Добавлять перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Hüzünler Evinin Nazlı Çiçeği
Die zarte Blume des Hauses der Traurigkeit
Fatıma
Tüz
Zehra,
hüzünler
evinin
nazlı
çiçeği
Fatima
Tochter
Zehra,
die
zarte
Blume
des
Hauses
der
Traurigkeit
Altı
ay
ağladı,
altı
ay
yapraklarını
döktü
Sie
weinte
sechs
Monate,
sechs
Monate
warf
sie
ihre
Blätter
ab
Babasının
kabri
başında
ağladıkça
soldu,
soldukça
ağladı
Am
Grab
ihres
Vaters
weinte
sie,
bis
sie
welkte,
und
als
sie
welkte,
weinte
sie
İşte
yine
ağlıyor,
yine
soluyor
Siehe,
sie
weint
wieder,
sie
welkt
wieder
Ayakta
duramıyor
bir
yaprağın
düşüşü
gibi
çöküyor
kabrin
başına
Sie
kann
nicht
mehr
stehen,
wie
das
Fallen
eines
Blattes
sinkt
sie
am
Grab
nieder
Bir
avuç
alıyor
kabrin
toprağından,
okşuyor,
kokluyor
ve
ağlıyor
Eine
Handvoll
Erde
nimmt
sie
vom
Grab,
streichelt
sie,
riecht
daran
und
weint
Babasına
sesleniyor
hıçkırıklar
arasında
Zwischen
Schluchzen
ruft
sie
ihren
Vater
Hem
öyle
bir
sesleniş
ki
biz
duyuyoruz
asırlar
sonrasında
Ein
Ruf,
den
wir
noch
Jahrhunderte
später
hören
Hz.
Ahmet'in
türbesindeki
kokuyu
bir
kez
hisseden
artık
yaşadığı
sürece
güzel
kokular
koklamasa
ne
çıkar
Wer
den
Duft
von
Hz.
Ahmeds
Mausoleum
einmal
roch,
dem
fehlen
keine
anderen
Düfte
mehr
im
Leben
Birisi
kat
kat
toprağın
altındaki
babama
desin
ki
Sagt
meinem
Vater
unter
den
vielen
Erdschichten
Hıçkırıklarımı
ve
sesimi
duyurabilseydim
eğer
ona
derdim
ki
Könnte
er
mein
Schluchzen
und
meine
Stimme
hören,
würde
ich
ihm
sagen
Senden
sonra
üzerime
öyle
musibetler
döküldü
ki
Nach
dir
trafen
mich
so
viele
Leiden
Şayet
bunlar
gündüzün
üzerine
dökülseydi
hepsi
karanlık
gecelere
dönerdi
Wären
sie
tagsüber
gekommen,
hätten
sie
den
Tag
zur
Finsternis
gemacht
Ne
zaman
gecenin
bir
vaktinde
dalın
üzerinde
ki
kumrunun
ağlayışını
duysam
Höre
ich
nachts
eine
Taube
auf
dem
Ast
klagen
Ben
de
onunla
sabaha
dek
ağlarım
Weine
ich
mit
ihr
bis
zum
Morgen
And
olsun
ki
bundan
sonra
hüzün
benim
tek
sırdaşım
olacak
Schwöre,
fortan
wird
Trauer
mein
einziger
Vertrauter
sein
Ve
yemin
ederim
ki
boynuma
takacağım
tek
gerdanlığım
da
Und
ich
schwöre,
die
einzige
Kette
um
meinen
Hals
Senin
için
dökeceğim
göz
yaşları
olacak
Wird
aus
Tränen
für
dich
bestehen
Sen,
bütün
insanlığı
aydınlatan
bir
nurdun
Du
warst
ein
Licht,
das
alle
Menschheit
erleuchtete
Karanlık
gecelerimizde
ki
dolunaydın
Der
Vollmond
in
unseren
dunklen
Nächten
Sana
iniyordu
Aziz
ve
Celil
olan
Rabbimizin
ayetleri
Auf
dich
kamen
die
Verse
unseres
erhabenen
Herrn
Ve
Ruhul
Kudüs
Cebrail
di
ziyaretçimiz
Und
der
Heilige
Geist
Gabriel
war
unser
Besucher
Sen
gidince
o
da
terketti
bizleri
Als
du
gingst,
verließ
er
uns
auch
Ve
bütün
hayırlar
perdelendi
artık
bizlere
Alles
Gute
wurde
uns
verschlossen
Ah,
keşke
ölüm
senden
önce
bize
uğrasaydı
Ach,
wäre
der
Tod
uns
vor
dir
begegnet
Bizi
bırakıp
gidişinden
sonra
sana
kavuşmamıza
engel
olan
nice
perdeler
girdi
aramıza
Nach
deinem
Abschied
kamen
viele
Schleier
zwischen
uns
Onca
genişliğine
rağmen
artık
şehirler
bana
dar
geliyor
Trotz
ihrer
Weite
sind
die
Städte
mir
nun
zu
eng
Hasan
ve
Hüseyin
toza
toprağa
bulandılar,
bu
da
bana
zor
geliyor
Hasan
und
Hussein
sind
voller
Staub,
das
bedrückt
mich
Artık
bize
sadece
ağlamak
düşüyor
Nun
bleibt
mir
nur
zu
weinen
Yaşadığımız
sürece,
hem
de
öyle
bir
ağlayış
ki,
gözlerde
bir
damla
yaş
kalmayıncaya
dek
Unser
Leben
lang,
so
sehr,
bis
keine
Träne
mehr
bleibt
Sana
olan
hasretim
dayanılmaz
bir
hal
aldığında
ağlayarak
seni
ziyarete
geliyorum
Wenn
die
Sehnsucht
unerträglich
wird,
komme
ich
weinend
zu
dir
Kabrinin
başında
ağlıyor
ve
inliyorum
Am
Grab
weine
und
stöhne
ich
Ama
ne
çare
ki
hasretinden
şikayet
eden
bana,
sen
hiç
cevap
vermiyorsun
Doch
ach,
du
antwortest
mir
nicht
auf
meine
Klagen
Ey
toprağın
bağrındaki
babacığım
Oh
Vater
im
Schoß
der
Erde
Sen
öğrettin
bana
ağlamayı
Du
lehrtest
mich
das
Weinen
Ve
ancak
seni
anmakla
unutuyorum
bütün
derdimi,
kederimi
Nur
im
Gedenken
an
dich
vergesse
ich
all
mein
Leid
Her
ne
kadar
sen
toprağın
ardında,
benden
uzaktaysan
da
Obwohl
du
hinter
der
Erde,
fern
von
mir
bist
Bu
mahsun
kalbim
seni
asla
unutmadı
ve
unutmayacak
Vergaß
und
wird
dich
mein
trauriges
Herz
niemals
vergessen
Fatıma
Tüz
Zehra,
hüzünler
evinin
nazlı
çiçeği
Fatima
Tochter
Zehra,
die
zarte
Blume
des
Hauses
der
Traurigkeit
Altı
ay
ağladı,
altı
ay
yapraklarını
döktü
Sie
weinte
sechs
Monate,
sechs
Monate
warf
sie
ihre
Blätter
ab
Babasının
kabri
başında
ağladıkça
soldu,
soldukça
ağladı
Am
Grab
ihres
Vaters
weinte
sie,
bis
sie
welkte,
und
als
sie
welkte,
weinte
sie
Altı
ay
sonra
gözünde
yaş,
yüzünde
sevinç,
ebedi
aleme
göçtü
Nach
sechs
Monaten
ging
sie
mit
Tränen
im
Auge,
Freude
im
Gesicht,
in
die
ewige
Welt
Оцените перевод
Оценивать перевод могут только зарегистрированные пользователи.
Внимание! Не стесняйтесь оставлять отзывы.