography rolling on the floor
Görüntü yönetmenleri
Fighting cinematographers
Patlayan spotlar, yırtılan senaryolar
Exploding spotlights, torn scripts
Uyuşturucuya gömülen set çaycıları
Set tea-makers buried in drugs
Sessiz sedasız çekilmiş bir film gibi oynuyorsun
You're playing like a silently shot movie
Kendi boş sinema salonunda
In your own empty movie theater
Saatler sürecek kalbinle yeniden tanışman
Your heart will meet again for hours
Seni
They
Dün gece vurmuşlar
shot you last night
Ben poker masasında karşımdaki kumarbaza
I'm at the poker table across from the gambler
Alelade bir blöf yaparken
While I was making an ordinary bluff
Elimde beş as var
I have five aces in my hand
Kağıtlarımı açsam adam beni azarlayacak!
If I open my cards, the man will scold me!
Hangi as sahte, ben de bilmiyorum
Which ace is fake, I don't know either
Aslında rest çeksem ve kaybetsem her şeyimi
Actually, if I go all in and lose everything
Geçip yan odaya bir mektup yazacağım sana
I'll go to the next room and write you a letter
Her şeyi uzun uzadıya anlatan
Explaining everything in great detail
Seni neden vurdurttuğumu
Why I had you killed
Kiralık katilleri nasıl tuttuğumu
How I hired the hitmen
Ve silahlarını verirken niçin başımın döndüğünü
And why my head was spinning when I gave them their guns
Bir maziye tutunduğumu
That I was clinging to a past
Uzun uzadıya anlatan bir mektup yazacağım sana
I'm going to write you a letter explaining everything at length
Ama blöfümü yiyor işte kumarbaz
But the gambler is eating my bluff
Kalkamıyorum yerimden
I can't get up
Çıkamıyorum acıdan
I can't get out of the pain
Sıyrılamıyorum endişeden
I can't get rid of the anxiety
Bu yaz tatilimi istanbul'da geçireceğim
I'm going to spend my summer vacation in Istanbul
Diyor içimdeki rüya
says the dream inside me
Ciğerlerime fiske fiske çarpan yağmur
The rain that hits my lungs
O süratli verem
That chronic tuberculosis
Ah be bir tanem, nedir bu durup dururken
Oh my darling, what is this all of a sudden
Her yerimizden fışkıran kan
Blood gushing from all over us
Bu müflis depresyon, bu kalitesiz deprem!
This bankrupt depression, this shoddy earthquake!
Seni
They
Dün gece vurdular
shot you last night
Önerdiğim gibi, tahriben çeşitli yerlerinden
As I suggested, roughly from various places
Kurşun sıkılacak tek sağlam noktan kalmadı
There was not a single sound spot left to shoot
Kalmamıştır öyle tembihledim
I told them to make sure of it
Sonra ben oturdum
Then I sat down
Biraz rakı içtim, kiraz yedim
I drank some rakı, ate some cherries
Müzik setinde senin o çok sevdiğin cd
Your favorite CD on the stereo
Nükhet duru'dan
From Nükhet Duru
Al gönlümü diyar diyar sürükle
Take my heart and drag it from land to land
Hani çalarken senin hep
You know, when it played, you always
Bileklerini burktuğun
You sprained your wrists
Göğsünü yumrukladığın
You punched your chest
Zamansız içlendiğin
Your untimely heartache
Sıradan aşk hikayelerine
To ordinary love stories
Koskocaman şiirler yaratan şairlerdenim
I am one of those poets who create huge poems
Cenazene çelenk yerine
Instead of a wreath for your funeral
Bir orman göndereceğim bugün
I'm going to send a forest today
Az önce telefonla sipariş ettim
I just ordered it on the phone
Ah be bir tanem
Oh my darling
Ah be deli uçurtmam
Oh, you're driving me crazy
Ben de gayrı buralarda duramam
I can't stay here either
Duramam buralarda
I can't stay here
Kendimi sendeki balkondan aşağı ittim
I threw myself off the balcony at your place





Авторы: Altay Kenger


Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.