Текст и перевод песни Canfeza - Mihrimar (Yeşil v Cömert)
Mihrimar (Yeşil v Cömert)
Mihrimar (Green and Generous)
Bir
sonbahar
akşamıydı
beni
bırakıp
gidişin
It
was
an
autumn
evening
when
you
left
me
Yıldızların
gökyüzünden
avuçlarıma
inişi
The
stars
descending
from
the
sky
into
my
palms
Senin
için
taşırım
omuzlarımda
güneşi
I
carry
the
sun
on
my
shoulders
for
you
Çünkü
onu
görünce
yeşerecektir
umutlarının
yenisi
Because
seeing
it,
a
new
hope
will
bloom
within
you
Bir
sabah
ayazıyla
sıyrıldım
kaldırımdan
One
morning
I
pulled
myself
off
the
pavement
with
frost
Boğulmak
üzere
bırakıldım
bir
birikinti
kıyısında
I
was
left
to
drown
by
the
edge
of
a
puddle
Güneş
fırçasıyla
doğayı
boyaya
dursun
Let
the
sun
paint
nature
with
its
brush
Ben
ölümü
uyandıracağım
asırlık
uykusundan
I
will
awaken
death
from
its
age-old
slumber
Seni
beklerken
parmaklarım
buzullar
oluşturdu
My
fingers
formed
glaciers
while
waiting
for
you
Çözebilmek
için
defalarca
avuçlarımı
ovuşturdum
I
rubbed
my
palms
over
and
over
to
unfreeze
them
Dikip
yoluna
gözlerimi
yokluğunu
hissedene
dek
I
fixed
my
eyes
on
your
path
until
I
felt
your
absence
Kim
bilir
kaç
geceyi
sensiz
sabahlarla
buluşturdum
Who
knows
how
many
nights
I've
met
the
mornings
without
you
Artık
eskisi
gibi
değil
aynalarda
suratım
My
face
in
the
mirror
is
not
the
same
as
it
used
to
be
Sakallarımda
boy
göstermiş
yılların
kır
atı
The
gray
horse
of
years
has
shown
itself
in
my
beard
Bu
suretle
bizi
cennet
ırmaklarında
yıkarım
inan
Believe
me,
I
will
wash
us
in
the
rivers
of
paradise
with
this
face
Tonlarca
günahla
ben
eğer
geçebilirsem
sıratı
If
I
can
pass
through
with
tons
of
sins
Bu
benmiyim
yoksa
sen
mi
yalancısın
nedir
Is
this
me
or
are
you
the
liar,
what
is
it?
Gördüklerim
yaşadıklarımızdan
fazlasına
mı
mükelleftir
Are
the
things
we
see
obliged
to
be
more
than
what
we
have
lived?
Güncelleştirelim
doğayı
seninle
yeniden
cemre
olup
Let's
update
nature,
you
and
I,
becoming
warmth
again
Ayın
git
gelinde
boğulup
yakamozunda
dirilelim
Let's
drown
in
the
ebb
and
flow
of
the
moon
and
resurrect
in
its
phosphorescence
Bir
nefes
daha
sigaramdan
ciğerlerime
damladı
One
more
breath
from
my
cigarette
dripped
into
my
lungs
Ölüm
dudaklarımda
neden
bu
denli
hamladın
Death
on
my
lips,
why
did
you
charge
so
raw?
Bende
hiç
kalmadın
ama
yine
de
inan
You
didn't
stay
with
me
at
all,
but
still,
believe
Her
mısranın
kalp
atışı
seninle
canlanır
Every
verse's
heartbeat
comes
alive
with
you
Yeşil
gökyüzünün
mavi
aynası
Green
is
the
blue
mirror
of
the
sky
Buradan
göremiyorum
orada
ay
nasıl?
I
can't
see
from
here,
how
is
the
moon
over
there?
Sen
engellerime
yürüdüğüm
kol
bastonumken
While
you
are
the
walking
stick
I
lean
on
for
my
obstacles
Nasıl
ayaklarım
seninle
beraber
mutluluğa
koşmasın?
How
can
my
feet
not
run
to
happiness
with
you?
İki
çeşit
insan
ve
iki
çeşit
aşk
vardır
There
are
two
types
of
people
and
two
types
of
love
Biri
kalbini
şişirir
ama
diğeri
karnı
One
inflates
the
heart
but
the
other
the
stomach
Ondan
fazla
aklımıza
geldiğinden
Because
it
comes
to
our
minds
more
than
that
Daha
çok
seviyor
olmamızdan
yasaklamış
aşkı
Tanrı
God
has
forbidden
love
because
we
love
more
Seni
öldüreni
sana
can
verenden
çok
seversen
If
you
love
the
one
who
kills
you
more
than
the
one
who
gives
you
life
Sana
tavsiye
yersiz,
yine
de
seveceksin
ne
desem
Advice
is
useless
to
you,
what
can
I
say,
you
will
still
love
Benim
içimdeki
zararlı
bir
alışkanlıktan
ibaret
It's
just
a
bad
habit
inside
of
me
Ama
sizinki
daha
çok
benziyor
geçici
bir
hevese
But
yours
is
more
like
a
passing
fancy
Aşk
sonsuzdur,
peki
ya
insan,
bizler?
Love
is
infinite,
but
what
about
humans,
us?
Ebedi
değilsek
dünyada,
niye
çamurda
dizler?
If
we're
not
eternal
in
the
world,
why
knees
in
the
mud?
Niye
önünde
eğiliriz
geçip
gidecek
olanın?
Why
do
we
bow
down
to
what
will
pass?
Aşkın
cinsel
organı
olmaz,
akıl
yok
mu
sizde?
Love
has
no
sexual
organ,
don't
you
have
a
mind?
Eğer
kanatların
yoksa,
ki
dünyada
olamaz
If
you
don't
have
wings,
which
you
can't
have
in
this
world
O
zaman
aşkın
varlığını
dudaklarına
dolama
Then
wrap
the
existence
of
love
around
your
lips
Kendi
mutluluğumdan
verip
adam
etmişken
kalbimi
While
I've
made
my
heart
human
by
giving
from
my
own
happiness
1 yıl
önce
çıkarttığım
yere
yeniden
sokamam
I
can't
put
it
back
where
I
took
it
out
a
year
ago
Sana
sen
diye
başlayan
bir
afet
daha,
dinle
Another
disaster
that
starts
with
you,
listen
Sensizlik
iki
güzel
kelime
arasında
duran
ünlem!
Loneliness
is
an
exclamation
mark
between
two
beautiful
words!
Eşdeğersin
ömre,
soğuk
aşk
gecelerinde
You
are
equivalent
to
a
lifetime,
on
cold,
loveless
nights
Sen,
ayın
ısısı,
ruhuma
sardığım
battaniyem
You
are
the
warmth
of
the
moon,
the
blanket
I
wrap
around
my
soul
Özlemek,
bir
bakıma
öğrenmektir
bence
Missing,
I
think,
is
learning
in
a
way
Ölümü
bana
madem
sen
öğrettin,
tetiği
sen
çek
Since
you
taught
me
death,
you
pull
the
trigger
Sonunda
ben
ve
sen
iki
ayrı
şeftaliyiz
In
the
end,
you
and
I
are
two
separate
peaches
Olgunlaşıp
düştüğümüz
noktada
buluşacağız
er
geç
We'll
meet
sooner
or
later
at
the
point
where
we
ripen
and
fall
Yeşil
gökyüzünün
mavi
aynası
Green
is
the
blue
mirror
of
the
sky
Buradan
göremiyorum
orada
ay
nasıl?
I
can't
see
from
here,
how
is
the
moon
over
there?
Sen
engellerime
yürüdüğüm
kol
bastonumken
While
you
are
the
walking
stick
I
lean
on
for
my
obstacles
Nasıl
ayaklarım
seninle
beraber
mutluluğa
koşmasın?
How
can
my
feet
not
run
to
happiness
with
you?
Bir
avuç
güzelliğin
anca
gözümü
doyurur
A
handful
of
beauty
is
all
that
satiates
my
eyes
Şarap
aşkı
kandıran
bir
salkım
üzümün
oyunu
Wine
is
the
game
of
a
bunch
of
grapes
deceiving
love
Dudaklarına
rengi
veren
utancımın
kızarması
The
redness
of
my
shame,
giving
color
to
your
lips
Beni
utandıran
o
zulme
bu
şarkı
lüzum
olsun
Let
this
song
be
necessary
for
that
tyranny
that
embarrasses
me
Beni
kaybedersen
arama
çünkü
zaman
farkın
If
you
lose
me,
don't
search
because
there's
a
time
difference
Ölüm
uykularımı
kaçıran
bir
çocuk
parkı
Death
is
a
children's
park
that
keeps
me
awake
Gözlerini
çek
üstümden
bir
soluk
aldır
Take
your
eyes
off
me,
take
a
breath
Güneş
içinde
şehir
kurmuş
ve
yolu
karlı
The
sun
built
a
city
inside
and
the
road
is
snowy
Yaşım
fazlasından
bile
fazla
insan
okudu
My
age
has
read
more
people
than
it
should
have
Şubat
bulutları
yıkanmamış
bir
nisan
kokulu
February
clouds
smell
like
an
unwashed
April
Yolum
nereye
çıkarsa
çıksın
orası
dert
konumum
Wherever
my
path
leads,
that's
where
my
troubles
lie
Dert
tohumu
topraksız
susuz
bir
insanoğlu
A
troubled
seed
is
a
man
without
soil
and
water
Sanki
çocuk
gibiyim
ve
mutluluk
oyuncağım
It's
like
I'm
a
child
and
happiness
is
my
toy
Seni
bugün
bir
sürüye
anlattım
yutkundu
koyuncağız
I
told
a
herd
of
sheep
about
you
today,
they
swallowed
when
I
put
them
down
Yokluğundan
alıp
soğukluğunu
getiren
bulutların
The
clouds
that
take
your
absence
and
bring
your
coldness
Rüzgarında
gidip
geliyor
güneşin
salıncağı
The
swing
of
the
sun
coming
and
going
in
their
wind
Biçare
kalbim,
sana
karşı
hep
bican
My
poor
heart,
always
a
bayonet
against
you
Sorumlusu
senken
vebali
bana
yıkmıcan
You
won't
bring
the
burden
on
me
when
you're
responsible
Bu
mevzu
çok
derin
gözlerine
sık
dalamam
This
matter
is
too
deep,
I
can't
plunge
into
your
eyes
often
Yetmiyor
mu
kalbim?
Yeter,
lütfen
artık
zırvalama
Isn't
my
heart
enough?
Enough,
please
stop
babbling
Bulanıyor
gözlerim,
bitiyor
gösteri
My
eyes
are
getting
blurry,
the
show
is
ending
Göz
kapaklarım
uyku
vakti
tekrarını
gösterir
My
eyelids
show
a
repeat
of
bedtime
Sanırım
seni
kader
sensşzliğe
sözledi
I
think
fate
has
spoken
to
you
about
loneliness
Ben
kaybettiğim
zamanın
sen
ikramını
özledim
I
miss
your
hospitality
of
the
time
I
lost
Yeşil
gökyüzünün
mavi
aynası
Green
is
the
blue
mirror
of
the
sky
Buradan
göremiyorum
orada
ay
nasıl?
I
can't
see
from
here,
how
is
the
moon
over
there?
Sen
engellerime
yürüdüğüm
kol
bastonumken
While
you
are
the
walking
stick
I
lean
on
for
my
obstacles
Nasıl
ayaklarım
How
can
my
feet
Оцените перевод
Оценивать перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.